Fotoğraf: Evrensel
İzmir Barosu, "Afganistan'daki trajik gelişmelere duyarsız kalamayız; ülkeden kaçan kişiler için başta mülteci hukuku olmak üzere genel insan hakları hukukunun gerektirdiği önlemler gecikmeksizin alınmalıdır" dedi.
Afganistan'da kontrolün Taliban'a geçmesinin ardından başta kadınlar, çocuklar, LGBTİ+'lar üzere çok sayıda insanın risk altında olduğuna dikkat çeken İzmir Barosu, ülkeden kaçışların önümüzdeki haftalarda ciddi bir şekilde artacağının tahmin edildiğini belirtti.
Sığınma hakkının, tarihin her dönem ve coğrafyasında genel kabul görmüş, "geleneksel hukuk" içinde her ülke tarafından uygulanmış temel bir insan hakkı olduğunu hatırlatan İzmir Barosu, "Buna göre tüm ülkeler için sığınmacılara bu anlamda sınırları açık tutmak siyasi bir tercih meselesi veya lütuf değil hukuki bir zorunluluktur. Sınırlarına duvar örerek kişilerin hukuka erişimini engellemeye çalışan ülkeler insan hakları ile de aralarına bir duvar örmüş demektir" dedi.
İzmir Barosu, Türkiye'ye sığınan insanlara yönelik son zamanlarda yükseltilen ayrımcılık ve nefret içeren söylemin hızla ayrımcılık ve nefret suçlarına dönüştüğünü ve toplumsal barışı tehdit ettiğinin altını çizdi.
Herkesi mültecilerin sığınma hakkıyla ilgili sorumluluklarını yerine getirmeye çağıran İzmir Barosu uluslararası ve ulusal kurumlara ve kamuoyuna yönelik taleplerini şöyle sıraladı:
Ulusal ve uluslararası devlet yapılarına yönelik:
- Afganistan istikrar kazanana ve ülkedeki durumun güvenli ve insan onuruna yaraşır geri dönüşü mümkün kılana kadar tüm sınır dışı işlemlerinin durdurulmalı, iltica talepleri reddedilen kişilerin mülteci ve ikincil koruma statüleri kapsamında yeni durum değerlendirmesine imkan verecek şekilde dosyaları yeniden ele alınmalı, yapılacak yeni değerlendirmelerde "dahili kaçış" ve "yer değiştirme" alternatifleri temelinde sığınma olanağından mahrum bırakma kararlarından uzak durulmalı,
- Non-refoulement (geri göndermeme) ilkesinin de bir gereği olarak ülke sınırlarının sığınma prosedürlerine erişime izin verecek şekilde açık olması sağlanmalı; fiziki ve sınır kolluk tedbirlerinin bu anlamda göçün durdurulmasına değil, göçün yönetilmesine yönelik irade ve inisiyatif almalı.
- Bu kapsamda 1951 Cenevre Sözleşmesi madde 1/F uygulamasında "bireysel sorumluluk" kapsamında dikkatli bir değerlendirme yapılması, sınıra yakın bölgelerde Uluslararası Koruma (UK) başvuru kayıt ve kabul kapasitelerinin arttırılması, mülteci hukukunun idari ve yargısal usul güvencelerinin adil ve etkili bir şekilde işlemesinin sağlanması, sosyal sorunlara neden olmadan dengeli bir şekilde ve hızla uydu kentlere ve gerek görülmesi halinde oluşturulacak geçici barınma merkezlerine sevk işlemlerinin yapılması, uydu kentlerde ve geçici barınma merkezlerinin olacağı şehirlerde olası sosyal sorunların önlenmesine yönelik pro-aktif tedbirler alınmalı.
Uluslararası topluma yönelik olarak:
- Uluslararası mülteci hukukunda bulunan "yük paylaşımı" (burden sharing) ilkesinin "sorumluluk paylaşımı" veya "onur paylaşımı" anlayışı altında olası sığınma akınının mali ve sosyal sorumluluğunun ve faturasının komşu ve transit rota üzerinde bulunan ülkelerde değil tüm insanlık ailesince paylaşımı konusunda gerekli etkili tedbirlerin alınmalı, ancak bunu yaparken sığınmacı nüfusun komşu / sınır / göç rotası üzerinde bulunan ülkelerde tutulması sonucunu doğuracak taktik ve çözüm arayışlarından uzak durulmalı,
- Afganistan'daki yeni durum üzerine gelişen risk ve hassas grupların, bu kapsamda özellikle kadınların, çocukların, LGBTİ+'ların, devrik Afgan Hükümetinde görevli asker ve çalışanların, yabancı güçlere lojistik destek sunduğu düşünülen çalışanların, etnik ve dini azınlıkların korunmasına yönelik tedbirler alınmalı.
Ulusal makamlara yönelik:
- Göç İdaresi Genel Müdürlüğü (GİGM) (özellikle Uyum Daire Başkanlığı olmak üzere), TBMM İnsan Hakları Komisyonu, TİHEK ve Kamu Denetçiliği, barolar, sendikalar, meslek odaları, yerel yönetimler ve sivil toplum, konu hakkında duyarlılık göstererek pro-aktif hukuki ve sosyal tedbirler alımalı, başta kayıt ve barınma olmak üzere sağlık, eğitim ve insani alanlarda hızlı ve etkili önlemler hayata geçrilmeli,
- Başta siyasi açıklamalar ve medya / sosyal medya paylaşımları olmak üzere yabancı düşmanlığını tahrik eden, körükleyen ve hatta suça teşvik eden nefret söylemi içerir açıklamalardan uzak durulmalı, bunu ısrarla yürüten gerçek ve tüzel kişiliklere yönelik ayrımcılık ve nefret suçlarına yönelik etkin soruşturmaların yürütülmeli,
- Afganistan'daki mevcut durum ve tüm ülkelerden sığınma amaçlı insan hareketlerinin nedenleri üzerinde genel kamuoyunu doğru ve şeffaf bir şekilde bilgilendirici, eğitici, konunun insan hakları ve insanlık onuru boyutunu öne çıkarıcı yayın ve açıklamaların uygun teknik ve taktiklerle yaygınlaştırılması sağlanmalı. (KÖ)