Fotoğraf: Petro ve Marquez yemin töreninde, Bogota, 7 Ağustos 2022
Makale ve yazarları hakkında |
"After Gustavo Petro's Historic Victory, the Battle to Change Colombia Is Just Beginning" başlığıyla ABD'de çıkan üç aylık Jacobin dergisinin Temmuz sayısında yayınlanan bu makalenin yazarlarından Mikael Wolfe Stanford Universitesi'nde tarih dersleri veriyor, Christian Robles-Baez de aynı üniversiteden doktora sahibi bir tarihçi. Politika, ekonomi ve kültür konularına sosyalist bir bakış açısıyla yaklaşan Jacobin, 2021 itibarıyla 75 bin basılı tiraja sahip olduğunu ve web sitesine aylık 3 milyonun üzerinde ziyaretçi geldiğini bildirdi. |
19 Haziran'da Kolombiya, solcu Gustavo Petro'yu başkanlığa getirdi. Bu zafer, 1819'da İspanya'dan bağımsızlığını kazandığından bu yana ülkenin tarihindeki en önemli atılıma işaret ediyor. Çünkü Kolombiya siyaseti Latin Amerika'nın öteki kesimlerinde baş gösteren sol uyanıştan sanki bağışık kalmış gibiydi.
Başkan Petro'nun yardımcısı Francia Márquez'in bu görevi üstlenen ilk Afro-Kolombiyalı oluşu, seçim zaferini daha da önemli hale getirdi. Daha birkaç yıl öncesine değin Kolombiya'da bir solcunun seçimleri kazanması ve cumhurbaşkanlığını devralması düşünülemez gibi görünüyordu. Bu seçimle birlikte, tarihte ilk kez bir Kolombiya hükümeti eşitsizlik ve yoksulluk, insan hakları ve çevrenin korunmasını gündeminin başına geçirecek. Fakat Petro ve Márquez hedeflerine ulaşabilecekler mi? Başarı şanslarını görmek için, Petro'nun kazanmasına yardımcı olan kısa ve uzun vadeli etmenlere bakmaya değer.
Sonuçlar
İkinci tur, haftalar boyu anketlerde de açıkça görüldüğü gibi başa baş sonuçlandı. Gustavo Petro, yarış bittiğinde 11,2 milyon oy ve yüzde 50,44 oyla, 10,6 milyon oy ve yüzde 47,31 oy alan sağcı rakibi Rodolfo Hernández'in yalnızca yüzde 3 önündeydi. Hernández, saklamadığı otoriter hırslarına ve seçimi kıl payı kaybetmesine rağmen, yenilgisini kabul etti. Her ikisi de sağcı olan Başkan Vekili Iván Duque ve eski Cumhurbaşkanı Álvaro Uribe de daha önce şiddetle karşı çıkmış olmalarına rağmen Petro'yu kutladılar.
Oysa, ABD'de Donald Trump ve Peru'da Keiko Fujimori, seçim yenilgilerini seçim hileleri iddialarına bağlamışlardı. Bu, Joe Biden ve Pedro Castillo'nun ülkelerini meşru bir seçimle iş başına gelmiş başkanlar olarak yönetmelerini zorlaştırdı. Kaybedenlerin kendi başarısızlıklarını kabul etmeleri Kolombiya sağını Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro'dan da ayırıyor. Bolsonaro, Ekim'de yapılacak seçimleri eski solcu Devlet Başkanı Lula'ya karşı kaybetme olasılığının yüksekliği karşısında, Brezilya'nın seçim sisteminin adilliği üzerinde kuşku uyandırmak için şimdiden geçersiz iddialar ortaya atıyor.
29 Mayıs'taki ilk oylamada Petro, daha yoksul bölgelerde ve büyük şehirlerde özellikle çok oy almıştı. Hernández, sırasıyla, ülkenin doğusu ve merkezindeki birçok küçük yerleşimde daha güçlüydü. İlk turda Petro, toplam bin 124 belediyenin 412'sinde Hernández'i geride bırakırken, 19 Haziran'daki ikinci turda yalnızca 402 belediyede kazanabilmişti. Petro'nun ikinci turda aldığı yeni 2,7 milyon oyun büyük bölümü ilk turda iyi oy aldığı bölgelerden geldi.
Açıkçası, Petro ve Marquez'in zaferinin anahtarı kentsel oy patlamasıydı. Aynı zamanda ülkenin en büyük şehri de olan başkent Bogota'da Petro, ikinci turda ilk turdan yaklaşık 500 bin fazla oy aldı - bu yüzde 23'ün üzerinde bir artış demekti. Ancak Petro, ülkenin kuzeyindeki Magdalena, güneybatısındaki Nariño ve güneyindeki Amazonas gibi ilk turda iyi sonuçlar aldığı diğer, daha az kentleşmiş bölgelerde de kazanımlar elde etti. Petro yalnızca ülkenin doğusunda, özellikle Hernández'e desteğin daha yüksek olduğu Santander ve Norte de Santander'de neredeyse hiç oy alamadı.
Gustavo Petro, 2018 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de yarışmış, o seçimde, şimdi görevi devraldığı Başkan Duque'ye ikinci turda kaybetmişti. Buna karşılık, Petro bu yıl 141 yeni yerleşimin desteğini kazandı (tüm yerleşimlerin yaklaşık yüzde 10'u). Petro'nun başkanlığı için seçim tahminleri her iki seçimde de birbirine çok yakındı. (bkz. Şekil 1 ve 2). Ancak bu yılki zaferi getiren, sağın beklemediği ölçüde çarpıcı bir büyüme gösteren potansiyel seçmenler oldu.
Bu, en çok, Afro-Kolombiyalı ve yerli nüfus oranının en yüksek olduğu Kolombiya'nın en yoksul kesimi Pasifik bölgesinde gözle görülecek kadar belirgindi. Toplam 34 belediyede, Petro ve Márquez oyların yüzde 90'ından fazlasını aldılar. Bölgede görev yapan doktor ve aktivist Manuel Rozental, ABD'de yayın yapan ilerici radyo kanalı Democracy Now'a verdiği demeçte, "Kolombiya'nın Pasifik kıyısındaki ormanlarda yaşayan yerli halklar bu seçimde oylarını kullanmak için iki günlük bir yolculuğu göze alarak kanolarla nehirlerden aşağı aktılar. Bu tabloyu burada asla unutmayacağız" diyordu.
Petro'nun zafere giden yolu
Álvaro Uribe 2002'de cumhurbaşkanlığı seçimlerini ilk kez kazandığında, Petro Bogota'yı Kongre'de ikinci kez temsil ediyordu. Uribe'nin 2002-2006 arasındaki görev süresi boyunca Petro, aşırı sağcı Uribe hükümetinin en kararlı muhaliflerinden biri olarak göze çarptı. Sağcı paramiliterler, ordu ve hükümet arasındaki yakın bağları teşhir etti. 1990'larda Antioquia bölge valisi olan Uribe, kardeşi gibi bu karışıklıklarda doğrudan rol almıştı.
Petro'nun Uribeciliği kamuoyu önünde hedef alması, medyanın dikkatini üzerinde topladı ve bu da onun ülke çapında profilini yükseltti. 2006'da ilk kez Senato'ya seçilen Petro, paramiliterler ve kongre üyeleri, işadamları ve belediye başkanları arasındaki durmaksızın genişleyen yasadışı bağlara kesinlikle karşı çıktı. Ortaya koyduğu kanıtlar, onlarca eski milletvekilinin mahkumiyetine ve hapsedilmesine katkıda bulundu.
Petro, Kolombiya ordusunun 2002-2008 arasında çatışmada ölü ele geçirilmiş olarak gösterdiği en az 6 bin 400 kişiyi yargısız infaz ettiğinin mahkeme kararıyla ortaya çıkarıldığı "falsos positivos" skandalı kurbanları için adalet çağrısında bulundu. Başarısı özellikle dikkat çekiciydi, çünkü Uribe hükümetini eleştirmek o yıllarda şimşekleri topluyor ve büyük risk oluşturuyordu. Skandalda, Kolombiya ordusunun infaz ettiği binlerce sivili daha sonra çatışmada ölü ele geçirilmiş solcu gerillalar olarak göstermek üzere çatışma bölgelerine taşıdığı ortaya çıkarıldı.
2000'lerde ülke çapında tanınırlık kazanmasının ardından, Petro ilk kez 2010 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yarıştı. Seçim kampanyası, solcu asi ordu FARC (Kolombiya Devrimci Silahlı Kuvvetleri) ile süre giden silahlı mücadeleye ilişkin tartışmanın kamuoyuna egemen olduğu bir zamana denk geliyordu.
Gençliğinde Petro'nun kendisi de bir gerilla örgütü olan M-19 (Movimiento 19 de Abril, 19 Nisan Hareketi) üyesiydi. Ancak, daha sonraları silahlı mücadelenin Kolombiya solunu açmaza aldığı görüşüyle M-19'un 1980'ler sonunda silah bırakarak [bir siyasi partiye dönüşmesini] destekleyenler arasında yer aldı.
Sağın yalan ve hileleri
Uribe, Petro'nun da aralarında olduğu solcu muhaliflerini, "narko-terörist Marksist" FARC ile ilişkili olmakla suçlaya geldi. Uribe, sertlik yanlısı siyasi tutumunu haklı çıkarmaya ve kamuoyunun dikkatini uyuşturucu ticaretiyle ilişkisinden uzaklaştırma çabasındaydı. Kolombiya medyasına uzun yıllar egemen olan Uribe'yle ile ittifak halindeki sağcı basın, sola karşı karalama kampanyasına güç verdi. Petro, ilk seçiminde - beklenenden daha iyi bir sonuçla- oyların yüzde 9'unu alarak yarışı dördüncü sırada bitirdi.
Petro bu yılki seçimlerde de aynı şekilde karalandı. Ana akım medya, silahlı mücadeleden çekilmiş ve otuz yılı aşkın bir süre önce affa uğramış olmasına karşın onu sürekli olarak "eski diye nitelemeyi sürdürdü ve demokratik solu silahlı direnişle eşitlemeye uğraştı.
İkinci turdan sadece bir gün önce, etkili sağcı haber dergisi Semana, kapağına, "Seçimler: eski gerilla mı, mühendis mi?" sorusunu çıkararak Petro'nun seçimi kazanması halinde olağanüstü hal ilanını ve Kongre'nin fesh edilmesi çağrısında bulundu.
Kolombiya'da on yıllar boyu süre giden silahlı çatışma sırasında, bu söylem solcu politikacıları şiddet ve cinayetlerin hedefi kılmak için kullanıla gelmişti 1990 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, üç solcu muhalefet adayı paramiliterler ve uyuşturucu satıcılarınca öldürülmüşlerdi. Öldürülen adaylar arasında arasında eski M-19 komutanı Carlos Pizarro ve solcu UP (Unión Patriótica, Yurtseverler Birliği) partisinin lideri Bernardo Jaramillo Ossa da vardı. 1984 ve 2002 arasında, kongre üyeleri, belediye meclis üyeleri ve belediye başkanları da dahil olmak üzere 4 binden fazla UP parti üyesi öldürüldü.
Bu suçları soruşturan savcılar, 2014'te UP üyelerinin sistematik bir şekilde öldürüldüklerini ortaya çıkardılar. Sağcı paramiliterler, politikacılar ve ordu mensupları işin içindeydi. Kolombiya hükümeti ve FARC'ın 2016'da barış anlaşması imzalamasının ardından kurulan "Barış İçin Özel Adalet" yargısı demokratik bir muhalefetin tamamen yok edilmesini amaçladığı gerekçesiyle UP üyelerine yönelik cinayetleri soykırım olarak sınıflandırdı.
Bu tür tehditler ve suçlamalar halen de sona ermiş değil. Ancak 2016 barış anlaşması ve FARC'ın silah bırakması, solculara yönelik nefret kampanyalarının yelkenlerinin rüzgarla dolmasının önünü aldı. Bu adım, kamusal tartışmalarda toplumsal eşitsizlik ve yoksulluk gibi daha acil konulara odaklanılmasını mümkün kıldı.
İktidara yükseliş
Petro ilk başkanlık kampanyasının ardından yürüyüşünü sürdürdü ve 2011'de başarılı bir kampanyanın ardından başkent Bogotá belediye başkanlığını kazandı. Ancak sağ derhal direnişe geçti. Petro sonunda Başsavcı Alejandro Ordoñez tarafından görevden alındı. Aşırı sağcı Ordoñez, halen Amerikan Devletleri Örgütü'nde (OAS) önceki Başkan Duque'nin büyükelçisi olarak görev yapıyor.
Petro, Bogota'nın özelleştirilmiş çöp toplama hizmetini, sokaklardan gayri resmi çöp toplayan insanlara düzenli istihdam sağlayacak bir kamu şirketine aktarmak üzere girişimde bulunur bulunmaz görevden alma süreci başlatıldı. Ancak, özelleştirmeden kamu yönetimine geçişin kötü organize edilmesi nedeniyle sokaklarda günlerce çöp birikti. Ordoñez de açtığı soruşturmada Petro'nun çöp toplama sorumluluğunu ehliyetsiz bir şirkete devrettiğine, serbest piyasa kurallarını ihlal ettiğine ve halk sağlığını ve çevreyi tehlikeye attığına karar verdi.
Bu yaklaşım, Petro'ya yönelik eleştirilerin haklı olup olmadığına bakılmaksızın açıkça siyasallaştırıldı. Çünkü Petro'yu görevden alan Başsavcı sadece bir yargıç değil, solcu belediye başkanının ideolojik bir muhalifiydi. Birkaç ay sonra, bir Kolombiya mahkemesi Petro'nun göreve iadesine karar verdi. 2020'de "Amerikalararası İnsan Hakları Mahkemesi", masumiyet karinesi ve Petro'nun kendini mahkemede savunma hakkı reddedildiği için görevden alınmasının hukuka aykırı olduğuna karar verdi.
Ancak bu zorlukların da Petro'nun mücadelesinde olumlu bir etkisi oldu. Bu çatışma, kamuoyunda, on yıllardır baskı altındaki Kolombiya solunun lideri ile otoriter sağcı düzen arasındaki mücadele olarak görüldü. Olay, Petro'nun siyasi kariyerini sona erdirmek yerine tersine onun önemini daha da artırmış oldu -ve böylece Petro 2018'de ikinci başkanlık kampanyasını başlattı. Bir kez daha Petro tüm beklentileri aşan bir sonuçla ikinci tura kaldı ve ikinci turda Uribe'nin çırağı Iván Duque'ye kaybetti.
2018 seçimleri öncesinde Kongre'nin geçirdiği yasanın ikinci sıradaki adaya Senato üyeliği vermesi dolayısıyla Petro ikinci dört yıllık dönemine senatör olarak başladı. Senato, Duque hükümetinin başlıca muhalifi için ideal bir platformdu. Petro karizmatik bir konuşmacı olarak öne çıktı ve Kolombiya'nın en acil toplumsal sorunları konusundaki uzmanlığını sergileme fırsatı buldu.
Petro, aynı zamanda, sol kanat güçleri yeni bir siyasi odak olan Pacto Histórico'da (Tarihsel Sözleşme) birleştirmeye başladı. Pacto Histórico, farklı sol akımların ve ideolojilerin Kolombiya'nın sorunlarına çözüm bulmak için birlikte çaba gösterdikleri geniş bir koalisyon oluşturdu.
İleriye bakış
Petro ve Márquez'in zaferi, Mart 2022'deki, Pacto Histórico'nun en güçlü odak olarak ortaya çıktığı kongre seçimlerinin ardından geldi. Kolombiya'nın Afro-Kolombiyalı topluluklar ve yerli halklar da dahil olmak üzere çeşitli etnik azınlıkları, tarihte ilk kez hükümette gerçek siyasi temsile sahip oldular. Ve on yıllardır ilk kez, bir aday seçimleri daha çok geliri olanlara daha ağır vergiler koymayı vaat ettiği için de kazandı.
Uribe de bir servet vergisi getirmişti, ama yalnızca vergi gelirleriyle orduya yatırım yapmak için, bu yüzden bu vergi "savaş vergisi" olarak da adlandırmıştı. Juan Manuel Santos ve Duque gibi eski cumhurbaşkanları, vergileri artırmama vaatlerinin ardından göreve seçildiler. Santos, 2010'da yılında vergilerinin artırılmasının teklif dahi edilmemesini sağlama sözü vermişti. Duque de, "daha yüksek ücret, daha düşük vergi" sloganıyla kampanya yürütmüştü. Oysa Petro bunun tam tersini yaptı. Çünkü toplum artık aşırı sosyo-ekonomik ayrışmayı kabullenmiyor ve bu eşitsizliğin sosyal harcamaların finansmanı için daha yüksek vergi gelirleri kullanan bir bütçe politikasıyla hafifletebileceğinin farkında.
Petro'nun vergi politikası iyi düşünülmüş ve uygulanması için yeterli siyasi desteğe sahip gibi görünüyor. Öteki siyasal projelerinin bazılarının gerçekleşmesi için epeyce zor zamanlar geçirecek Örneğin, Petro fosil yakıtlardan hızla uzaklaşmak istiyor. Bununla birlikte, bu iddialı plan, yenilenebilir enerjinin yaygın kullanımı gibi kimileri hükümet kontrolü dışındaki olan etmenlere bağlı. İronik bir biçimde, Kolombiya sağı, Petro'yu "Venezüella modelini" Kolombiya'ya getirdiği iddiasıyla itibarsızlaştırmaya çalışıyor – oysa, Venezüella'nın son on yıldaki ekonomik çöküşü büyük ölçüde petrol üretimine aşırı bağımlılığından kaynaklanıyor.
Petro ayrıca ülkesinin dış politikasını, gelişmekte olan bir orta gelirli ekonomi için övgüye değer ve alışılmadık bir hedef olan sosyal ve ekolojik adalet ilkelerine dayandırmak istiyor. Ancak uygulanması zor olacak. Bu, özellikle, "Kolombiya Planı"dan [1999'da yürürlüğe giren, uyuşturucu kaçakçılığı ve solcu gerillalara karşı ABD askeri desteğiyle mücadele için sürdürülen hükümet programı] bu yana ağır bir militarizasyona uğramış olan ABD ile Kolombiya arasındaki önemli ilişki için de geçerli.
Kolombiya uzun zaman ABD için güvenilir bir muhafazakar müttefik olmuştu. Biden'ın Petro'yu tebrik etmesi ve işbirliği sözü vermesine rağmen, ABD hükümetinin tepkisi, solun seçim zaferi göz önüne alındığında, temkinliydi. Kasımda ABD Kongresi ara seçimlerini Cumhuriyetçi Parti'nin kazanması halinde Petro'yu "eski bir narko-terörist" olarak niteleyen ve zaferinin "çok, çok rahatsız edici" olduğunu düşünen Florida valisi ve partinin yükselen yıldızı, Cumhuriyetçi Ron DeSantis de [ABD'nin Kolombiya siyasetinde söz sahibi olacak].
Biden, Latin Amerika'nın en büyük üçüncü ülkesinin demokratik olarak seçilmiş ilk solcu başkanını kasıtlı olarak baltalayamayacak kadar içişlerine ve Ukrayna'daki savaşa sardırmış olabilir. Ancak Cumhuriyetçiler muhtemelen, başta olduğu dönem boyunca Duque'ten esirgedikleri sert eleştirileri yeni yönetimin gerçek ve kurmaca başarısızlıkları için gündeme getirerek Biden'ı Petro'nun önünü kesmeye zorlayacaklardır. Bu çifte standart, medyanın ve ABD hükümetinin uzun yıllardır Latin Amerika soluna yönelik olarak süre giden husumetinin bir ürünüdür.
"Geçmiş zihniyetler"
Petro hükümeti, ülke içinde de, sağ ve ana akım medyanın şiddetli muhalefetiyle karşı karşıya kalacak. Bununla birlikte, her şeyden önce, yeni cumhurbaşkanı, Kolombiya'nın şiddetli siyasi manzarasında faaliyet gösterebilecek istikrarlı ve yetkin bir kabine oluşturma zorluğuyla karşı karşıya. Bogotá belediye başkanı olarak görev yaptığı süre boyunca, Petro'nun kabine üyeleri çok fazla değişikliğe uğradı. Başkan olarak aynı şeyi yapmaktan kaçınmalıdır.
Pacto Histórico Kongre'de çoğunluğa sahip değil. Eğer Petro kilit reformlarını hayata geçirecekse, yönetimi bağımsız, hatta muhalefetteki kongre üyeleri ve senatörlerle sıkı müzakereler yapmak ve uzlaşmak zorunda kalacak. Belli bir dereceye kadar siyasi istikrar sağlamak için, Petro'nun geniş bir siyasi desteğe ihtiyacı var. Bunun farkında olduğunu, sağ da dahil olmak üzere çeşitli siyasi partilerle yaptığı son anlaşmalar gösteriyor. Daha da kötüsü, Petro önceki hükümetten ulusal ve uluslararası ekonomik kriz, yüksek enflasyon ve bütçe açıkları ile miras aldı.
Bununla birlikte, Petro önerdiği mevzuatı yasama organından geçirmeyi başarsa bile, zaten mevcut yüksek enflasyon oranının kısa vadede daha da yükselmesine katkıda bulunabilir. Örneğin, Petro ithal gıda, tekstil ve deri üzerindeki gümtük tarifelerini yüzde 50 oranında artırmak istiyor ve bu da fiyatları tüketiciler için daha da pahalı hale getirebilir. Sosyal harcamalarda planlanan artış da, bu programların dikkatli bir şekilde planlanmaması ve uygulanmaması durumunda enflasyonist etkilere neden olabilir.
Tarihi seçim zaferinden sonra, birçok Kolombiyalı yeni hükümetlerinden çok yüksek beklentilere sahip olacak. Petro ve Márquez bununla uğraşmak zorunda kalacaklar. En acil sorunları için hızlı çözümler bekleyen seçmenler, geçmişte Şili, Peru ve Honduras'ta olduğu gibi, hızla hayal kırıklığına uğrayabilir ve hükümetten desteklerini çekebilirler.
İş başına gelen ve demokratik sosyalizmin temellerini atmak isteyen birçok solcu siyasetçi bu ikilemle karşı karşıya. Petro, zafer konuşmasında doğrudan konuya girmişti: "Kolombiya'da kapitalizmi geliştireceğiz, ona taptığımız için değil, Kolombiya'da önce modernizm öncesi, yani feodalizm ve modern köleliğin üstesinden gelmemiz gerektiği için. Bu kölelik dünyasıyla ilişkili geçmişin zihniyetlerini ve davranışlarını geride bırakmalıyız."
Kolombiya cumhurbaşkanları dört yıl için göreve geliyor ve ikinci kez seçilemiyor. Bunun ışığında, Petro, geleceğin solcu başkanlarının başarılarının da temellerini atması gerektiğinden, özellikle yüksek baskı altında. Bu ancak Petro ve Márquez'in, ülkenin en acil sorunlarıyla başa çıkmaya istekli ve yetenekli olduklarını gösterirken halkı gündemleri etrafında harekete geçirebilmeleri ve ve aşırı sağın direnişinin ve şiddetinin önlerini kesmesini engelleyebilmeleriyle mümkün. (AEK)