Emre Cevizoğlu altı yıl boyunca Ankara’da İtalyan firması Fiat ile Türkiye’den Koç Holding’in ortaklaşa sahibi olduğu bir fabrikada çalıştı.
“İnanılmaz ağır bir işti,” diye anlatıyor Cevizoğlu.
“Çok fazla baskı vardı. Yönetim işçilere devamlı ekstra vardiya yaptırıyordu. İş yükümüz, öncesine göre üç dört kat arttı ama hâlâ asgari ücretin biraz üzerinde maaş alıyorduk.”
Mayıs ayında bu koşullar Cevizoğlu’nu –ve onun gibi kırk bin metal işçisini- Türkiye’nin tarihinde görülen en büyük grevlerden birini başlatmaya itti.
Protestolar Renault, Fiat ve Ford gibi uluslararası firmaları hedef aldı ve işçiler daha fazla maaş, daha iyi çalışma koşulları ve örgütlenme hakları için mücadeleye başladı.
Ancak bu uluslararası firmaların yönetimlerinin çoğu işçilerle pazarlık etmeye yanaşmadı ve Cevizoğlu gibi greve çıkan birçok işçi, telefonuna gelen kısa mesajla işinden atıldı.
Sendikalara göre, iki hafta süren grev bittiğinde yaklaşık bin işçi işten atılmıştı. Çoğu işçi atıldığını telefonuna gelen mesajla öğrendi ve birçoğu asla tazminatlarını alamadı.
Cevizoğlu’nun çalıştığı firma Türk Traktör, ünlü İtalyan markası Fiat ve yıllık 20 milyar euroluk geliri olan Koç Holding tarafından yönetiliyor.
Türk Traktör, Türkiye’de üretilen her iki traktörden birinin kendi fabrikalarından çıkmasıyla ve 100’den fazla ülkeye ihracat yapmakla övünüyor.
“Sosyal bakımdan güçlü” ve sürdürülebilir kalkınmayı destekleyen ve kamu tarafından finanse edilen Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (AİKB), 2010 yılından bu yana Türkiye’deki metal ve otomotiv endüstrisine yüzlerce milyon euro kredi verdi.
Türk Traktör’ün aldığı AİKB kredisi 75 milyon euro iken, Koç Holding’in ortağı olduğu ve Amerikan otomobil firmasına bağlı Ford Otosan 300 milyon euro kredi aldı.
Mayıs ayında AİKB, Koç Holding ve Fiat’ın sahip olduğu Tofaş Türk Otomobil ile 200 milyon euro’luk bir kredi için anlaştı, ancak henüz anlaşma imzalanmadı. Eğer anlaşma imzalanırsa, alınan para “yeni yolcu arabalarının geliştirilmesi ve üretiminin finanse edilmesi için” kullanılacak.
Şikayet
Kâğıt üzerinde AİKB, kredi verdiği firmaların işçi haklarını savunmasını önkoşul olarak görüyor. Ancak Türk firmalarında ortaya çıkan sorunlarla beraber bankanın işçi haklarına olan bağlılığı da sınanmaya başlandı.
Bu üç büyük firmanın işçilerine göre, işverenler bankanın işçi haklarını koruma sözünü gözardı ediyorlar. Böylece AİKB tartışmanın tam ortasına çekilmiş oluyor.
Bu ayın başında bağımsız metal işçileri sendikası Birleşik Metal, kalkınma bankasının Londra’daki merkezine işverenleri şikâyet etti. Bu, bankanın işçi haklarıyla ilgili aldığı ilk şikâyet başvurusu oldu.
“AİKB’nin, Türkiye’deki iş ortaklarının temel işçi haklarını koruduğuna emin olması gerekiyor,” diyor Birleşik Metal Genel Sekreteri Selçuk Göktaş. “Aksi halde bu şirketler insan hakları ihlalleri üzerinden kâr etmiş oluyorlar, oysa şirketler bu tür ihlaller için sorumlu tutulmalı,” diye ekliyor.
Şikâyet başvurusuna göre Türk Traktör “sürekli olarak işçilerin örgütlenme hakkını gasp etti” ve fazla mesai konusunda Türk kanunlarını ihlal etti. Bu sebeplerle, ayda 1200-1400 TL civarında kazanan ve “temel ihtiyaçlarını karşılayamayan” işçilerde sağlık problemleri yaşanmasına sebep oldu.
İşçilerin karşılaştığı sağlık sorunları arasında kas ve iskeletle ilgili problemler ve fıtık başı çekiyor.
Bankanın verdiği kredilerin önkoşuluna göre, şirket yönetimlerinin örgütlenen ya da topluiş sözleşmesi isteyen işçilere karşı bu haklarını ihlal edecek şekilde davranmaması gerekiyor. İşçilerin bankaya sunduğu şikâyet dilekçesinde, işverenler bankanın kredi koşullarını gözardı ettiği için bankanın hemen duruma müdahale etmesi isteniyor.
Şikâyet, Türk Traktör’ün yanı sıra Ford Otosan ve Tofaş Türk Otomobil’e de aynı hak ihlali suçlamalarında bulunuyor.
“Küçük yerel firmalardan bahsetmiyoruz,” diyor Göktaş, “Bunlar dünyanın en büyük otomobil üreticileri olan Ford, Fiat ve onların tedarikçileri.”
Greve çıktıkları için intikam alınıyor
Metal işçileri ve otomotiv şirketleri arasındaki anlaşmazlık Türk Metal Sendikası ve Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası’nın (MESS) devreye girmesiyle başladı. Türk Metal, işçilere danışmadan ve onaylarını almadan çok düşük zamlı iş sözleşmelerine imza attı. Grevi tetikleyen en önemli olaylardan biri buydu.
Cevizoğlu şöyle anlatıyor: “Grev ilk Renault’un fabrikasında başladı ve fabrikadan fabrikaya atlayarak Türk Traktör’de bize kadar ulaştı.”
“İlk başta Türk Traktör yönetimi bu duruma çok şaşırdı çünkü fabrika tarihindeki ilk iş bırakma eylemiydi, dolayısıyla bize ilk önce çok iyi yaklaştılar.”
İşveren sendikası MESS devreye girip işçilerle pazarlığa oturunca işlerin değiştiği söyleniyor.
“MESS’in dayatmalarını reddedince acımasız olmaya başladılar,” diyor Cevizoğlu. “Grev sırasında fabrika bahçesindeydik ve etrafımıza tel örgü çekip bizi kafese aldılar. Ailelerimizi arayıp ya da mesaj atıp ‘Oğlunuz çok tehlikeli ve kanunsuz bir iş yapıyor, dikkat edin işten atılacak’ dediler. Psikolojik baskı kurdular.”
“Daha sonra da zaten işten atıldık,” diye ekliyor.
Birleşik Metal’in verdiği bilgilere göre Tofaş yönetimi grevden sonra 82 işçinin işine son verdi ve “diğer işçilere de ‘Eğer bir daha eylemlere katılırsam tazminatsız işten atılmayı kabul ediyorum’ yazılı bir kağıt imzalattı.”
AİKB’nin finanse ettiği Ford fabrikasında ise grevden sonra 120 işçi işten atıldı.
Sosyal medyada takip
32 yaşındaki Yunus Sirmen, haziran ayında tazminatsız işten çıkarıldığında Ford’un Yeniköy ve Gölcük fabrikalarında sekiz yıldır kaynak operatörü olarak çalışıyordu.
“Ford bize karşı çok acımasızdı,” diyor Sirmen, “Hâlâ orada çalışan arkadaşlarımız üzerlerinde çok fazla baskı olduğunu söylüyorlar. Çalışma koşulları çok ağır. Vardiyalar zaten çok ağır olmasına rağmen bazen iş bitimine beş dakika kala işçilere tekrar vardiya yapacakları söylenirdi.”
Hâlen Ford’da olan ve ismini belirtmek istemeyen beyaz yakalı bir çalışanın bize aktardığına göre Ford İnsan Kaynakları çalışanları grev sırasında işçileri sosyal medyadan takip ediyordu.
Çalışanın verdiği bilgiye göre, “Ford’daki müdürler ve amirler, grevde olmayan işçilere ve ofis çalışanlarına sosyal medyada greve desteklerini gösterecek bir şey paylaşmamalarını söylediler.”
“İnsan Kaynakları Departmanı sosyal medya sitelerine girip grevle ilgili paylaşımları kimlerin yaptığına ve kimlerin ‘beğendiğine’ baktılar. Tek tek işçilerin sosyal medya hesaplarını kontrol ediyorlardı. Kimlerin daha aktif olduğuna baktılar ve işçileri bu şekilde seçip işten çıkardılar.”
AİKB: İlk işçi şikâyeti
AİKB, 1991 yılında eski Doğu Bloku ülkelerinin serbest piyasa ekonomisine geçişlerini kolaylaştırarak “Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde Soğuk Savaş sonrası yeni bir dönem” başlatmak için kuruldu.
Bugün AİKB, Türkiye’nin de dahil olduğu 64 ülke, Avrupa Birliği ve Avrupa Yatırım Bankası tarafından finanse ediliyor ve Orta Avrupa, Kuzey Afrika ve Orta Asya’da birçok şirkete yatırım yapıyor.
Üye ülkeler, kuruluşundan bu yana bankanın kasasına “çevresel ve sosyal bakımdan güçlü ve sürdürülebilir kalkınmayı desteklemek” adına özel sektöre aktarılması için milyarlarca euro ayırdı.
AİKB, daha önce de yatırım yaptığı şirketlerdeki işçi hakları ihlalleri yüzünden eleştirilmişti. Ancak Türkiye’deki bu olaylarla birlikte ilk kez bankanın dahili proje şikayet prosedürü kullanılarak işverenler bankaya resmi olarak şikayet edildi.
Türkiye’deki sendikalar ve sivil toplum örgütleri son yıllarda, özellikle de AKP hükümetinin ve çıkarılan yasaların desteğiyle, ülkede sendikalaşmanın ve örgütlenmenin baskı altına alındığını ve işçi haklarının gözardı edildiğini belirtiyorlar.
Türkiye Avrupa genelindeki en yüksek iş kazası oranına sahip ve sendikalaşmaya karşı kurduğu baskı yüzünden Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) kara listesinde bulunuyor.
Geçtiğimiz haftalarda, Volkswagen ve Bosch-Siemens gibi firmaların ana tedarikçisi olan Ortadoğu Rulman Sanayi’de (ORS) yaşanan eylemleri bastırmak için fabrika yönetimi polisi çağırmış ve fabrikaya gelen polis ve jandarma greve çıkan işçilere ve işçi ailelerine saldırmıştı.
“Toplama kampı” gibi fabrikalar
Cevizoğlu’nun bize anlattığına göre, grevler aylar önce sonlanmış olmasına rağmen Türk Traktör işçilere karşı baskıcı tutumunu devam ettiriyor ve şu an hâlâ orada çalışan işçiler fabrikayı “toplama kampı” gibi gördüklerini anlatıyor.
“Eğer üç-dört işçi bir araya toplanırsa fabrika güvenliği geliyor ve onlara ne yaptıklarını, ne konuştuklarını soruyor ve dağılmalarını söylüyormuş,” diye anlatıyor Cevizoğlu.
“Hâlâ işçi çıkartıyorlar. Daha yavaş yapıyorlar, örneğin bir seferde beş kişi atıyorlar. Daha vahşi oldular. Sanki fabrika yönetimi grevlerin intikamını almak istiyor gibi.”
Misilleme korkusu
Birleşik Metal’den Göktaş’a göre işlerine devam eden işçiler fabrikalarda artık kendilerini güvende hissetmiyorlar.
“Eğer bir kez daha örgütlenme haklarını kullanırlarsa, yönetimin misilleme yapacağından korkuyorlar,” diyor Göktaş.
Yunus Sirmen ise aylarca iş aradıktan sonra yeni bir işe ancak girebildiğini söylüyor. Sirmen, iş bulmasının Ford tarafından daha da zorlaştırıldığını iddia ediyor.
“Duyduğumuza göre Ford Otosan diğer fabrikalara ‘bu adamları işe almayın’ diye e-mail göndermiş. Yani bizi işten attıkları yetmedi, bir de yeni iş bulmamızı engellediler,” diyor Sirmen.
Altı yıllık çalışmasının ardından tazminatını da alamayan Cevizoğlu ise hâlâ iş arıyor.
Yanıt?..
AİKB’nin konuyla ilgilenen departmanı işçilerin sunduğu şikâyet mektubunu değerlendirmeye alıp almayacaklarına karar verecek.
Bankanın basın odasıyla konuştuğumuzda sözcüler bize AİKB’nin “yatırım yaptığı projeler konusunda yüksek standartlara sahip olduğunu ve bu yüksek standartların sürdürüldüğünden emin olmak için projelerin izlendiğini” belirtti.
Ancak banka sözcüleri, kredi alan şirketlerdeki grevlerle ilgili hangi adımları attıkları ya da Tofaş’a verilecek 200 milyon euro’luk yeni krediyi onaylamadan önce ne tür bir prosedür izledikleriyle ilgili soruları ise cevaplamadı.
Türk Traktör, Ford Otosan ve Tofaş konuyla ilgili sorularımızı yanıtsız bıraktı. (CS/CP/ZS/YY)