burada öleceğiz bu son geçitte/ burada, tam burada can verecek zeytin ağacına kanımız" (1)
Lübnan sahillerinde aşıklar yok. Aşk yok. Mehtap ve serenatlar tarih olmuş, tarih delik deşik. Deryalar, bir zamanlar adına türkü yakılan görkemli renklerini yitirmiş; kocaman bir bataklık, içinde canlı yaşatmayan.
Yağmur yerine çamur yağıyor üzerimize. Dünya yıldızsız bir gezegene dönüşüyor. İnsansız, çiçeksiz, hayvansız.
Lübnan işgali başladığından beri anılarım gömüldüğü yerden fırlıyor. 12 Eylül mağduru olarak Lübnan'a gittiğimde Filistinlilerin beni bağırlarına basışı düşüyor usuma.
1982 İsrail işgali ne kadar Beyrut, Sur, Seyda, Nebatiye, kana da Filistin kamplarında geçirdiğim iki yıl. Tarihin çirkin bir tekerrürü yaşanılan diyorum.
Zalimler, çocuk katilleri yine başta. 1982 deki işgal yeniden hayasızca gerçekleşiyor. Adını unuttuğum Güney Afrikalı bir şairin mısraları dökülüyor dudaklarımdan: "Silahlarımızı hazırla sevgilim, çocuk katilleri kapımıza dayandı..."
II
Dünya basınında ikiyüzlülüğün, satılmışlığın en basit örnekleri sergileniyor.
Dün Filistin sorununa gözlerini ve sayfalarını kapatanlar, bu gün Gazze'de ve Lübnan'da ölenlerin arkasından timsah gözyaşı döküyorlar.
Siyonist zulmün karşısında aydınların, anti-semitist damgası yememek için veya Hizbullah'ı destekler görünmemek için suskun ya da çekimser kalması yeni bir durum değildir.
Ayrıca diğer tartışma konusu olan, "İsrail devletinin, Yahudilerin devleti olduğunu"en başta İsrail'in yöneticileri, "aydınları", din adamları söylüyor.
Biz söylemiyoruz. "Hayır öyle değil, iftira" diye yazmak da bize düşmez. Ve bir süre önce kaybettiğimiz Filistinli aydın Edward Said'in dediği gibi, İsrail bir yahudi devleti olarak kalma iradesiyle yaşadığı sürece, Ortadoğuda barış olmaz.
Corc Habaş gibi bir komünist ile Yaser Arafat gibi sağcı bir lider aynı sloganlarla, on yıllarca süren mücadele sürecinde FKÖ çatısı altında birleştiler.
Doğru bir sloganı haykıranları neden dinci olmakla suçlayalım. Bu gün Lübnan Komünist partisi sözcüsü Aiwan Moolleh politik görüşlerinin taban tabana zıt olduğunu ama buna rağmen Hizbullah'ın yanında olduklarını söylüyor.
İsrail'i sözde kınayan AKP hükümetinin de Filistin ve Lübnan halklarının yanında olduğunu, en azından Türkiye'deki İsrail elçiliğini kapatarak, İsrail'deki elçimizi çağırarak göstermesi gerektiğini düşünüyorum.
Unutmamalı ki Filistin ve Lübnan halkları, bir kaç battaniye, bir kaç ton un ve bir kaç boş lafla avutulamayacak denli onurludur.
III
"Dilsiz kalabalıklarda büyür yalnızlığım / Postal sesleri boğar türkülerimizi / Bir gecede büyüyen Filistinli çocuklar / İntifada biçer mayın tarlalarında / Kutsal topraklar utanır / Ben utanırım çaresizliğimden / Sınırları zorlarım / Taş doldurup ceplerime" (2)
Kalbim Lübnanlıların ve Filistinlilerin yanında. Ne Varşova gettosunda ellerini havaya kaldırmış küçük Yahudi bebesinin belleklere kazınmış fotoğrafını unutuyorum, ne Roman Polansky'inin "Piyanist" filmindeki gibi Nazilerle işbirliği yapan, kolluk görevlisi Yahudileri, ne de Piyanist'i.
Ne babasının kucağında, İsrail askerlerinin kurşunladığı Rami Andura'yı unutuyorum, ne Beyrut Gufara Gazi hastanesinde yaralı yatarken, bir bacağı İsrail saldırısında kopmuş küçük Fatma ile yaptığım söyleşiyi ve onun berrak gülümsemesini.
Ve küçük generaller büyüyor
"Onlar 12-13 yaşındaki çelimsiz gövdeleriyle tankların karşısına dikilen, Filistin yurdunun geleceği... Onlar kendi topraklarına yabancı ve sürgün, işgal çocukları.
Oyunla ölümü, doktor mühendis olma idealiyle savaşı, geleceksizleştirilmeyle geleceği kurma kararlılığını birbirine karmış, kırılgan dengeli topraklarında oynanan haysiyetsiz kumara, bedenleriyle direnen 'küçük generaller'"...
İsrail oğullarının "David ve Goliath" (3) söylencesini tersyüz eden adsız intifada kahramanları. Siyonist İsrail tanklarının karşısına kocaman yüreği ve küçücük elleriyle kavradığı taşla dikilen 14 yaşındaki Farish Qudeh gibileri...
Evet, "küçük generaller kazanacak" (4)
"Belki sen, şu bir karış toprağımı da alacaksın bir gün/atacaksın belki de gençliğimi zindana/ neyim varsa neyim yoksa atalarımdan kalma/ yağma edeceksin belki de hepsini/ kabımı, kacağımı, küpelerimi, hasırımı, kilimimi, sedirimi/ yakacaksın belki de kitaplarımı, şiirlerimi/ yem edeceksin belki de vücudumu kurda kuşa/ belki ölüm saçan korkuluğunu dikeceksin köyümüze/ ama hiçbir zaman oturmayacağım pazarlığa seninle/ ey güneşin düşmanı/ sıkacağım dişimi dayanacağım/ son damlasına kadar kanımın..." (5)
"Bu yazıyı, Filistin deki gibi zulmün karşısında baş eğmeyen, onur ve umutla kavranan taşı zorbalığın alnına fırlatan Edward Said'den -çocuk olmadan kahramanlığa mahkum- intifadanın Küçük Generallerine uzanan başkaldırıya hayranlık ve minnet duygularıyla kaleme alıyorum...
Çünkü Onlar; bana, bize, yani hepimize, 'Anne bak kral çıplak!' haykırışıyla Modern Zamanlarda yitirilmiş insanı hatırlatmanın yanında benim, bizim yani hepimizin geleceğini savunuyorlar..." (6)(AO/EÜ)
(1) Mahmud Derviş
(2) Adil Okay
(3) Rivayet odur ki, binlerce yıl önce Kudüs'e girmek isteyen İsrailoğulları'nın içinden 12 yaşındaki Davut isimli bir çocuk, pagan Filistinlilerin insan azmanı Golyat'ın tam alnına nişan alıp, sapanla attığı taşla onu yere yıkmış ve kazanmıştı... Ve şimdi rivayetsiz yaşanan İsrail askerlerinin elinde modern silahlar, Filistinli bebelerin ellerinde de taşlar ve sapanlar var .-İsyanın Adı Filistin- Yücel Demirer, Sibel Özbudun
(4) İsyanın Adı Filistin - Yücel Demirer, Sibel Özbudun
(5) Filistinli şair Samih El Kasım
(6) İsyanın Adı Filistin - Yücel Demirer, Sibel Özbudun