Bu arada, mağdurların avukatı Kemal Kırlangıç'ın tutuklama kararına yaptığı itiraz üzerine, dosya İzmir Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. Ayrıca, İçişleri Bakanlığı'nca görevlendirilen iki müfettişin, olayı soruşturmak için Seferihisar'da olduğu da gelen bilgiler arasında.
Mağdurlar kimdir?
Mağdurlardan N.D.B, V.F.B. ve E.B. kardeş olduklarını, Diyarbakır nüfusuna kayıtlı olduklarını, kardeşlerden ikisi İzmir'de taksicilik yaptıklarını ve aileleri ile birlikte İzmir'de yaşadıklarını söylediler.
İ.H.B., B. kardeşlerin eniştesi olduğunu, bir ecza deposunda çalıştığını ve Bitlisli olduğunu söyledi.
U.T de İzmir doğumlu olduğunu, İzmir'de yaşadığını, ailesinin Siirt'ten göçtüğünü, kendisinin B. Kardeşler ile aynı durakta taksicilik yaptığını söyledi.
Seferihisar'da yazlıkları olan mağdurlar, zaman zaman hafta sonları dinlenmek için buraya geldiklerini, bu olaya kadar böyle bir şeyle karşılaşmadıklarını söylediler.
Park meselesi
Mağdurlar; 21 Ağustos günü, saat 19.00 civarında plajdan geldiklerini, o gün doğum günü olan N.D.B.'nin doğum günü için pasta almak istediklerini, bu nedenle de arabalarını park ettiklerini söylediler. Bu sırada karşı kahvede iki kişi ile bir masada oturan uzman çavuş olduğunu sandıkları resmi giysili birinin "çekin arabanızı" diye bağırdığını, "pasta alıp gideceğiz, kalmayacağız" dediklerini, bunun üzerine uzman çavuşun kahveden çıkarak hızla yanlarına geldiğini söylediler.
İ.H.B, olayı şöyle anlattı:
"Uzman çavuş yanımıza gelir gelmez , 'ben çekin diyorsam çekeceksiniz ulan arabanızı' dedi. N.D.B., tekrar pasta alıp çıkacağımızı, ailelerimiz olduğunu, daha düzgün konuşması gerektiğini söyledi. Bunun üzerine uzman çavuş: 'Sen Diyarbakırlı mısın' diye sordu. N.D.B.'nin şivesi Doğu şivesi. Sanırım bundan anladı. N.D.B. 'evet' deyince; Küfrederek, 'ben de Elazığlıyım, ülkücüyüm' dedi. Elindeki kalemi bıçak gibi tutarak N.D.B.'nin karın boşluğuna vurdu."
Mağdurlar bundan sonra, uzman çavuşu ikisinin sakinleştirmeye çalıştıklarını, resmi üniforma taşıyan birine bu davranışların yakışmadığını söylediklerini, başlangıçta biraz sakinleşir gibi olan çavuşun, sonra tekrar küfretmeye ve kendilerinin Kürt ve Diyarbakırlı olduklarını, "terörist" olduklarını söylemeye devam ettiğini ve üstlerine yürüdüğünü, bu sırada da etrafın kalabalıklaşmaya başladığını ve biriken kalabalığın kendilerine vurmaya başladığını söylediler.
Uzman çavuşun takviye ekip istemesi üzerine olay yerine jandarma geldiğini, jandarmanın kalabalığı sakinleştirmeye çalıştığını, başarılı olamayınca da, kendilerini jandarma arabasına bindirdiğini, arabalarını ve arabadaki kadın ve çocukları da, kendi arabaları ile Ürkmez Jandarma Karakolu'na götürmek istediklerini söylediler.
E.B., bundan sonrasını şöyle anlattı:
"Biz jandarma arabasındayken, elinde copla sivil biri geldi. Bunlar mı, diye sorarak arabanın içine girdi ve bize vurmaya başladı. Bu arada bazı siviller ve askerler de bize vurdu. Bizi, jandarma aracında copla döven bu kişinin, daha sonra Karakolda N.D.B.'yi ve V.F.B.'yi copla döven, karakol komutanı üsteğmen olduğunu gördük. 'Sizi terörle yargılatacağım' diye bağırıyordu."
Mağdurlar daha sonra aileleri ile birlikte Ürkmez Jandarma Karakolu'na götürüldüklerini, burada ailelerinin de karakola alınıp bekleme salonuna sokulduğunu, kendilerinin üst kata çıkarıldıklarını, uzman çavuşun gelerek kendilerini tehdit ettiğini ve küfrettiğini, üsteğmenin ise yukarıda mağdurları yüzükoyun yere yatırarak bir saat kadar öyle tuttuğunu, N.D.B. ve V.F.B.'yi copla dövdüğünü söylediler.
Sabah 5:30 sıralarında hastaneye götürüldüklerini, ailelerinin eve gönderildiğini, kendilerininse, Seferihisar Merkez Komutanlığına götürüldüklerini söyleyen mağdurlar, "burada bize iyi davranıldı" dediler.
Daha sonra savcılığa çıkarılan ve tutuklanma istemi ile mahkemeye sevk edilen sanıklar, iddiaların asılsız olduğunu, aileleri ile tatil yaptıklarını, üstlerinde şort ve tişörtten başka şey olmadığını yanlarında 11, 5 ve 4 yaşlarında üç çocuklarının da olduğunu söylediler.
22 Ağustos'ta Seferihisar adliyesi önünde toplanan ve linç girişiminde bulunan kalabalık konusunda ise şunları anlattılar:
"Biz adliyeye getirildiğimizde, bahçede 10 kadar kişi vardı. Bunlar elleri ile kurt işareti yapıp slogan atıyorlardı. Bunlara hiçbir müdahalede bulunulmayınca kalabalık gittikçe arttı. Eğer istenseydi engel olunabilirdi."
Bir tanık
Mağdur tutuklulardan U.T.'nin ablası Hülya T.: "Seferihisar'da kalabalığın içinde kaldım. 'Ölüm' diye bağırıyor, kurt işareti yapıyorlardı. Biz çaresiz kaldık, bir şey yapamadık. Hiçbir asker müdahale edip, 'dağılın' demedi. Etrafta polis yoktu. Birileri kalabalık içinde '5 PKK'li yakalanmış' diye söylenti yayıyordu. 155'i aradım, 'linç olacak' dedim. Polis başlangıçta, kendilerinin karışamayacağını, olayın jandarma işi olduğunu söyledi. Sonradan polis gelip kalabalığı dağıttı. Suçumuz, Doğulu olmak" dedi. (AK/TK)