Adeta sahnelerin tozunu yutarak, yaklaşık 35 yıldır sanat camiasının içinde yer alan Mustafa Arslan, nam-ı diğer Kahtalı Miçe, bugün 52 yaşında olmasına rağmen Adıyaman yöresinin sesi olmaya devam ediyor.
"İsim olarak iyi yerdeyim, ama hakkettiğim yerde değilim" diyen Kahtalı Miçe, "Düğün, dernek, ekstralar olmazsa, kaset satışlarına kalsak aç kalırız" diyor.
İlkokulu dokuz senede tamamladı
Kahta'nın bir toprak evinde dünyaya geldi Mustafa Arslan. 17 yılı Kahta'nın yoksul sokaklarında geçti.
Pek çok Güneydoğulu çocuk gibi tarlaya, pamuğa gitti. İlkokulu dokuz yılda bitirdi. Ama tembelliğinden değil, çalışmaktan okula zaman bulamadığından.
'Mustafa türkücü olacak'
Çocuk yaşta fark edilmiş yanık sesi ve dost meclislerinin vazgeçilmez ismi olmuş. Büyükleri daha o zaman "Mustafa türkücü olacak" demişler.
O da büyüklerini mahcup etmemiş, o gün bugündür sesi hep gür çıkıyor. 30'a yakın kaseti var, onlarca şiiri, bir o kadar da bestesi, "Mustafa Arslan" dediniz mi kimse tanımaz onu. O, Kahtalı Miçe olarak gönüllerde taht kurmuş.
Kahtalı, "Miçe Mustafa'nın kısaltılmışıdır bizim yöremizde. O nedenle beni kısaltılmış ismimle çağırıyorlar" diyor.
Önceleri Adıyaman'da ve Gaziantep'te sahne almış. Geçim sıkıntısı yüzünden o da "Taşı toprağı altın" deyip, İstanbul'un yolunu tutmuş.
Şimdi eşi ve dört çocuğuyla şimdi İstanbul'da yaşıyor. Arada bir Kahta'ya gidip annesinin elini öpüyor.
İki kez sürgün, bir yıl da hapis
Nuri Sesigüzel, Ahmet Sezgin, Sami Kasap ve Mahsuni Şerif gibi sanatçıların eserlerini seslendirmiş yıllarca.
Kürtçe eserler de okumuş Miçe. Bir yıllık mahpusluğu da bundan... Devlet memurluğu hayatında iki kez de sürgüne giden Mıçe, "Davetler, konserler, düğünler olurdu. O zamanlar Kürtçe okumak yasaktı, "diyor.
"Gelen isteklerin bazıları Kürtçe'ydi. Her defasında bunları, neden okuyamadığımızı anlatmaya çalışıyorduk. Ancak bir gün siyasi olmayan bir tane söyledim ve o yüzden bir yıl hapis yattım. Devlet memurluğu yaptığımı dönemde de iki kez sürgüne gittim."
İlk. Kasedin stüdyosu toprak bîr ev oldu
Kahtalı Miçe, memleketinin yani Adıyaman'ın sokaklarına çıktığında olağanüstü ilgi görüyor, gerçi artık ünü aldı yürüdü, gittiği bir çok kentte olağanüstü hayran kitlesi var. Bazen, yürümekte güçlük çekiyor. Siyasiler bile bu kadar ilgi görmüyor.
Kahtalı ve arkadaşlarının sanat yolculuğu bundan 35 yıl önce başlamış. Aziz Çelik, Ozan Hasan Durmaz ve Kahtalı Miçe, ilk kasetlerini bir toprak evde doldurmuşlar.
Hasan Durmaz, o günleri şöyle anlatıyor: "O zamanlar Adıyaman'da stüdyo yok. Bizde kaset doldurmak istiyoruz. Tüm hazırlıklarımızı yaptık. Ne yapalım, ne edelim diye düşünürken, birden aklıma baba yadigarı evimiz geldi. Toprak olduğu için ses yankısı yapmıyordu. Hemen hazırlıkları tamamlayıp ilk kasetimizi orada doldurduk."
'Düğün ve ekstralara çıkmasam aç kalırım'
İsim olarak iyi bir yerde olduğunu ama hak ettiği yerde olmadığını belirten Kahtalı Miçe, bugünün koşullarında bir ayda meşhur olunduğunu söylüyor.
"Herkes zirveye çıkar, ama orada kalmak çok önemli. Herkes beni dinler ama, daha çok yöre insanı dinliyor. Kendisini buluyor türkülerde. Biz geçimimizi daha çok düğünlere, ekstralara giderek sağlıyoruz. Dört çocuk okutmak kolay değil. Eğer kaset satışlarına baksak aç kalırız."
Umudunu asla yitirmiyor
"Gurbet kuşu", "Karagözlüm" ve "Sakine" sivrilen parçaları olmuş Kahtalı Miçe'nin. Kasabada başlayan sürgünlerle, cezaeviyle ve sahne ışıkları altında devam eden uzun bir yol öyküsü Kahtalı'nın ki.
O hayallerinde de olsa doğduğu yerlere hep geri dönüyor. Ve belki bir gün kendi gibi, başka hemşehrilerinin de bu bayrağı devralmasını sabırla bekliyor. (FB/BA)