4320 sayılı Aile Yasası kadını şiddetten korusa da, kadınlar aile içi şiddete uğradıklarında şikayetten kaçınıyor.
Kadınlar bize gelmezse, biz kadınlara gideriz
Mersin Bağımsız Kadın Derneği Abide Necla Ölçer ve Ege Kadın Dayanışma Vakfı'ndan (EKDAV) Tülin Özler de Dayı'yla aynı görüşte. "Kadınlar da ancak ölümle burun buruna geldiklerinde şikayet edecek gücü bulabiliyorlar" diyorlar.
Ölçer, Mersin'in çok göç alan bir şehir olduğuna değinerek, "Kadınlar şiddet karşısında haklarını aramak bir yana evlerinden bile çıkamıyorlar" diyor.
"Bunun için bize gelemeyen kadınlara biz gitmeye karar verdik. Kadın Girişimciler Derneği'ne (KAGİDER) bir proje verdik. Eğer kabul edilirse avukatlarla birlikte, 15 kişilik gruplar halinde hem 4320 sayılı Aile yasası, hem de kadınların yasal haklarıyla ilgili şiddete karşı eğitim vereceğiz" diyor.
Özler'se, eğitimin önemli olduğunu ancak medyaya da büyük görevler düştüğü kanısında. Özler "Televizyonlardaki dizi ve filmler ve çeşitli programlarla kadınlara hakları anlatılabilir. Sanatla kadına ulaşılabilir" diyor.
Dayı: Ekonomik bağımsızlık çok önemli
4320 sayılı yasanın kadını şiddetten koruduğunu söyleyen Dayı,"Şikayet edecek kadının ekonomik bağımsızlığı olmalı. Ben, aç kalacağını düşündüğü için dayağa katlanan çok kadın biliyorum. Kadın eğer şiddete uğradığında, korunabileceğini düşünürse şikayet edebilir" diyor.
Kadınların çocuklarının elinden alınacağı korkusuyla da şiddeti şikayet etmediklerini söyleyen Dayı, Almanya'daki sistemi anlatıyor.
"Almanya'da bir kadın şiddete uğradığında devletin korumasına giriyor. Devlet ona çocuklarıyla birlikte yaşayacağı ev buluyor. Kirasını, elektriğini, suyunu ödüyor. Sonra ona eğitimine ve yeteneğine göre üç tane iş buluyor. Kadın bu işlerden birini seçtiğinde, maaşından çok düşük kesintilerle devlete olan borcunu ödüyor. Adeta uzun vadeli, faizsiz kredi gibi. Kadın bu üç işten birini kabul etmezse borcunu hemen ödemesi isteniyor."
"Şiddet gören kadının özgüveni yok"
Dayı, devletin sosyal devlet olmanın gereği mekanizmalarını devreye sokması ve çalışır hale getirmesi halinde, aile içi şiddete uğrayan kadının korkmadan şiddeti şikayet edebileceği düşüncesinde.
Dayı, "Şiddet gören kadınların özgüveni yok. Bu nedenle de haklarını kullanamıyor. Kadınlara yaşamlarını yeniden kurması için ekonomik imkanlar tanınırsa, çocuklarıyla birlikte yaşaması sağlanırsa kadın neden şiddete katlansın?" diye soruyor.
Ölçer: Kadın örgütleri yel değirmenine karşı savaşıyor
Mersin'de 4320 sayılı yasayla ilgili kampanya yaptıklarını söyleyen Ölçer ise kadınların kendi haklarını bildikleri takdirde şiddete karşı duracağı düşüncesinde.
Ölçer, kadınları eğitmekte kadın örgütleri kadar devlete de büyük görevler düştüğünü söylüyor. Ekonomik çaresizlik içindeki kadın örgütlerini yine de tebrik etmek gerektiğini söylüyor. "Kadın örgütleri yel değirmenine karşı savaşıyorlar."
Özler: Bıçak kemiğe dayandığında kadın şikayet ediyor
Ölçer, "Aile İçi Şiddet"e karşı Hürriyet gazetesinin kampanyasına destek vereceklerini söylüyor. İzmir ve çevresindeki tüm mahallelere gezici otobüslerle giderek şiddet konusunda ve kadınların yasal hakları konusunda eğitim vereceklerini açıklayan Özler, "Bu kampanyayla beş bin kadına ulaşmayı hedefliyoruz" dedi.
Özler'e göre aile içi şiddetle ilgili iyi örnekler çoğalırsa kadınların cesareti artacak. "Eğer kadın şiddete uğrayan bir kadının korunduğunu, kollandığını görürse şikayet eder. Şimdi bıçak kemiğe dayandığında şikayet ediyor."
"Geleneksel yapının değişmesi uzun sürer"
Bu durumun geleneksel yapıyla ilgili olduğunu söyleyen Özler, ilkokullardan başlayarak ayrımcılık ve pozitif ayrımcılıkla ilgili bilgilerin müfredata girmesi gerektiği görüşünde
"Geleneksel yapının değişmesinin uzun bir süreç. Değiştirdim demekle, değişim ve dönüşümün sağlanamıyor. 70 milyonluk Türkiye'nin yarısının kadın olduğunu düşünürsek, 35 milyon kadına ulaşmak çok zor. Burada medyanın çok ciddi çalışması gerekiyor. Tabii sendikaların ve sağlıkçıların da." (AD/EZÖ/TK)