*Fotoğraf: HDP Kadın Twitter hesabı
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi, gündemdeki siyasal gelişmeleri ve yeni döneme ilişkin planlamalarını değerlendirdikleri 10 Eylül tarihli toplantılarının sonuç bildirgesini bugün (12 Eylül) yayımladı.
İzmir HDP İl Binası'na 17 Haziran'da düzenlenen silahlı saldırıda öldürülen Deniz Poyraz'a adanan toplantının bildirgesi şöyle:
"Pandemi tüm dünyayı etkisi altına alırken fırsatçı kapitalist erkek egemen iktidarlar, yaşadıkları krizleri savaş ve şiddet politikalarıyla gidermeye çalışıyor. Özelikle Ortadoğu üzerinden yaşanan son gelişmeler ve Afganistan'da yaşanan savaş, bu politikalardan bağımsız ele alınamaz.
Bugün Ortadoğu'da adeta bir üçüncü dünya savaşı yaşanıyor. Ortadoğu halklarının iradesi, inançları, talepleri göz ardı edilmiş halkların, kadınların kaderi karanlık IŞİD ve benzeri çetelerin insafına bırakılmak istenmiştir. AKP-MHP erkek iktidarının ise içeride Kürt ve kadın düşmanlığı üzerinden yürüttüğü kirli savaş politikalarını Afganistan'da üstlendiği rolle Ortadoğu'daki kadın mücadelesi için büyük bir tehdittir.
Afganistanlı kadınlara destek
"Tüm bu savaş politikalarının karşısında direnen, haklarından ve kazanımlarından vazgeçmeyen bir kadın mücadelesi olduğunu Rojava'da, Şengal'de olduğu gibi bugün Afgan kadınların mücadelesinde de görüyoruz. Alanlarda, meydanlarda sesini yükselten Afgan kadınların direnişini selamlıyoruz.
"Savaş ve şiddet politikalarının en ağır sonucunu biz kadınlar yaşıyoruz. Kadınlar bu politikalardan kaynaklı evlerini, yaşam alanlarını terk etmek zorunda kalıyor. Göç yollarında her türlü istismara maruz kalan kadınlar, geldikleri yerlerde yoksulluk, işsizlik ve emek sömürüsü ile karşı karşıya kalıyor.
"17 ilde gerçekleştirdiğimiz 'Kadın Yoksulluğuna Hayır Kadınlar için Adalet' buluşmalarında savaş ve şiddet politikalarının maliyetinin kadınlara nasıl yansıdığını bir kez daha gördük. Bizler dayatılan kadın yoksulluğuna karşı mücadele etmeye devam edeceğimizin sözünü bir kez daha veriyoruz. Savaşa ve şiddet politikalarına karşı demokratik özgür bir yaşamı biz kadınlar hep birlikte inşa edeceğiz.
Poyraz, Miroğlu, Şenyaşar, Doku...
"İktidarını ayakta tutmak içi her türlü cinsiyetçi, ırkçı, faşist söylemleri besleyerek toplumu kutuplaştıran erkek egemen ittifaka karşı bileşik mücadelemizi büyüteceğiz. Deniz Poyraz yoldaşımızın katledilmesi, Konya'da gerçekleştirilen ırkçı saldırı ve son olarak Mihraç Miroğlu'nun zırhlı araçla katledilmesi, iktidarın özel savaş politikalarından bağımsız değildir.
"Bizler bir kez daha buradan belirtiyoruz. Emine Şenyaşar'ın adalet mücadelesinin yanında olacağız. 'Gülistan Doku nerede?' diye sorarak iktidardan hesap sormaya, kadın dayanışmasını büyütmeye devam edeceğiz.
"Genç kadınların yaşadıkları adaletsizlik karşısında susmayacağız. Bugün kadın binlerce genç kadın işsizlik yoksulluk emek sömürüsüne maruz kalmakta eğitim hakkından yoksun bırakılmaktadır. Genç kadınların geleceğini erkek iktidar ve sermayenin politikalarının kıskacına alınmasına müsaade etmeyeceğiz.
Ekolojik varlıklara saldırılar
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de iktidar ve sermayenin politikaları hem kadınları hem ekolojik varlıkları düşman ve tüketilebilir kaynak olarak görüyor. Ekolojik varlıklara saldırılar tıpkı kadın haklarına saldırılar gibi aynı sistemin sömürü ve yok edici yöntemlerinden çıkıyor. Kürdistan'daki orman yangınlarına, sel felaketlerine müdahalesizlik de bu politikanın bir parçasıdır.
"Biz kadınlar, Karadeniz'de, Ege'de, Kürdistan'da doğa katliamları karşısında susmadık. Doğamızın, yaşam alanlarımızın rant ve talan politikaları uğruna yok edilmesine müsaade etmeyeceğiz.
"Kürt ve kadın düşmanlığı üzerinden yürütülen savaş ve şiddet politikalarına karşı bir arada eşit ve özgür ortak yaşamın mücadelesini hep birlikte yürüteceğiz. Farklılıklarımızla, dilimizle, kültürümüzle, inançlarımızla eşit bir yaşamı örmek mümkündür.
Cezaevlerindeki kadınlar
"Bunun mücadelesini veren cezaevlerinde rehin tutulan kadın yoldaşlarımızın özgürlüğü mücadele gerekçemizdir. Bu anlamda cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri her geçen gün artıyor.
Anadilinde şarkı söylediği için cezalandırılan kadınlar, faşist iktidarın bize dayatmak istediği tekçi ve tahakkümcü yaşamın kanıtıdır. Buradan bir kez daha belirtiyoruz. Anadil haktır yasaklanamaz. Biz kadınlar anadillerimizle, renklerimizle, kimliklerimizle vardık, varız, var olacağız.
"Biz kadınlar çözümsüz değiliz. Erkek egemen ittifakının haklarımıza ve kazanımlarımıza yönelik saldırılarına karşı kadın dayanışmasını büyütme zamanı."
(DŞ)