120 ülkeden, 148 üyesi olan Uluslararası Çiftçi Örgütü (La Via Campesina) 17 Nisan 1996 günü öldürülen 19 Topraksızlar Hareketi militanın anısına 17 Nisan'ı Uluslararası Çiftçi Mücadele Günü olarak ilan etti. Uluslararası Çiftçi Örgütü'nün Türkiye'de üyesi Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu'nun (Çiftçi-Sen) Genel Sekreteri ve Tütün-Sen Genel Başkanı bianet'in sorularını yanıtladı.
17 Nisan için çiftçilerin 1 Mayısı deniyor. Bunun nedeni nedir? 17 Nisan'ın çiftçiler için anlamını kasaca açıklar mısınız?
17 Nisan küçük çiftçilerin ve köylülerin mücadele günüdür. Tıpkı işçilerin mücadele sonucu kazandıkları 1 Mayıs gibi. Tıpkı kadınların 8 Mart’ı gibi.
Brezilya’da,10 Nisan 1996’da başlatılan “Toprak Reformu” yürüyüşüne katılan 1.500 topraksız aileye 17 Nisan günü Para’da, Eldarado dos Carajos’ta saldırılır. Saldırıyı düzenleyenler yüz kişiyi aşan polis grubu ve silahlı gruplardır. Saldırıda 19 topraksız katledilir. İşlenmeyen toprakları işlemek Brezilya’da anayasal bir haktır. Katledilenler, toprakları mülk sahibi olmak için değil, işlenmeyen toprakları işleyerek iş sahibi olmak için, çiftçilik hakları için, toprağa erişim hakları için işgal edenlerin örgütü olan MST’nin (Topraksız Kır İşçileri) üyesidir.
Çiftçilerin küresel örgütü La Via Campesina, katliamın yapıldığı sıralarda Meksika’da 2. Uluslararası kongresini yapmaktadır. İşte o kongrede, katliam haberi üzerine 17 Nisan Uluslararası Çiftçi Mücadeleleri Günü olarak kabul edilir ve o tarihten itibaren kutlanır.
1 Mayıs, 8 Mart gibi 17 Nisan’da mücadele içinde olanların yaşadıkları katliam sonucu ortaya çıkan bir gündür.
Çiftçi ile tarım işçisi mülkiyet açısından birbirinden farklı gruplar. 17 Nisan bu iki ayrı grubun eylem günü olabiliyor mu?
Aslında, sorduğunuz bu sorunun cevabı 17 Nisan’ın ortaya çıkış öyküsünde açıkça görülür. 17 Nisan uygulanan tarım politikalarıyla topraklarından koparılmış, topraklarını kaybetmiş kentlere göç etmek zorunda kalmış, kentlerde iş bulamamış insanların tekrar kırlara yönelerek, toprağa erişmek, çiftçilik haklarını kullanmak istemeleriyle ortaya çıktı. 17 Nisan büyük tarım şirketlerinin, büyük ölçekli tarım yapan çiftçilerin günü değildir; topraklı, topraksız bütün kır yoksullarının mücadele günüdür.
Çiftçi-Sen toprak sahiplerinin kurduğu bir sendika, tarım işçileriyle çıkar çatışması var mı?
Öncelikle belirtilmesi gereken Çiftçi- Sen’in bütün çiftçilerin örgütü olmadığıdır. Çiftçi-Sen küçük çiftçilerin, aile tarımı yapanların, köylülerin örgütü. Çiftçi-Sen’in üyeleri arasında topraksız olanlar da var. Yani, toprak kiralayarak veya ortakçı olarak üretim yapanlar da Çiftçi-Sen’e üye olabiliyor. Birçok üretici de kendi toprağını işledikten sonra amele olarak kendinden daha büyük toprak sahibi olanların topraklarında çalışıyor, aynı zamanda tarım işçisidir de.
Çiftçi-Sen’i oluşturan sendikalar kuruluş başvurularını yaptıklarında, söylenen şudur: “İşveren sendikası olduğunuzu kabul edin, başvurularınızı hemen kabul edelim”. İşveren sendikası olunmadığının söylenmesi üzerine sendikalarla ilgili kapatma davaları açıldı, bilinen hukuk süreçleri yaşandı ve ancak yeni olarak sendika olduğumuz mahkemelerce kabul edilmeye başlandı.
Sendikalılaşmanın 20. Yüzyılın sonlarında rastlamasının nedeni nedir?
Bugün tarımda yaşanan değişim ve dönüşümler çiftçilerin sendikalaşma ihtiyacını ortaya çıkardır. Kısaca söylemek gerekirse, tarım ve gıda sistemi, dünya ölçeğinde şirketlerin denetimine giriyor. Sermayenin küreselleşmesinin tarım ve gıda da yarattığı bu değişime uygun olarak Türkiye tarımı da şirketler lehine dönüştürülmeye 1980 yılından başladı. Gelinen noktada, tarımımızın yerli ve yabancı şirketlerin denetimi altına girdiği açıkça görülüyor.
Bu gelişmenin çiftçiler ve köylüler için anlamı ise en doğal hakları olan üretmek haklarını yani mesleklerini kaybediyor. Şirketler, çiftçilerin önlerinde iki seçenek bırakıyor: ya topraklarını terk ederek mesleklerini bırakmak, ya da şirketler için üretim yapmak.
Şirketler için üretim yapmak demek; onların verdiği tohumu ve girdileri kullanarak, üretim sürecinde onların denetiminde, onların isteklerini yerine getirmek yani sözleşmeli üretim yapmaktır. Tohumunu kaybetmiş, üretim sürecine yabancılaşmış, ürettiği ürüne yabancılaşmış çiftçi, artık kendi toprağında işçidir. Ve her yıl toprağını da kaybetme riski altındadır. Sadece, 1980 yılından 2008 yılına kadar tarımsal istihdamda 3 milyon’un üzerinde bir kopuş yaşandı.
Çiftçi-Sen ne öneriyor?
Çiftçi Sendikaları, küçük çiftçilere şirketlerin dayattığı bu iki yolun dışında üçüncü bir yol öneriyor. Endüstriyel tarımı reddeden, kendi yerel tohumlarıyla, atalarından kalan bilgiyi kullanan ve geliştiren bir tarımsal üretim. Çiftçi-Sen, çiftçileri toprağına, tohumuna ve suyuna sahip çıkmaya, üretimden pazarlamaya kadar olan zincirin bütün halkalarını denetlemeye, gıda egemenliğine sahip olmaya ve bunun için örgütlenip mücadeleye etmeye çağırıyor.
Dünyanın birçok ülkesinde küçük çiftçilerle tarım işçileri birlikte mücadele ediyor. Via-Campesina bünyesinde topraksız kır işçisi örgütleri de var, küçük çiftçi örgütleri de. Toprağını her an kaybetme riski olan küçük çiftçilerle, toprağa erişim hakları elinden alınmış tarım işçilerinin hakları için mücadele hedefleri ortaktır; yerli ve yabancı tarım şirketleridir
Çiftçi- Sen tarım işçilerinin toprağa erişim haklarını, kendi topraklarında çiftçilik yapma haklarını savunuyor. Küçük çiftçilerin sendikalaşmasını savunduğu gibi tarım işçilerinin de sendikalaşmasını savunuyor ve onlara her türlü desteğe vermeye hazır. Kır yoksullarının ortak mücadelesiyle doğaya dost bir üretimin yeniden inşa edilmesine inanıyoruz. Dünyanın ihtiyacı olan da budur. (hk)