Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu (Çiftçi-Sen) doğanın talan edildiğine ve tarımı ilgilendiren gıda üretimi, sulak havzalar gibi süreçlerin ticarileştirmesinin olumsuz sonuçlarına dikkat çekti.
17 Nisan Uluslararası Çiftçi Mücadeleleri Günü vesilesiyle yapılan açıklamada, doğadan yaratılan tahribatın kaynaklarından birinin servet yapma eğilimi olduğu vurgulandı ve gelinen noktada tahribatın dünyanın geleceğini ilgilendiren bir boyutta yaşandığı söylendi, Türkiye’deki sürece dikkat çekildi.
“Türkiye'de zaten çok az olan sulak alanlar hızla uluslararası tekellerin eline geçiyor.
“Dereler, göller, su havzaları ticarileştiriliyor. Meralar yapılaşmaya açılıyor. GDO girişlerine ‘engel olunamıyor’, tohumlar patentleniyor.
“Üreticiler sözleşmeli üretime mecbur hale getiriliyor. Endüstriyel tarım dışında alternatif bırakılmıyor.”
Belirsiz gelecek
Açıklamada, Türkiye’de üretiminden hızla uzaklaştırılan milyonlarca çiftçinin şehirlerde olmayan bir geleceğin peşinde sürüklendiği de vurgulandı.
Gıda üretiminin azalması veya ortadan kalkması üzerine Türkiye’de gıda fiyatlarının “tarihte görülmedik ölçüde arttığını” anlatan Çiftçi-Sen, hemen hemen tüm gıda mamullerinin ithal mecburiyeti oluştuğunu belirtti.
“Bu da zaten olmayan ekonomik ve siyasi bağımlılığı daha da arttırıyor, ekonomiyi daha da kırılganlaştırıyor.”
Üretim hedeflenmeli
Çiftçi-Sen mevcut durum karşısındaki taleplerini ifade ederken “gıda egemenliği”nden söz suyun ticarileştirilmesinden vazgeçilmesini istedi.
Çiftçi-Sen’in diğer talepleri şöyle belirtildi.
* Küçük çiftçi ve köylü tarımının önündeki engellerin kaldırılması
* HES, RES gibi projelerden derhal vazgeçilmesi
* Mera, Büyükşehir, Tohum kanunlarının derhal iptal edilerek toprak ve tohum üzerindeki şirketlerin egemenliğine son verilmesi
* Gıdada ithali değil üretimi hedefleyen bir ülke politikası uygulanması (YY)