20 yaşındaki Yılmaz Öztürk’ü karakola saldırdığı iddiasıyla öldüren ve on yıl hapis cezasına çarptırılan polis için savunma yapan İçişleri Bakanlığı, polis memurunun değil, Yılmaz Öztürk’ün hatalı olduğunu belirtti.
Hürriyet’ten İsmail Saymaz’ın haberine göre Bakanlık, Öztürk Ailesi tarafından açılan tazminat davasında yaptığı savunmada şu ifadelere yer verdi:
“Maktulün evi, vurulduğu istikamete zıt yöndedir. Evine giderken vurulsaydı merminin sırtından değil, göğsünden girmesi gerekir.
“Yılmaz polisten kaçtı. Polise yönelik hiçbir hareketi olmayan bir insanın polisten kaçması hayatın olağan akışına uygun değildir.
“Zarar, idarenin eyleminden değil, zarar görenin kendi kusurundan kaynaklandı.”
Avukat Yücel: Aynı savunmayı mahkeme reddetmişti
İçişleri Bakanlığı avukatlarının yaptığı savunmayı Öztürk Ailesi’nin avukatı Cemal Yücel’le konuştuk.
Polis memurunun İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 10 yıl hapis cezasına çarptırıldığını hatırlatarak, İçişleri Bakanlığı’nın bu savunmayı polis ceza almadan önce de yaptığını söyledi.
Buna karşın 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Yılmaz Öztürk’ün kusurlu olduğu savunmasına katılmadığını belirten Avukat Yücel, dolayısıyla İçişleri Bakanlığı’nın bu savunması çöktüğünü ifade etti.
İçişleri Bakanlığı avukatlarının savunmasında yer verdiği “Yılmaz Öztürk vurulduğunda yanında DHKP/C’nin yayın organı Yürüyüş Dergisi vardı” iddiasına da değinen Avukat Yücel, bu iddianın da 16. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki yargılama sırasında çöktüğünü dile getirdi:
“Yargılama sırasında, Yürüyüş dergisini sanık polisin çöpten bulduğu ve Öztürk’ün yanına koyduğu anlaşıldı.”
Babası o günü anlatmıştı
Yılmaz Öztürk’ün babası Hüseyin Öztürk, oğlunun öldürüldüğü gün yaşananları bianet’e özetle şöyle anlatmıştı:
“18 yaşından beri Dudullu’daki bir börekçide sigortalı olarak çalışıyordu. Sabah 05:00’te evden çıkıyordu işe yetişmek için. Akşam 17:00’de bitiyordu mesaisi.
“Geçen cumartesi günü de mahalleden arkadaşı Ö.A. ile iş çıkışı, 18:30’da buluşup bira içmeye gittiler. Saat 23:00’e geliyordu, oturdukları yerden kalkıp başka bir yere gideceklerdi.
“Programları değişmiş, başka yere gitmeye karar vermişler. Orası için üzerini değiştirmek istemiş, 22:57’de eve doğru yola çıkmış.
“Arkadaşından üç dakika kadar ayrılmış, o sırada vurulmuş. Arkadaşı sokaktan ‘Yılmaz abi vuruldu’ sesini duyunca sokağa fırlamış, polisler Yılmaz’ın yanına gitmesine izin vermemişler.”
“Sokakta oturan tanıdıklar hemen ambulansı aramış, ambulans yarım saat gelmemiş. O sırada kan kaybından ölmüş oğlum.
“Vurulup düşünce ‘Abi ben işten geliyorum, ne yaptınız’ demiş, o kadar kibardı oğlum, orada bile ‘abi’ demiş.
“Suçsuz yere bir sürü şey yazdılar. Daha yarım saat olmuştu ki ‘örgüt üyesi’, ‘Karakola bomba attı’, ‘Bombalı saldırı düzenledi’ gibi haberler çıktı.
“Suçluysa gözaltına alsalardı, niye sokakta vurdular?
“İlk hastaneye gittiğimizde hastane polisi kasığından ve sırtından vurulduğunu söyledi. Ama otopsiye göre boynunun arkasından tek kurşunla vurulmuş.” (EKN)