Yılmaz Öztürk, 18 yaşından beri Dudullu’daki bir börekçide sigortalı olarak çalışıyordu. Sabah 05:00’te evden çıkıyordu işe yetişmek için. Akşam 17:00’de bitiyordu mesaisi.
Geçen Cumartesi günü de mahalleden arkadaşı Ö.A. ile iş çıkışı, 18:30’da buluşup bira içmeye gittiler. Saat 23:00’e geliyordu, oturdukları yerden kalkıp başka bir yere gideceklerdi.
Babası Hüseyin Öztürk, “Programları değişmiş, başka yere gitmeye karar vermişler. Orası için üzerini değiştirmek istemiş, 22:57’de eve doğru yola çıkmış” diye anlattı gerisini.
“Arkadaşından üç dakika kadar ayrılmış, o sırada vurulmuş. Arkadaşı sokaktan ‘Yılmaz abi vuruldu’ sesini duyunca sokağa fırlamış, polisler Yılmaz’ın yanına gitmesine izin vermemişler.”
“Sokakta oturan tanıdıklar hemen ambulansı aramış, ambulans yarım saat gelmemiş. O sırada kan kaybından ölmüş oğlum.”
“Vurulup düşünce ‘Abi ben işten geliyorum, ne yaptınız’ demiş, o kadar kibardı oğlum, orada bile ‘abi’ demiş.”
Boynunun arkasından tek kurşunla vuruldu
20 yaşındaki Yılmaz Öztürk, İstanbul’un Sarıyer ilçesindeki Küçük Armutlu Mahallesinde 20 Şubat’ta, saat 23:00 civarında, sokakta polis kurşunuyla vurularak öldürüldü.
Babası Hüseyin Öztürk ile bir araya geldik, son üç günde neler yaşadıklarını anlattı.
Oğlunun haftanın altı günü çalıştığını söyledi, “İşinden evine giden gelen bir çocuktu” dedi.
Baba Öztürk, olayın hemen ardından basında çıkan “Terörist karakola bomba attı, vuruldu” haberlerine de çok tepkili:
“Suçsuz yere bir sürü şey yazdılar. Daha yarım saat olmuştu ki ‘örgüt üyesi’, ‘Karakola bomba attı’, ‘Bombalı saldırı düzenledi’ gibi haberler çıktı.”
Hüseyin Öztürk, “Suçluysa gözaltına alsalardı, niye sokakta vurdular?’ diye soruyor.
“İlk hastaneye gittiğimizde hastane polisi kasığından ve sırtından vurulduğunu söyledi. Ama otopsiye göre boynunun arkasından tek kurşunla vurulmuş.”
Polis “Vurdum” diye bağırdı
Baba Öztürk bugün avukatları Cemal Yücel ve Barkın Timtik aracılığıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusundan bulundu. Dilekçede fail polisin kimliğinin tespit edilerek hakkında kasten öldürme suçundan dava açılması talep edildi.
Dilekçede, olay yeri ile karakol arasında 700 metre mesafe olduğu, sadece bunun bile “Yılmaz Öztürk'ün karakol eylemiyle bir ilgisinin olmadığını gösterdiği” belirtildi.
“Tanıkların beyanlarına göre uzun boylu, kirli sakallı genç bir sivil polis memuru Yılmaz'a yakın mesafeden ateş etmiş, arkadan vurmuş ve yanında bulunan diğer polise ‘vurdum’ diye hitap etmiştir. Anlaşılan odur ki polis memuru bilerek ve isteyerek kasten ateş etmiş ve ölüme neden olmuştur.”
Yine başka tanıklıklara göre koşar adım olay yerine doğru hareketlenen polisler 'bu sefer geberteceğiz' şeklinde bağırmışlar, bu ses de etraftan duyulmuştur.”
Kamera kayıtları incelensin talebi
Suç duyurusunda ayrıca, karakola bomba atıldığının da kuşkulu olduğu, civarda oturanların bomba sesi duymadığı ifade edildi.
Dilekçede şu talepler yer aldı:
* Polis tarafından öldürme eylemine mazeret bulmak amacıyla bazı olmayan olayların gerçekmiş gibi yansıtılması söz konusu olabilir. Bu nedenle karakol etrafında bulunan tüm MOBESE kayıtlarının ve kamera kayıtlarının istenmesini ve olay zamanında gerçekten karakola bomba atılıp atılmadığının ve eğer atılmışsa kimler tarafından atıldığının araştırılmasını;
* Failin belirlenmesi için olay yeri kameralarının da istenmesini;
* Olay yeri ile karakol arasındaki mesafe çok uzak. Bunun tespiti için olay yeri ve karakolun bir haritasının istenmesini;
* Olay zamanında mahallede görevli polislerin kimler olduğunun belirlenmesini ve ifadelerine başvurularak olayda silah kullanan polisin tespitini talep ediyoruz. (AS)