"Bugün 1 Ekim 2007. Arkadaşımız Hrant Dink’in aramızdan alınışının 255. gününde, katillerinin karanlıklarda yok olup gitmemesi için bir kez daha mahkeme kapısında nöbetteyiz."
Dink'in katlinden hemen sonra oluşturululan Hrant Dink Cinayetini İzleme Komisyonu soruşturmayla ilgili dosyaları inceliyor, tutarsızlıkları, karanlık noktaları kamuoyunun dikkatine bıkmadan usanmadan sunuyor. Onlar Dink cenazesinin ardından yürüyen binlerce insan adına çalışıyorlar ve bugün yine hep birlikteydiler.
Bugün Dink davasının ikinci duruşmasında salona giremeyenler "Bu davanın tanığıyız, mağduruyuz ve takipçisiyiz" diyerek Beşiktaş'ta sabah saat 9.00'dan itibaren toplanmaya başladı. Açıklamanın yapıldığı saat 11.00'e kadar da Hrant Dink sesiyle arkadaşlarına katıldı, yer yer de Rakel Dink'in "Sevgilim" seslenişleri Beşiktaş'ta yankılandı.
Şair Orhan Alkaya'nın okuduğu basın açıklamasında "19 Ocak 2007’ye giden sürece hep birlikte tanıklık ettik. Mahkeme önlerinde Hrant Dink’e saldıranları, onu gazete köşelerinde, meclis kürsüsünde hedef gösterenleri tanıyoruz" dendi.
Davaya destek vermek için gelenler arasında sanatçı Ferhat Tunç, Mehmet Ali Alabora, Orhan Alkaya, Cengiz Aktar, Ayşe Erzan, Fadime Gök, Ayşe Gözen, Nevay Samer, Ümit Fırat, Ayşe Gül Altınay, Erdal Karayazgan, Celalettin Can, Ragıp Zarakolu, Gencay Gürsoy, Zeynep Tanbay, Hakan Tahmaz, Ufuk Uras, Musa Çam, Hüseyin Yeşil, Üner Eyüboğlu, İpek Çalışlar, Nadire Mater, Meltem Ahıska, Stella Ovadia, Doğan Tarkan, Yıldız Önen, Masis Kürkçügil, Erol Kızılelma, Mete Sönmez, Faruk Sevim, Zeynep Taşkın, Tayfun Mater, Ertuğrul Kürkçü, Özlem Dalkıran, Melek Taylan, Osman Kavala, Berat Günçıkan, Ümit Kıvanç, Oya Baydar, Aydın Engin, Ali Bayramoğlu, Etyen Mahçupyan, Tangül Özer, Ayşe Yumlu Yeter, Claudia Roth, Ergin Cinmen gibi isimler katıldı.
Göğüslerinde Hrant Dink kokartları taşıyan kalabalık basın açıklamasının ardından "Hepimiz Hrant Dink'iz, Hepimiz Ermeni'yiz" sloganlarıyla meydandan ayrıldı.
Basın açıklamasının tamamı şöyle:
"Biz bu davanın tanığıyız!
Geliyorum diyen, devletin hemen her organının haberdar olduğu bir cinayet herkesin gözü önünde işlendi. Cinayetin ardından delilleri karartanları, soruşturmanın en başında “çete değildir” diyenleri gördük. Suçu ve suçluyu övenleri, Hrant Dink’in katledileceğini bildiği halde müdahale etmeyen güvenlik görevlileri hakkında soruşturma izni vermeyen mülki idare amirlerini biliyoruz. Soruşturma izni verilmeyen bir polis memurunun birinin cinayet sanıklarından biriyle telefonda “arkadaşça” konuşmasını dinledik…
Biz bu davanın mağduruyuz!
Hrant Dink bu toprakların düşünen, tartışan, aykırı olmaktan korkmayan, tabu yıkan insanlarından biriydi, bir devrimciydi. Katledilmesi adalete, demokrasiye, ifade özgürlüğüne ve barışa dair inancımızı bir kez daha sarstı.
Hrant Dink’in katline giden sürecin en önemli etkenlerinden biri, TCK’nın 301. Maddesi hala yürürlükte. Sadece Eylül ayında 301. Maddeden açılan en az sekiz dava görüldü. 301. Maddeden davalar açılmaya devam ediyor, maddenin en büyük destekçisine ise insan hakları teslim edildi.
Türkiye’de egemen ideolojiden farklı düşünen ve düşündüğünü yüksek sesle ifade edenler hala tehdit altında. Bir çok insanımız polis koruması ile yaşamak zorunda.
Nefret ve şiddet dilinin hakim kılınmasına karşı çıkıyoruz, bu dilin şarkılarla, dizilerle, gazetelerle sıradanlaştırılmasını, gündelik hayatımıza girmesini reddediyoruz.
Biz bu davanın takipçisiyiz!
Bu mahkemenin kararı Türkiye’de hala gerçek adaletin işleyebileceğini göstermesi açısından belirleyici olacaktır. Mahkemenin görevi bu cinayetin içinde doğrudan ya da dolaylı yer alan herkesi her kim olursa olsun ortaya çıkartmaktır. Mahkemenin kararı toplumsal vicdanı tatmin etmek zorundadır.
Bu davanın tanıkları, mağdurları ve takipçileri olarak adaletin hiç vakit kaybetmeden tecelli etmesini sağlamak için buradayız.
Hrant Dink’in özlediği ve uğruna mücadele ettiği değerleri savunmak ve kollamak için, katillerin ve azmettiricilerini sokaklarımızda rahatça dolaşmalarına engel olmak için, bu ülkede adaletin hayata geçebileceğini kanıtlamak, umudumuzu yitirmemek için ve bir bebeğin daha gözlerimizin önünde katile dönüştürülmesini durdurmak için bugün olduğu gibi yarın da burada olacağız.
Hepimiz hala Hrant’ız, hepimiz hala Ermeniyiz..." (NZ)