Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, grup toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.
Konuşmasına kanser nedeni ile yaşamını kaybeden basın çalışanı Kadri Kaya’ya dair üzüntülerini paylaştıktan sonra başlayan Buldan, şu noktalara dikkat çekti:
* Keşke ortada kutlanabilecek, herkesin kendini içinde görebileceği demokratik bir cumhuriyet olabilseydi. Cumhuriyet halkın kendi kendisini yönetmesidir. Bizdeki duruma bakalım: Cumhuriyet halka rağmen, halkı yönetme anlayışı üzerine kuruldu. Bu Cumhuriyet, İttihat çizgisine dayalı ret ve inkar üzerine kuruldu. Oysa 1921 anayasası çoğulcu bir çoğulculuk ruhuna, Âdemi merkeziyetçi bir anlayışa dayanıyordu. 1924 Anayasasıyla tekçi yeni bir ulus devlet yaratılmaya çalışıldı.
* 100 yıl önceki tavır ve politika neyse bugün de aynısı devam ediyor. Cumhuriyetin ilanının ardından kurulan İstiklal Mahkemeleri başka adlar altında sürdürülüyor. Hukuk iktidarın egemenliğinde.
* Bu Cumhuriyet arızalıdır, her yerinden her yanından sorun fışkırıyor. Şimdilerde halen 1930’larda yazılan ırkçı bir andı tartışmaları manidardır. Şu çağda bile birileri eline pergel alıp kafatası ölçmeye kalksa normal karşılanacak bir iklim oluşabilirdi.
Öcalan’a yönelik tecrid
* Sayın Öcalan, halklara umut verdiği için tecrit altındadır. Tecrit politikasını uygulayanlar, Cumhuriyeti herkesin baskı altına alındığı bir tecrit Cumhuriyetine dönüştürme çabasındadır. Sayın Öcalan demokratik cumhuriyet ile başta Türkiye halkları olmak üzere Ortadoğu halklarının özlem duyduğu barış ve yeni yaşamı öneriyor.
* Bir arada yaşamdan olan herkesin tecride karşı olması, sesini yükseltmesi gerekir. Mesele sadece bir kişi üzerindeki tecridin kaldırılması değildir. Ülkenin ve tüm toplumun üzerine kara bir bulut gibi çöken baskı ve tecrit politikalarının sonlandırılmasıdır.
Kayyumlar
* Tecrit ve halkların barış umudu esaret altına alınırken, kayyumla da milyonların iradesine ipotek koyulmaktadır. Ret ve inkara dayanan Cumhuriyet politikasının özü budur. Halk iradesinin gaspına dayanan bir kayyum cumhuriyeti yaratmaya çalışıyorlar.
* Bu ülkede kayıpların kemikleri dahi bulunamazken, Erdoğan günlerdir gazeteci Kaşıkçı olayı üzerinden dünyaya itibar pazarlamaya çalışıyor. Cinayeti aydınlatmaktan söz ediyor, peki ya öldürülen gazeteciler ve bunlara ilişkin söyleyecek bir söz ve politika uygulamadığınızı da sormak isteriz. Musa Anterler, Hafız Akdemirler, Metin Göktepeler, Kadri Bağduların failleri nerede?
* Kayıp yakınlarını arayan cumartesi annelerine saldırıların emrinin kim tarafından verildiğini sormak istiyoruz. Kaşıkçı’yı aydınlattığını söyleyen Erdoğan’a çağrı yapıyoruz. Cesaretin varsa faili meçhul cinayetleri açığa çıkar, failleri yargıla. Devletin arşivini açarsınız kim ne yapmış, nasıl yapmış, cinayetler nerede işlenmiş, kimin emri ile işlenmiş, bütün bunları ortaya koyarsınız. Ölülere bile bunca kötülüğü yapanlar tarih sayfalarında utançla hatırlanacaklar
Suriye Sorunu
*AKP Hükümeti, Suriye'de çözümsüzlük devam etsin diye uğraşıyor ‘Kobanî’yi yerle bir edeceğiz’ diye tehditler savuruyor. Ardından IŞİD yine devreye giriyor ve Fırat’ın Doğusu’nda operasyon yapan SDG güçlerine operasyon yapılıyor, ardından TSK Aşmê köyü yakınlarına obüslerle saldırdı. Burada amaç ne? Suriye’de savaşı ve çözümsüzlüğü derinleştirmekten başka bir amaç yok.
* Elbette bütçe süreci AKP’li bakanların özellikle ‘halk nasıl soyulur, Saray’a peşkeş çekilir’ bundan ibaret hale getirildiği bir sürece tanıklık edeceğiz. Bütçeden ne çıktı diye baktığımızda, içinde Erdoğan’a dev bir zam çıktığını gördük. İşlevsiz hale getirilen Sayıştay raporlarına baktığımızda kara deliğe dönüştürülen yolsuzluklarla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz.
* Halkı kriz içinde olan bir Cumhurbaşkanı’nın maaşı yüzde 26 zam ile 75 bin TL’ye çıkarıldı. Recep Bey kendine kıyak geçmiş. Bu enflasyon oranında bir zam ama bu ülkede kime yüzde 26 zam yapıldı? Bir tarafta özellikle çocuğuna okul forması alamadığı için intihar eden bir baba, borç batağına saplanan bir toplum varken, cumhur ile başkanı arasındaki bu büyük uçurumun bu ülkenin gerçek yüzü olduğunu söylemek istiyoruz.
* Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı krizlerden tek çıkış yolunu cumhuriyetin demokratikleşmesidir. Cumhuriyetin demokratikleştirilmesi, tekçiliğin sonlandırılması, herkesi içine alacak demokratik ve çoğulcu bir anayasanın yapılmasıdır. Dillere, kimliklere ve inançlara özgürlüktür. Özgür yurttaşlıktır. Demokratik parlamenter sistemin güçlendirilmesidir. (EMK)