* Fotoğraf: HDP Basın
Haberin İngilizcesi için tıklayın
“Türkiye’nin acil bir “Büyük Barış Hareketi”ne ihtiyacı var. Bu amaç uğruna fedakârlık yapacak olan tüm aydınlar, akademisyenler ve sanatçıların her zamankinden daha fazla çaba göstermeye, taraflarla temas kurmaya ve özgürce tartışmaya davet ediyoruz.”
Halkların Demokratik Partisi (HDP) 1 Eylül Barış Günü öncesinde “Barışa Çağrı Deklarasyonu” yayınladı.
HDP Eş Genel Başkanları ve milletvekillerinin Meclis’te açıkladığı deklarasyonda, iktidara, muhalefete ve toplumsal kesimlere “Savaş ve çatışmayı sonlandırarak, barış iklimi yaratılması” çağrısı yapıldı.
“Bu politikaların kazandıracağı bir şey yok”
HDP’nin Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar’ın açıkladığı deklarasyon özetle şöyle:
1. Ülkeyi yöneten AKP-MHP iktidarını ve devlet aklını bölgedeki “savaş ısrarından” ve “çözümsüzlük politikalarından” vazgeçmeye çağırıyoruz. Toplumsal barış ve demokratik uzlaşı temelinde kapsamlı bir siyasal çözümü ön görmeyen hiçbir politika bugüne kadar sorunun çözümüne katkı sunmamış, aksine çatışmayı derinleştirmiştir. Bu yöntemlerle hiç kimsenin kazanamayacağını bir kez daha hatırlatıyoruz. Sorunlarımızı şiddet aracılığıyla çözmeye çabalamak değil; konuşarak, müzakere ederek, diyalog yoluyla çözmek temel düsturumuz olmalıdır. Her ne kadar bugün yok sayılsa da karşılıklı binbir emekle olgunlaştırılan Dolmabahçe Mutabakatı süreci, Kürt meselesinin çözüm ruhu ve felsefesi bağlamında değerini hala korumaktadır.
2. Siyasal ve toplumsal muhalefete sorunun çözümü konusunda yaşamsal sorumluluklar düşmektedir. Çünkü Kürt meselesi sadece iktidarın ve devletin insafına bırakılmayacak kadar hayati bir meseledir. Meclis içindeki ve dışındaki muhalefet partilerinin son dönemde çözüme dönük yaptıkları açıklamaları önemsiyoruz ve değerli buluyoruz. Şüphesiz ki, Kürt sorununun çözümü için söz kurmak, irade beyan etmek önemlidir. Demokratik çözüm konusunda rol üstlenmek isteyen herkes öncelikle meselenin ciddiyetine uygun bir tavır takınmalı, somut öneriler sunmalıdır. Muhalefet partileri Kürt halkının hak ve özgürlük taleplerini, bir ayrışma özlemi olarak değil Türkiye’nin demokratikleşmesinin, ortak ve eşit bir yaşam amacının bir parçası olarak görmelidir. Bu yönüyle muhalefet partileri iktidardan daha ileri ve daha cesur adımlar atmalıdır. Muhalefet partilerinden, somut olarak çözümün nasıl sağlanacağına ilişkin önerilerini, hangi yöntemlerle barışın inşa edileceği konusundaki fikirlerini açıkça ortaya koymalarını ve toplumla paylaşılmalarını bekliyoruz.
3. Bu sorun sadece Kürtlerin ve HDP’nin sorunu olarak görülemez. HDP Kürt sorununun çözümü konusunda hak ve özgürlüklerden yana taraftır. Barış ve çözüm için Kürt halkının hak ve özgürlüklerinin sağlanması için mücadele ederken, aynı zamanda Türkiye’deki bütün toplumsal kesimlerin sorunlarını ve kaygılarını dikkate alan yapıcı bir rol üstlenmeye hazırdır. HDP olarak bizim rolümüz diyalog ve müzakeredir. Demokratik çözüm ve barış isteyen herkesle çalışmaya hazırız. Çözüm konusunda atılacak mütevazı adımlar bile, ülkeyi bu darboğazdan çıkararak demokratik Türkiye zeminini güçlendiren yolu açmaya katkı sunacaktır.
4. Kürt meselesinde silah ve çatışma yöntemleri dışında, diyalog ve müzakere seçeneklerinin kendisini tarihsel olarak dayattığı ve güncel olduğu aşikârdır. Bunun için Türkiye halklarının tümünün yararını ve geleceğini düşünerek ilgili taraflara özveride ve fedakârlıkta bulunma, adım atma sorumluluğunu hatırlatıyoruz. Benzeri tüm dünya deneyimleri de göstermiştir ki, her çatışmanın ve savaşın bir barışı vardır ve hiçbir taraf bu gerçekten kaçamaz. Bu ülke toprakları kana, gözyaşına ve acıya fazlasıyla doydu. Daha fazla insan, zaman, enerji ve kaynak kaybetmeden “diyalog ve müzakere zemini” kurulmalı, çatışma ve savaş artık sona ermelidir.” (AS)