* Fotoğraflar ve Görsel: Greenpeace Akdeniz.
Greenpeace Akdeniz, yeni yayımladığı "Türkiye'de Hava Kirliliği Yükü" başlıklı raporuyla hava kirliliğinin ulaştığı boyutu gözler önüne serdi.
Rapor, PM 2.5 kirleticisine uzun süre maruz kalmanın Türkiye'de yalnızca 2021 yılında 34 bin erken ölüme neden olduğunu ortaya koydu.
İstanbul ve Ankara dahil olmak üzere Türkiye nüfusunun yüzde 60'ından fazlasını kapsayan 38 ilde, 2021 yılı boyunca yapılan hava ölçümleriyle elde edilen verilere göre, maruz kalınan PM 2.5 kirliliği ortalama 20.7 mikrogram. Bu miktar Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) belirlediği yıllık limit değerin dört katından fazla.
Cinayetle ölümden 24 kat fazla
Rapora dahil edilen kentlerde her 100 bin erken ölümden 64'ünün havadaki PM 2.5 kirliliğine maruz kalmaktan kaynaklandığı tahmin ediliyor.
PM 2.5 kirliliğinden kaynaklı hava kirliliğine bağlı erken ölümler, cinayet sayıları ve trafik kazalarının neden olduğu ölüm karşılaştırıldığında ise tablonun vahameti daha açık bir şekilde ortaya çıkıyor.
Türkiye'de PM 2.5 kaynaklı hava kirliliğine bağlı erken ölüm riski; cinayetle öldürülme riskinden 24 kat, trafik kazaları nedeniyle ölüm riskinden ise yedi kat daha fazla.
Söz konusu kentlerde PM 2.5 miktarı DSÖ limitlerini karşılıyor olsaydı PM 2.5 kirliliğine atfedilen erken ölümlerin sayısı yüzde 75 oranında azaltılabilir ve böylece her yıl tahminen 26 bin insanın hayatı kurtulabilirdi.
En fazla erken ölüm İstanbul'da
2021'de ölçüm yapılabilen kentler arasında yüzde 49'la Iğdır, artan erken ölüm riski açısından ilk sırada yer alıyor.
İstanbul ise 8 bin 895 ölümle, PM 2.5 kirliliğine bağlı en fazla erken ölümün olduğu kent. 2021'de New York'ta ölçülen PM2.5 konsantrasyonları (10 mg/m3) ve erken ölüm riski (yüzde 6) İstanbul'a göre daha düşük.
İstanbul'da PM2.5 konsantrasyon oranı 18 mg/m3, erken ölüm riski oranı ise yüzde 12.
Ne yapılmalı?
Raporun bulguları halk sağlığını korumak için Türkiye'deki PM 2.5 kirliliği sorunuyla ilgili acilen harekete geçilmesi gerektiğini gösteriyor.
Greenpeace Akdeniz, hava kirliliğine bağlı erken ölümlerin önüne geçecek ulusal limit değerlerinin belirlenmesinin ardından, standartların ihlal edildiği bölgelerin "Koruma Bölgesi" ilân edilmesini talep ediyor.
Greenpeace'in diğer talepleri ise şöyle:
- Türkiye'de PM 2.5 kirliliği için yıllık ve 24 saatlik ortalama limit değerleri bir an önce tanımlanmalıdır.
- Ulusal limit değerler, asgari olarak, AB tarafından kabul edilen seviyelerle uyumlu olmalıdır.
- Uzun vadede, DSÖ limitleriyle uyumlu bir yönetmelik çıkarılmalıdır.
"Limit değer belirlenmeli"
Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Proje Sorumlusu Gökhan Ersoy, limit değerlerin belirlenmesinin erken ölümlerin engellenmesine katkı sağlayacağını şöyle dedi:
"Havamızı kirleten failleri aslında hepimiz biliyoruz, ancak olağan şüpheliler ile olağan yöntemler mücadele etmekte yetersiz kalıyor.
"Bugün gezegenin en tehlikeli kirleticisi PM 2.5 için bir limit değer belirleyerek, kirliliğin kronikleştiği yerler için yönetmeliğimizde yer alan koruma bölgesini hayata geçirebilir ve kirli endüstriler karşısında insanlarımıza temiz bir nefes alacak ve ortalama yaşam süresini uzatacak mavi gökyüzü fırsatını sunabiliriz."
* Düzenli limit aşımı olan ilçelerin "Koruma Bölgesi" ilân edilmesi talebiyle Greenpeace Akdeniz'in "Havanı Koru" kampanyasına imza verebilirsiniz.
PM 2.5 nedir?Partikül madde (PM), atmosferde asılı duran küçük sıvı veya katı parçacık formundaki kirlilik. PM kirliliği parçacıkların boyutuna göre tanımlanır. PM2.5 2.5 mikrometreden daha küçük partikülleri tanımlamak için kullanılır. Türkiye PM10, SO2 ve NO2 de dahil olmak üzere kirleticiler için ulusal hava kalitesi standartlarına sahiptir ancak insan sağlığı için önemine dair ciddi kanıtların varlığına rağmen PM2.5 için herhangi bir ulusal hava kalitesi limiti bulunmuyor. Koruma Bölgesi nedir?Koruma bölgesi; ısınma, ulaşım ve işletmelerden kaynaklanan hava kirliliği normal tedbirlerle ortadan kaldırılamadığında çevre ve insan sağlığını korumak adına uygulanacak bir temiz hava eylem mekanizması. Kavram, Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği'nin 30. maddesiyle düzenlendi. Tesislerin faaliyetlerinin durdurulması, yeni tesislerin kurulmaması ve gerekli durumlarda tesislerde kullanılan yakıtların yasaklanması veya kısıtlanması gibi düzenlemeleri içeriyor. |
(TY)