Haberin İngilizcesi için tıklayın
"Hasan Ocak ve CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile ilgili yürütülen kara propaganda nedeniyle bu açıklamayı yapma ihtiyacı duymaktayız...."
Açıkamayı yapma ihtiyacında olanlar bu kez 21 Mart 1995'te gözaltına alındıktan sonra işkence görmüş bedenine kimsesizler mezarlığında bulunan Hasan Ocak'ın ailesi ve insan hakları savunucuları.
Çünkü, geçen hafta CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, geçmiş yıllarda Hasan Ocak'la ilgili paylaşım yaptığı için önce, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ardından İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun hedefindeydi.
Erdoğan ve Soylu ne söyledi?Erdoğan şöyle dedi: "Öğrenciler bu işin içinde değil. Bu işin içinde olanlar terörist. İstanbul İl Başkanı orada, o zaten bir DHKP-C militanıdır" İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da sosyal medya hesabından şu paylaşımı yaptı: "Canan Kaftancıoğlu, terör örgütlerinin soytarısıdır. CHP İstanbul İl Başkanı DHKP-C, PKK/KCK ve MLKP Terör Örgütlerinin elemanıdır. DHKP-C ve PKK/KCK propagandası yapmaktan İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesindeki 2019/171 esas no'lu dosya kapsamında 1 yıl 8 ay ceza almıştır. MLKP'nin sözde kurucu liderlerinden Hasan Ocak, PKK'nın kurucularından Sakine Cansız, DHKP-C'li Ebru Timtik..." |
TIKLAYIN - "Elinde hangi delil var? Kamuoyuna açıkla"
TIKLAYIN - "Kaftancıoğlu'nun üyesi olduğu örgüt CHP ve TTB'dir"
“Canan Kaftancıoğlu hedef haline getirildi”
21 Mart 1995’te gözaltına alındıktan sonra işkence görmüş bedenine kimsesizler mezarlığında bulunan Hasan Ocak’ın ailesi ve insan hakları savunucuları, Erdoğan ve Soylu’ya tepki gösterdi.
İnsan Hakları Derneği’nin İstanbul’daki şubesinde açıklama yapan insan hakları savunucuları adına açıklamayı okuyan Sebla Arcan şöyle dedi:
“Hasan Ocak ve CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile ilgili yürütülen kara propaganda nedeniyle bu açıklamayı yapma ihtiyacı duymaktayız” diye seslenilen açıklama özetle şöyle:
“Son dönemde Hasan Ocak’ı şüphe altında bırakmak suretiyle, kamuoyu algısı oluşturmak ve bundan siyasi bir sonuç elde etmek amacıyla hukukun temel ilkeleri çiğnenmektedir.
“İktidara yakın medya kuruluşları tarafından da Hasan Ocak üzerinde bir suç şüphesi yaratmaya yönelik yayınlar yapılmaktadır. Bu yaklaşım, Ocak Ailesi’ni, kayıplar mücadelesini ve Canan Kaftancıoğlu şahsında kayıplara karşı mücadeleye destek olanlara gözdağı vermek ve karalamak amacına hizmet etmektedir. Aynı zamanda Ocak Ailesi’ni ve Canan Kaftancıoğlu’nu açık hedef haline getirdiği, can güvenliklerini tehlikeye attığı da ortadadır.
‘Adalet talebini karşılayın’
“Altını çizerek söylüyoruz: Hasan Ocak hakkında herhangi bir örgüte üye olduğuna dair bir mahkeme kararı yoktur. Kendisinin aranan şahıs olmadığı dönemin devlet yetkililerince de beyan edilmiştir. Gözaltında kaybedilen insanlara suç isnat ederek ailelerinin hakikat ve adalet mücadelesini toplum nezdinde gölgelemek isteyenlere hatırlatırız ki, zorla kaybedilmeler için fiili savaş durumu da dahil hiçbir gerekçe ileri sürülemez. İstisnasız hiç kimse zorla kaybedilmeye maruz bırakılamaz.
“Bir kez daha devleti yönetenlere sesleniyoruz: Zorla kaybetme uluslarası hukuka göre kime yönelmiş olursa olsun insanlığa karşı suç kapsamındadır. İnkara, cezasızlığa ve kara propogandaya son verin. Kayıplarımızı ve meşru adalet arayışımızı kriminalize etmeye son verin. Kayıplarımız üzerinden kayıplar mücadelesinin destekçilerine gözdağı vermeye son verin. Cumartesi Anneleri’nin ve toplumun adalet talebini karşılayın."
Hasan Ocak'a ne oldu?Açıklamada, Hasan Ocak'la ilgili hak arayış süreci şöyle anlatıldı: “Yaklaşık 26 yıldır söylüyoruz bir kez daha söyleyelim: Sosyalist kimliği ve muhalif duruşu ile bilinen Hasan Ocak öğretmendi, atama bekliyordu. Bu bekleme sırasında da Beyazıt’ta bir iş hanında çay ocağı işletiyordu. "Avcılar’da ailesi ile beraber yaşıyordu. Gazi Katliamının ardından, 21 Mart 1995 tarihinde akşamüzeri evine gitmek için işyerinden ayrıldı, bir daha kendisinden haber alınamadı. Onun İstanbul Emniyeti Terörle Mücadele Şubesinde sorgulandığına dair çok sayıda tanık vardı ancak gözaltına alındığı inkâr edildi. Ailesi Hasan’ı devletin tüm ilgili kurumlarında ararken sürekli inkârla karşılaştı. Onun 26 Mart 1995 tarihinde Beykoz Buzhane Köyü Dedeler Mevkii’ne atılan ağır işkence görmüş bedeni Jandarma tarafından bulunmasına, olayın Beykoz Savcılığı’na intikal etmesine, Hasan’ın cansız bedeni günlerce Adli Tıp’ta tutulmasına rağmen aile bu kurumlara yaptığı başvurulardan sonuç alamadı. "58 gün süren bir arayış sonunda Hasan’ın ailesine haber verilmeden devlet tarafından “kimliği meçhul kişi” olarak Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’na gömüldüğü açığa çıktı. Resmi olay yeri tutanağına göre, Hasan’ın cansız bedeni bulunduğunda pantolonu kemersiz, ayakkabıları bağcıksız, parmakları mürekkepliydi. Saati, cüzdanı ve kimliği üzerinde yoktu. Bunlar gözaltında tutulanlara yapılan rutin uygulamalardı. “Ocak Ailesi’nin başvurusu üzerine olayı araştıran dönemin İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı Algan Hacaloğlu; İçişleri Bakanı Nahit Menteşe’nin, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’ın, İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu’nun ve İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir’in sıcak parafları bulunan resmi yazıyla kendisine, “Hasan Ocak’ın gözaltında olmadığı, suçlu olarak aranmadığı” açıklaması yaptıklarını aile ile paylaştı ve sonrasında bunu yazdığı kitabında ( Siyasette Tutkuyla Yaşanan Yıllar Sayfa 153-161), AİHM’e verdiği ifadesinde ve basına yaptığı açıklamalarda da belirtti. “ İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı olarak inceleme başlatmış olmama rağmen, gerçeğin benden saklandığını saptamıştım.” diyen Hacaloğlu, gerçeğe ulaşınca eşi ile beraber Ocak Ailesi’nin evine gidip, Emine Ocak’tan ‘Devlet Adına Özür’diledi. “Edirne’den Kars’a, İstanbul’dan Diyarbakır’a, İzmir’den Hakkari’ye Türkiye’nin dört bir yanında yüzlerce insanın kaybedildiği bir dönemde, Hasan Ocak’ı arama mücadelesi kayıp yakınlarının ve hak savunucularının Galatasaray’a giden yolunun taşlarını döşedi. Hasan’ın annesi Emine Ocak, kararlılığı ve direngenliğiyle kayıplar mücadelesinin simgesi oldu." |
(EMK)
Görsel: Mezopotamya Ajansı