İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Temsilciliği, İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) Diyarbakır Şubesi, Diyarbakır Barosu ve Diyarbakır Tabip Odası, Diyarbakır’ın Lice ilçesinde sokağa çıkma yasakları boyunca yaşanan insan hakları ihlallerini raporlaştırdı.
Kocaköy– Lice yolunda ve Lice ilçe merkezinden Yalaza (Kerwas) köyüne bağlı Mehle mezrası yolunda birçok yerin yandığını gözlemlediğini belirten heyet, yangınların askerlerce bilinçli olarak çıkarıldığı kanaatine vardıklarını ve bu durumun araştırılması gerektiğini söyledi.
Raporda “Heyetimiz Lice’de operasyon alanındaki köylerde ikamet eden yurttaşların topluca gözaltına alınmasını, darp edilmesini (işkence uygulanmasını), güvenlik güçlerince nefret söylemine tabi tutulmasını bir toplu cezalandırma fiili olarak görmekte olup; bu uygulamalardan vazgeçilmesi çağrısında bulunmaktadır” denildi.
Heyet, operasyonlarda yargısız infazlar yapıldığı kanaatinde olduğunu söylerken, Yasadışı Yargısız İnfazlarla İlgili BM Otopsi Protokolüne (Minnesota Protokolü) uygun olarak otopsi işlemini yapmasının uluslararası hukuktan kaynaklanan bir yükümlülük olduğunu hatırlattı.
Ayrıca olay yerindeki delillerin toplanması, zırhlı araçlarla yapılan operasyonun kamera kayıtları, GPRS kayıtları, gözaltı birimlerindeki kamera kayıtları ve mağdurların hastane raporlarının incelenmesi gerektiği; bunun yanısıra çatışma alanlarının ulusal ve uluslararası basın kuruluşlarına açılması gerektiği de belirtildi.
Yalaza (Kerwas) köyü: Yargısız infazlar
“Olay başladığında ben evde uyuyordum. Silah sesleri gelince, ben balkona çıktım. Yaşananları balkondan izliyordum. Evin balkonundan her şeyi rahatça görebiliyordum. Silah sesleri çok kısa sürdü. Şirin üzüm bağının hemen üstündeki elektrik direğinin yanında askerlere teslim oldu. M. Şirin teslim olur olmaz askerler onu darp etmeye başladılar. Sonra onu biraz daha aşağıdaki ağaçlık alana götürdüler. Şirin’i götürdükleri yer benim görüş alanımın dışındaydı. Ama orada da ona işkence uyguladılar, M. Şirin’in çığlıkları köye kadar geliyordu. Bir süre sonra M. Şirin’i ağaçlık alandan yerden sürükleyerek ağaçlık alanla köy arasında kalan su birikintisinin yanındaki ağacın altına getirdiler. Bu sırada M. Şirin hareketsizdi. Başında iki asker bekliyordu. Bir asker de su birikintisinden kapla su alıp M. Şirin’in başına döküyordu. Ama M. Şirin tepki vermiyordu. Şirin orada iki saate yakın bir süre hareketsiz yattı. Sonra askerler, Bağlar’dan ceset torbasında iki cenaze getirip karga tulumba zırhlı araca attılar. Aynı şekilde, M. Şirin’i de tutup, aynı zırhlı araca atıp götürdüler. Bu arada, Erdal’la Rojda da yakılan çadıra yakın bir yerde çok kötü darp edildiler. M. Şirin bizim köydendi. Bağ da zaten olanların bağı. Askerlerin yüzü açıktı ama uzakta oldukları için görsem tanıyamam.” (Bir köylünün anlatımı) |
30 Haziran 2016 tarihinde biri kadın iki PKK militanı ve köylü M. Şirin Kocakaya’nın yaşamını yitirdiği, bir kadın PKK militanın ise sağ yakalandığı Yalaza (Kerwas) Köyüne bağlı Mehle Mezrasını ziyaret eden heyet, köylülerin bahsettiği askerlerin yaktığı çadırın kalıntılarının bağda bulunduğunu, ancak orada patlama gerçekleştiğine dair bir emarenin bulunmadığını belirtti.
İncelemeleri sonucunda “İstenmesi halinde yaşamını yitiren iki PKK militanının da sağ yakalanma ihtimallerinin oldukça yüksek olduğu” ifade eden heyet, görgü tanıklarının ifadeleri ile defin için alınan cesetteki gözlemlerine göre Kocakaya’nın güvenlik güçlerine teslim olduktan sonra, darp edilerek öldürülmesini açık bir şekilde “yargısız infaz” olduğunu söyledi.
Operasyonlar sırasında köyde15 kadın, 12 ila 17 yaş arası değişen altı çocuk, 12 erkek ve Azadiye Welat muhabiri Sadık Araz gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan üçünün işkence nedeniyle sağlık durumlarının kötü olduğu ve hastaneye kaldırıldıkları belirtildi.
Ayrıca gözaltına alınan çocuklardan ikisinin serbest bırakıldığı, ancak çok ağladıkları ve avukatlarla görüşmek istemedikleri belirtildi.
Dibek (Derxust) köyü: “Askerler evleri yaktı”
“Operasyon bitiminde geldiğimde çıkan yangın dönüm bağım yanmış, bostanlarımız sulayamadığımızdan dolayı 5 dönüm sebze bahçesi kurumuş, badem fidanlarım operasyondan dolayı hayvanlar sahipsiz kalınca dönüm olan badem fidanları zarar görmüş evde bulunan pompalı silah alınıp götürülmüş.” |
“Tam tutanak tutulacaktı korucu Ahmet diye biri elindeki çantayı bıraktı ve işte PKK’nin bombaları dediler. Bizim evde öyle bir şey yoktu. Çantayı evimize korucu Ahmet bıraktı. Askerler ve korucular asker elbisesi giymişlerdi. Binlerce asker köye girdiler. Bize hakaret ettiler. Ev aramasında bir şey bulamadığına dair tutanak bile imzaladık. Eşim ve kızımın hiç böyle işlerle alakası yok. Suçsuzdurlar.” |
“Helikopterlerden yangın parçaları atıp araziyi yakıyorlardı. Benim üç çocuğum da köyde bulunan bu cisimlerle oynamak için eve getirmişlerdi. Bahçede bulunduğu sırada bir an bağrış sesleri duydum. Gittiğimde, eve vardığımda üç çocuğum da yaralı halde bulunuyorlardı. Şu an Yusuf’un durumu hala kötüdür. Köyümüzde hala bu cisimlerden çokça bulunmaktadır.” |
“Bazı askerler biz kadınlara sinkaflı küfürler edip tecavüzle tehdit ettiler.” |
Dibek (Derxust) köyünde yaşayanlar, binlerce askerin köyü bastığını, bağ evlerin, tarım arazilerinin askerler tarafından yakıldığını, hayvanlarının bir kısmının kaçtığını, bir kısmının askerlerce öldürüldüğünü, yanan evlerine müdahale etmelerinin askerlerce engellendiğini anlattı. (ÇT)