“Çocuk sayısının artırılması ve çalışan kadının iş hayatının kolaylaştırılması amacıyla” hazırlanan yasa taslağı açıklandı. Avukat Hülya Gülbahar, yasayla “Kadrolu devlet anneliği yaratılıyor” dedi.
Yasa tasarısı, kadına verilecek doğum izninin 24 haftaya çıkarılması; doğumdan itibaren 69 ay süreyle devlet memuru kadınların part-time (yarı zamanlı) çalışması; çalışılmayan sürelerin emeklilik kesenek ve karşılıklarının devletçe karşılanması gibi maddeler içeriyor.
Gülbahar, taslakta çocuk bakımının tamamen kadına yüklenmesi, kreş politikalarının ötelenmesi ve kadını eve hapseden esnek çalışmanın modern bir çalışma biçimiymiş gibi yansıtılmasının öne çıktığını belirtti ve şöyle konuştu:
“Bu istihdam politikasının çocuk bakımı nedeniyle sadece kadın üzerinden götürülmesi gerçekten açık bir cinsiyet ayrımcılığıdır. Bu ayrımcılık, devlet eliyle yasal ve kurumsal hale getirilmektedir”.
"Bu mantık ile ‘çocuklu kadın’ bir tür özel, kısıtlı, hukuki kategoriye sokuluyor. Toplumsal önyargılar içerisinde henüz aşılmamış olan ‘çocuklu kadının burada ne işi var’ kalıp yargısını yasalar düzeyinde kurumsallaştırıp yeniden üretilecek."
“Erkeklerin de itiraz etmesi gerek”
Kadın istihdamının arttırılması için kadına verilen doğum izninin süresinin değil, ebeveyn izninin kritik önem taşıdığını vurgulayan Gülbahar, çocuk bakımının sadece kadınlar tarafından yapılması gerektiğini söylemenin Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmelere ve girmek istediği AB toplumunun mevzuatına aykırı olduğunu belirtti.
“İktidar yetkilileri tarafından açıkça söylendiği gibi paketin ana amacı, neslin devamını ve nüfusun artmasını sağlamak. 200 milyonluk Türkiye takıntısı nedeniyle kadınların çalışma hayatından dışlanması sonucunu doğuracak ince hesaplar peşindeler.
“Çocuğa anne bakacak, demek son derece bilim dışı bir bakış açısı. Öncelikle erkeklerin buna itiraz etmesi gerekiyor, çünkü onlara da açıkça ‘sen çocuk bakımını beceremiyorsun’ diyorlar.”
“Kreş dışı anne bakımı”
Gülbahar, kreş hakkıyla desteklenmeyen uzatılmış doğum izninin, kadınların istihdamdan kesinlikle dışlanması sonucunu doğuracağını ifade etti:
“İktidarın 2002’den beri sürdürdüğü kreş açmama, mümkün olduğunca kapama, kapatamadıklarında da en küçük tadilat bile yapmama politikalarının somut bir şekilde kreş dışı anne bakımıyla çözülmeye çalışıldığını görüyoruz.
“Taslakta yer alan memurlar için kreş yardımı, sembolik bir yardım. Devlet kendi kreş açmadığı gibi, özel sektörde kreş açılması konusunda herhangi bir teşvik politikası da geliştirmiyor. İşyerlerine kreş zorunluluğunda kadın çalıştırma kriterini getirerek, düzenlemeyi de esneten hükümet, çocuklara sadece kadınların bakması konusundaki inadını sürdürüyor.”
“Esnek çalışma=evde çalışma”
Gülbahar, hükümet politikalarıyla kadınların esnek çalışmasının desteklenmesini de eleştirdi.
“Esnek çalışma, kadınlar için modern bir çalışma formuymuş gibi yansıtılarak asıl olarak evde çalışmaları ve emek alanının geçici ve ikincil statüde işçileri olmaları isteniyor. Kadın girişimciliğinin özendirildiği noktalara bakarsak, aynı mantığın işlediğini görüyoruz. Kadın evinde, kadınlık rolleriyle bağlı, gıda ve tekstil gibi alanlara yoğunlaşacak, bunları evde üretecek sonra kendisine tahsis edilen alanlarda satışa sunacak.
“Yani iktidarın esnek çalışmadan anladığı, kadının evde çalışması.”
Nasıl olmalı?
“Sanırım Finlandiya anayasası, iş hayatı dahil olmak üzere hayatın hiçbir alanında kadın ya da erkek hiç kimseye aile yükümlülükleri nedeniyle ayrımcılık yapılamayacağını açıkça düzenlemektedir.
“Türkiye’de ise iktidarın aile politikasındaki çifte standartların ve istihdam paketindeki risklerin tipik örneği meclisin çalışma biçiminde görülüyor. TBMM’nin kendisi bile, yasa yapma faaliyetini neredeyse saat 12’den sonraya aldığı için, meclisteki kadın ve erkek vekillerin tümünü aile yaşamına karşı sorumlulukları ihlal etmesine neden olarak çalıştırıyor. Böyle bir zihniyetin bu paketi nasıl uygulayacağı ciddi bir soru işareti yaratıyor.
“Şu anda hak ve teşvik gibi görünen hükümler pamuk ipliğine bağlı. Bunların bir gece yarısı mecliste üç dakikalık bir el kaldırma onayıyla geri alınması mümkün. Örneğin part-time çalışanlarının primlerinin devlet tarafından ödenmesinin, ‘Kadın zaten ‘doğal’ işini yapıyor’ denerek ücretsiz bakım emeğine dönüştürülmesi an meselesi.”
Gülbahar, eşit bir istihdam sağlanması için gerekenleri ise şöyle sıralıyor:
* Anayasal ve yasal yeni bir eşitlikçi aile ve toplum modelinin hayata geçirilmesi gerekir. Bu model içerisinde eğitim sisteminin yeniden organize edilmesinden, her mahalleye ihtiyacı karşılayacak kadar kreş açılması için devlet kendisi girişimde bulunmalı, özel kreşlerin açılması teşvik edilmeli, yurttaş girişimleriyle yaratılacak kreş kooperatifleri özendirilmeli.
* Erkeklerin doğum anı da dahil olmak üzere çocuğun bakıma ihtiyacı olduğu bütün süre boyunca, bakım işini anneye eşit sorumluluk ve haklarla paylaşmasını sağlanmalı.
* İş yerlerindeki çalışma düzeni kadınların ve erkeklerin çocuklarına bakma yükümlülüğüne uygun şekilde düzenlenmeli.
* Mahallelerde tüm mahallelinin yaşlı, hasta, engelli, çocuk, bakımı gibi işler konusunda mahalle imecesi yaratabileceği ve aynı zamanda birlikte sohbet edebileceği ortak alanlar yaratılmalı. (ÇT)