Selim, Hasan ve Cezayir Orhan’ın gözaltında kaybedilmesine ilişkin dosya bugün zaman aşımına uğradı. Ailenin üç bireyi 24 Mayıs 1994'te gözaltına alınarak kaybedilmiş, Selim ve Hasan Orhan kardeşlerin kemikleri 13 yıl sonra bulunmuştu. Yeğenleri Cezayir Orhan'dan ise haber yok.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi’nin Diyarbakır’da 276. haftadaki oturma eyleminde Orhan ailesi bireylerinin kaybediliş hikayesi paylaşıldı, kayıpların failleri soruldu.
Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde bir araya gelen kayıp yakınlarının eylemine İHD üye ve yöneticilerinin yanı sıra Mezopotamya Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (MEYA-DER), Barış Anneleri Meclisi, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’na (KESK) bağlı sendikaların temsilcileri ve çok sayıda yurttaş katıldı.
“Geçmişle yüzleşmeden süreci devam ettiremezsiniz”
İHD Diyarbakır Şube Sekreteri Abdusselam İnceören, “Aslında bu insanlarımızı kaybedenler belli. Çoğu zaman bu alanda anlattığımız kayıp öyküleriyle bunların kimler olduğunu dile getiriyoruz. Aslında bir nevi savcılıklara suç duyurusunda da bulunuyoruz. Fakat tüm ısrarlarımıza rağmen, bu konuda bir ilerleme sağlanmıyor” diye konuştu.
“Açılan bazı davalar buradan batı illerine götürülüyor. Bununla bu davaların üstü örtülmeye çalışılıyor. Son olarak Musa Çitil davasında gördüğümüz üzere failler beraat ettiriliyor. Bir yılı aşkın süredir devam eden barış süreci var. Bu süreçte evet kan dökülmüyor ama siz eğer geçmişte yaptıklarınızla yüzleşmezseniz bu süreci devam ettiremezsiniz. Bakın bu yaptıklarınızla yüzleşmediğiniz için halen birçok sorun yaşanmakta. Cezaevlerinde hasta tutsakların cenazesi çıkmaya devam ediyor. Daha iki gün önce İstanbul’da polis iki cana daha kıydı. Eğer zamanında Uğur Kaymaz’ların, Ceylan Önkol’ların hesabı sorulmuş olsaydı bunlar yaşanmazdı. Birkaç gün önce Ali Özdemir adlı çocuk Suriye sınırında kafasından vurulmazdı. Yani siz Orhan ailesiyle, Bulut ailesiyle nasıl barışacaksınız? Bu davaların üstünü örterek mi barışacaksınız?”
“Eşleşen kemiklere iki yıl ulaşamadık”
Selim Orhan’ın oğlu Adnan Orhan babası, amcası ve kuzeninin askerlerce gözaltına alındığını anlattı:
"Gözaltına alındıktan 15 gün sonra Kulp'a bağlı Bağcılar köyünde gerilla elbiseleri giydirilerek, kurşuna dizildiler, bedenlerini yaktılar. Cesetleri tanınmayacak haldeydi, bir toplu mezara gömülmüşlerdi. 2004 yılında bu toplu mezar bulununca biz de yakınlarımız olabileceği düşüncesiyle DNA için kan örneği vermiştik. "2007 yılında Bağcılar köyündeki toplu mezarda çıkan sekiz kişinin kemiklerinden birinin babama, birinin de amcama ait olduğu, kuzenimin ise içlerinde olmadığı ortaya çıktı. Aynı dönemde babamlarla birlikte Bulut ailesinin de kaybedilen beş ferdinden üçünün bu toplu mezarda olduğu ortaya çıktı. DNA eşleşmelerinin ardından biz kemiklerimizi istedik ancak, kemiklerimiz adli emanette kaybedilmişti. İki yıl boyunca kemiklerimizi aradık. 2009 yılında Kulp Savcılığı hakkında suç duyurusunda bulunacağımızı söyleyince, savcılık kemiklerin kimsesizler mezarlığına gömüldüğünü söyledi. Kemiklerimizi isteyince bize, kemiklerin tek torba içerisinde verileceğini söylediler. Biz de bu durumu kabul etmedik ve kemiklerimiz halen kimsesizler mezarlığında bir torba içinde gömülü durumda." "Bizi katlettiklerini, kurşuna dizdiklerini ve toplu mezarlara gömdüklerini kendileri de biliyor. Ancak en ufak bir bahane, gerekçe arayarak bunun üstünü kapatmaya çalışıyorlar. Biz o dönemin sorumluları hakkında suç duyurusunda bulunduk. Dönemin Bolu Dağ Komando Tugayı'nın bu suçları işlediğini söyledik. Bunların hesabının sorulmasını istedik. Ancak tüm girişimlerimize rağmen 20 yıl geçmesine rağmen herhangi bir şey yapılmadı. Bugün 24 Mayıs 2014 ve maalesef dosyamız zaman aşımına uğruyor. Biz tanık dinlettik, delil sunduk, ne yaptıysak savcılar delil yetersizliğinden dosyayı açmadılar. Siz dosyalarımızı zaman aşımına uğratabilirsiniz, Musa Çitil gibilerini beraat ettirebilirsiniz. Siz dosyalarımızı zaman aşımına uğratsanız da, iki elimiz sizin yakanızda olacak. Biz sizi vicdanlara teslim ediyoruz ve hiçbir zaman affetmeyeceğiz." (BK) |