İsrail'in 31 Mayıs'ta saldırdığı Gazze'ye yardım filosunda bulunan gazeteciler ortak bir platformda buluştu. Bugün İstanbul'da yapılan basın toplantısında gazeteciler yaşadıklarını anlattı.
Manolo Luppichini, İtalya: Ben ve kameramanım Sfendoni gemisiyle Yunanistan'dan yola çıktık. İsrail'in yaptığı kolektif cezalandırma; sadece işimizi yaptığımız için cezalandırıldık. Filodaki gazeteciler arasında dayanışma vardı. Sadece Mavi Marmara'da şiddet yaşandığı doğru değil; bizim gemide de insanlar yaralandı. İki kez kaçırıldım: gemide ve havaalanında. Telefon hakkımı ve pasaportumu istediğim için götürüldüğümüz havaalanında hücreye tıkıldım; dövüldük, tehdit edildik. 12 saat aç ve susuz tutulduk. Ben orada tutulurken kredi kartımdan alışveriş yapılmış. Madem saklayacak birşey yok kameralarımızı geri versinler, bu bir medya diktatörlüğü. Gazze'ye girip orada yaşananları göstermeden işimiz bitmeyecek.
Aris Chatsiztefanou, Yunanistan, SKAI radyo: Pire'den yola çıkmadan 48 saat önce İsrail propagandası başladı İnternet'te. Daha sonra bunların İsrail Dışişleri Bakanlığı tarafından para verilen gençler olduğunu öğrendik. Propaganda savaşı yol boyunca da devam etti. Gemideki gazetecileri susturarak İsrail kendi hikayesini servis etti. Elçilikler vasıtasıyla her ülkede belli gazetecilere haber geçildi. Yanlış bilgi sağlayarak eylemcilerin terörist olduğunu yaydılar. Yunanistan ceza kanununa göre saldıran askerler, emir verenler ve hükümet üyeleri hakkında dava açıyoruz. Bunun mahkemede kazanılamayacağını biliyoruz. Her yerde ve İsrail'de basın özgürlüğünü savunmak için buradayız.
Marcello Faraggi, Belçika, bağımsız belgeselci: Euronews için belgesel çekmek üzere filoya katıldım. Saldırıdan sonra tüm ekipmanlarıma ve özel eşyalarıma el konuldu. Brüksel'de Avrupa Parlamentosu'ndaki politikacılarla harekete geçmeleri için görüşmeler yaptık. Parlamentodaki tüm gruplar parlamento başkanından İsrail Dışişleri Bakanına bir mektup yazmasını istedi. Yakında bu gerçekleşecek.
Manuel Tapial, İspanya, serbest gazeteci: Gazze'den okumak için çıkmak isteyen çocukların yaşadığı sorunlar üzerine belgesel hazırlamak için filoya katıldık. Mavi Marmara'daydık. Saldırıdan sonra ellerim bağlandı, arkadaşlarımdan ayırıldım. İnsanların işkence gördüğünü, başlarına torba geçirilip tekmelendiklerini gördüm. İspanya hükümeti ve diğer Avrupa hükümetleri bu olayı engellemek için hiçbir şey yapmadı. Bizim susturulduğumuz beş gün boyunca her yerde İsrail propagandası yayınlandı. İsrail hükümet üyelerine insanlığa karşı suç işledikleri gerekçesiyle dava açacağız. İspanya adaletine güveneceğiz şimdi.
Iara Lee, ABD, Cultures of Resistance: [Lee eşyalarına el konulmasına rağmen Mavi Marmara'ya yönelik saldırıyı gösteren yaklaşık 1 saatlik görüntüyü kurtarmayı başardı. Görüntüleri 10 Haziran'da BM'de bir basın toplantısıyla kamuoyuyla paylaştı] ABD medyası bu olay sırasında korkunçtu, tamamen İsrail yanlısı bir yayın yaptı. Bize düşen bu yalanlarla mücadele etmek. Denildiği gibi medya savaşını kazanan, savaşı da kazanır. İsrailli yetkililer saldırı görüntülerini dışarı çıkarabildiğimizi anlayınca çıldırdılar. Hatta basın toplantısına izin verildiği için BM'ye resmi bir şikayette bulunmaya bile cüret ettiler. Hukukçular ve medya örgütleriyle çalışıyoruz. Kazanmak için çok emek ve sabır gerekecek çünkü hukuk sistemi fazlasıyla bürokratik; ama İsrail hükümeti yargılanmadan vazgeçmemeliyiz.
Abbas Nasır, Lübnan, El-Cezire: Biz İsrail'in böyle davranmasına alışığız; çocukları, okulları hedef alabildiklerini de gördük. Ama buradaki kameralar yaşananlara tanık oldu ve bu defa İsrail kaybetti. Filoda Avrupalılar da vardı; Fransızca, İngilizce, İspanyolca konuşanlar için terörist diyemediler. Beni en fazla etkileyen ve üzen bir olayı anlatacağım. Karaya çıkarıldığımızda tutuklananlar arasında annaneleri, dedeleri o kasabada yaşamış, Filistin kökenli insanlar vardı. Ve o topraklara Avrupa'dan, Etiyopya'dan ya da başka yerlerden gelen insanlar, kendi topraklarında o insanları tutukluyordu. Bu tarihin ihlali, memleketin ihlali...
Cemal Elşayyal, Katar, El-Cezire: Gazetecinin görevi dünyanın gözü ve kulağı olmaktır. Dolayısıyla oraya gidenlere zor muydu, kötü müydü diye sormak yanlış soruyu sormak olur. Asıl sorulması gereken neden diğer gazetecilerin o filoda olmadığı. Benim vergilerimle işleyen BBC filoya muhabir vermedi. Meslektaşlarıma bunun nedenini sorduğumda "Bir İsrail filosu yok" diye cevap verdiler. Batıdaki büyük medya kuruluşlaru bu haberi ancak İsrail haber servis etmeye başladıktan sonra gördü. Bizim ihtiyacımız olan tek şey basın özgürlüğü; devletler gazetecileri çalışabilmeleri için korumakla yükümlü. Politikacılarımızdan isteyeceğimiz tek şey bu olmalı. (EÜ)