İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) Başkanı Emre Yurtalan ve ÖZGÜR EĞİTİM-SEN Başkanı Yusuf Tanrıverdi, eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'nın şiddet kullanarak anayasa düzeni değiştirmek, Meclis'i engellemeye ve hükümeti ortada kaldırmaya teşebbüs suçlarından yargılanmasını istiyor.
28 Şubat sürecinde Genelkurmay Başkanlığı yapan Karadayı'ya ait olduğu öne süren ses kayıtlarına dayanan Yurtalan ve Tanrıverdi, suç duyurusunu dün (3 Mart) Ankara Başsavcılığı'na teslim etti.
Kahramanmaraş'tan hem Karadayı hem Bir için suç duyurusu
Esnaf Ahmet Bilgili de ses kayıtlarına ve Taraf gazetesinin dönemin Genelkurmay 2. Başkanı olan Çevik Bir'in hazırladığını yazdığı belgelere dayanarak, iki eski generali darbe girişimiyle ve görevlerini kötüye kullanmakla suçlayarak yargılanmasını istiyor. Bilgili de Kahramanmaraş Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu.
Taraf, Bir'in imzasını taşıyan 6 Mayıs 1997 tarihli raporda, 28 Şubat'ın yol haritası niteliğini taşıyan karar ve maddelerin olduğunu yazmıştı.
Birdal: Andıçla ilgili suç duyurusuna 10 yıldır yanıt yok
DTP Milletvekili Akın Birdal da, 28 Şubat sürecinde, gazetecileri ve kendisini PKK'den destek gördükleri yönünde karalamaya yönelik "andıç"la ilgili 1999'da iki kez suç duyurusunda bulunduğunu, ama 10 yıldır hiçbir yanıt gelmediğini söylüyor.
Daha sonra Çevik Bir tarafından "imal edildiği" ortaya çıkan andıç ve yayımlanan haberlerin sonucunda, dönemin İnsan Hakları Derneği Başkanı olan Birdal'a suikast düzenlenmişti. Suikast nedeniyle hapis cezası alan Semih Tufan Gülaltay, şu an Ergenekon davasında tutuklu sanık.
"Mesut Bey size altın tepside iktidar teslim ediyoruz"
Kayıtlarda, 1994-1998 arasında görevde olan Karadayı'nın şunları söylediği öne sürülüyor:
"Genelkurmayın düşünmesi lazım artık, bu işi bir tek Silahlı Kuvvetler temizler artık. Eğer şu seçimlerden de başarılı olunmazsa Silahlı Kuvvetlerin bunu halletmesi lazım.
(...)
“Hocayı, Demirel'le konuştum. 'Mutlaka gitmesi lazım, biliyorsunuz dev gazeteler verdi nizamiyeden döndük' dedim.. Nizamiyeden döndük lafı enteresandır yani, bu demektir ki bir halt olmasaydı biz... Ne dersem onu yaparlardı. Hoca'ya 'Ayrıl' dedim ayrıldı. Daha ne olsun? Bunu cumhurbaşkanı dahil herkes kabul etti. Biz partiyi kapattık yav. Valla aynı kafadan gidiyorlar, kafaların değişmesi lazım.
(...)
"28 Şubat'tan sonra Bodrum'a gitmiştim. Hatta gazeteler yazdı, manşet attılar 'Karadayı yoruldu da Bodrum'a gitti' falan diye. Şimdi orada Mesut Yılmaz ile bir araya geldik. Berna hanım, benim hanım, dördümüz oturduk. Mesut Bey'e dedim ki; 'Mesut Bey, size altın tepside bir iktidar teslim ediyoruz. Altın tepside önünüze kondu. Bunu iyi değerlendirin.' Kimin yanında, eşinin yanında. 'Biz sizin arkanızdayız, sizi sonuna kadar destekleyeceğiz, ama benim bazı taleplerim var, Bunlar 1: Siyasi partiler kanunu değiştireceksiniz, 2: Seçim kanunu mutlaka değişeceksiniz, 3: Sekiz yıllık eğitimi mutlaka sağlayacaksınız, 4: Milletvekilliği dokunulmazlığını kürsü dokunulmazlığına çevireceksiniz.' Ondan sonra 7-8 şey söyledim. Hepsini sırıtarak dinledi... Şimdi Yılmaz da kaypak.
(...)
"Hemen gittim cumhurbaşkanına hepsini aynen anlattım, birinci sefer ne dediyse anlattım. Cumhurbaşkanı kalktı, 'Ben deli miyim' dedi. 'Bu adamların saçma saçma şeyiyle sizin emekliliğinizi nasıl onaylarım' falan dedi. Demirel cumhurbaşkanlığını fevkalade iyi yaptı, ilişkilerimiz de fevkalade iyiydi. Hatta bir gazeteye beyanat verdi, 'Darbeyi Karadayı önledi' diye. Tabii çok iyi ilişkilerimiz vardı, ben ne dersem onu yapardı. Mesela Adana'ya gidecek efendim şu mesajı verirseniz iyi olur, kesinlikle, bir de bir birimizden hiçbir şeyi saklamazdık." (TK)