İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik soruşturma kapsamında 19 Mart'tan bu yana tutuklu bulunan ve Kurban Bayramı’nın hemen öncesinde ailesinden ve avukatlarından habersiz Silivri'den Afyon’a gönderilen Medya A.Ş. eski Genel Müdürü Dr. İpek Elif Atayman, cezaevinden bir mektup kaleme aldı.
Atayman, her ay Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldığı tutukluluk incelemelerinde savunmasının dinlenmediğini söyledi. Hâkimin yüzüne dahi bakmadığını belirtti.

Elif Atayman’a işkence iddiası: 5 gündür yerde yatıyor
Savunmasının göstermelik bir formaliteye dönüştüğünü, sözlerinin ise duyulmayan, karşılığı olmayan bir rutinin parçası haline geldiğini söyleyerek, "Devlete, kurumlarına güveniyorum ve saygı duyuyorum ama kararlar önceden belli mi diye düşünüyorum artık" dedi.
Atayman, Afyon'a sevki ile yalnızlaştırıldığını, avukatlarının savunmaya etkin biçimde katılmasının da fiilen neredeyse imkansız hale geldiğini aktardı:
"Her ayın ortasına doğru aylık tutukluluk değerlendirmesi için SEGBİS'le İstanbul’daki mahkemeye online bağlanıyorum. Avukatlarıma haber verilmiyor. SEGBİS online açıldığında 15-20 dakika boş mahkeme salonuna bakıyorum. Hakim geliyor, cübbesi bile yok. 'Önceki ifadene eklemek istediğin bir şey var mi?' diye soruyor.
O sırada yine tek başıma kendimi savunmaya çalışıyorum; bir umut işte, tekrar anlatıyorum. Medya A. Ş'de 2019 itibariyle 21 ay genel müdürlük yaptığımı, tüm süreçlerin hukuka uygunluğunun kamu denetimiyle sabit olduğunu ve suçumun ne olduğunu merak ettiğimi... Ama hâkim yüzüme bakmıyor ya cep telefonuyla ilgileniyor ya mübaşirle konuşuyor. Tutukluluk kararı veren ilk hâkim gibi… O da yüzüme bakmadan, sürekli telefonuna bakmıştı. En moral bozan yanı da bu. Yüzüme asla bakmıyor hâkim.
İçimden diyorum ki; 'tutukluluğa devam' diyecek, çünkü hiç dinlemiyor. Tam cümlem bitiyor, hemen saniyesinde `Tutukluluğun devamı! Koğuşuna gidebilirsin' diye otomatikleşen, adeta ezbere dönüşmüş o cümleleri söylüyor. Her ay, yüzüme bakılmadan aynı süreç tekrar ediliyor. Seni dinlemiyoruz, burada sözünün değeri yok mu denilmek isteniyor.
Ayrıca kâtip de söylediklerimi ya eksik ya değiştirilmiş zapta geçiyor. Kâğıt gelince görüyorum, değişik yazmış.
Temmuz ortasına doğru SEGBİS'le dördüncüsüne gireceğim. İnsanlığı, vicdanı, adaleti, masumiyet karinesini en çok SEGBİS'te sorguluyorum. 'Adaletin yarısı yasaysa, yarısı vicdandır' demişti bir hakim büyüğüm, ama göremiyoruz. Hakim sembolik de olsa bir ara verip, sonrasında söylemiyor kararı. Cümlem biter bitmez, Tutukluluğun devamı! Koğuşuna gidebilirsin; bu kadar net ve hızlı. Devlete, kurumlarına güveniyorum ve saygı duyuyorum ama kararlar önceden belli mi diye düşünüyorum artık."
"Suçsuzluğuma sonuna kadar sahip çıkacağım"
Atayman, aynı cümlelerle tekrarlanan tutukluluk kararında yer alan ifadelerin de onur kırıcı olduğunu belirterek, şunları ekledi:
"Bir de her ay kararda bana atfedilen 'delilleri karartma şüphem olduğu, adli kontrol tedbirlerinin benim için yetersiz kalacağı' ifadesi hem canımı yakıyor hem de onurumu zedeliyor. Haklılığıma sahip çıkmayıp, kendimi savunmayıp kaçacağımı nasıl düşünürler?
Ne gizlediğim bir sırrım var ne ailem ve dostlarım dışında değerli bir varlığım var, ne de gidecek bir yerim. Ben bu ülkenin evladıyım. Burası benim memleketim. İçerde de olsam, tutuksuz da yargılansam, haklılığıma, suçsuzluğuma sonuna kadar sahip çıkacağım. Dört ay oldu halen iddianame yok, bir an önce iddianameyi görmeyi, davayı ve aklanmayı bekliyorum."
Avukatları: Bir tiyatroya dönüştü
Atayman'ın avukatları Faik Eren Kaptan ve Mehmet Ümit Erdem ise SEGBİS üzerinden yapılan tutukluluk incelemelerine dair kendilerine bilgi verilmediğini ve dosyanın adeta kendilerinden kaçırıldığını söyledi.
5 Haziran'daki Afyon'a sevk sürecinin de benzer olduğunu ve bununla ilgili suç duyurusunda bulunduklarını belirtti:
"Müvekkilimiz dört aydır iddianamesiz, somut hiçbir delile dayanmadan, yalnızca klişe ve varsayımsal gerekçelerle tutuklu bulunmaktadır. Bu tablo, masumiyet karinesinin ve ölçülülük ilkesinin açık ihlalidir. SEGBIS üzerinden yürütülen tutukluluk incelemeleri ise adeta bir boşluk tiyatrosuna dönüşmüştür. Savunma hakkı şeklen tanınmakta, mahkeme salonları otomatik kararların sahnesine çevrilmektedir.
Yüzüne bile bakılmadan alınan tutukluluk kararları, adaletin vicdani boyutunu tamamen dışlamaktadır. Ayrıca İstanbul'da yaşayan müvekkilin zor şartlarla Afyon'a habersiz sevki savunmayı fiilen imkansız kılmış, tutukluluğu keyfi bir cezaya dönüştürmüştür. Sorumlular hakkında Türk Ceza Kanunu'nun 257. maddesi uyarınca görevi kötüye kullanma' suçundan işlem yapılmasını talep ettik.
Bu sürecin derhal sona erdirilmesi, müvekkilimizin tutuksuz yargılanma hakkının tanınması ve süreçte yaşanan tüm hukuksuzluklar hakkında bu hafta Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulunacağız."

İBB soruşturmalarında 14 kadın tutuklandı
(HA)



