Emekçi Hareket Partisi (EHP), Merdan Yanardağ ve tüm tutuklu gazeteciler için Şişli’de “Özgür Basın Susmayacak, Merdan Yanardağ’a Özgürlük” paneli düzenledi.
Gazeteci Merdan Yanardağ, canlı yayında infaz yasalarından bahsetmiş ve bu yasaların Abdullah Öcalan dahil herkese uygulanması gerektiğinden bahsetmişti. Bu sözleri üzerinden iktidar tarafından hedef gösterilen Yanardağ, 27 Haziran tarihinde tutuklanmıştı.
EHP, 24 Eylül Pazar günü Merdan Yanardağ ve tüm tutuklu gazeteciler için “Özgür Basın Susmayacak, Merdan Yanardağ’a Özgürlük” paneli düzenledi. Saat 17.00’de başlayan panel, Şişli’deki Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.
Moderasyonunu Gazeteci Dilek Odabaş’ın yaptığı panelde Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Genel Sekreteri Sibel Güneş, Merdan Yanardağ’a Özgürlük Girişimi'ndwn Yusuf Süleyman Karadağ, EHP Genel Başkanı Hakan Öztürk ve Sputnik Direnişçisi Ali Isıyel açılış konuşmaları yaptı.
Açılışta Yanardağ’ın mesajı okundu
Paneli açan Dilek Odabaş tutuklu gazeteci Merdan Yanardağ’ın mesajını okudu. Yanardağ’ın mesajı şu şekildeydi: “Öncelikle bu dayanışma için EHP’ye, Genel Başkan Hakan Öztürk’e ve tüm üyelere teşekkür ediyorum. Bana gösterilen dayanışma nedeniyle onur duydum. Güç ve eylem birliği ruhunun canlı olduğunu, islamcı faşist iktidara karşı ancak birlikte mücadele edilebileceğini düşünüyorum. Katılan, izleyen tüm dostlarımıza sevgi ve saygılarımı sunuyorum.”
“Gazeteciler siyasetçileri memnun etme sanatı değildir”
İlk açılış konuşmasını yapan TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, şöyle dedi:
“Basın ve haber alma ilkelerinin iktidar tarafından engellenmesi, düşünce ve ifade özgürlüğünün olmadığını gösterir. İfade özgürlüğü demokratik toplumun en temel özgürlüklerinden bir tanesi. Ancak ülkemizde gazeteciler düzenli olarak tehdit ediliyor, gözaltına alınıyor ve tutuklanıyor. Ancak gazetecilik suç değildir. Meslektaşlarımızın konuşma, yazma, haber yapma özgürlüğünü sonuna kadar savunacağız. Türkiye’deki siyasetçilere gazeteciliğin siyasetçileri memnun etme sanatı olmadığını hatırlatmak istiyoruz.“
“Amacımız tüm gazeteciler özgür kalsın”
Merdan Yanardağ’a Özgürlük Girişimi adına Yusuf Süleyman Karadağ, şu an tutuklu olan gazetecilerin ismini sayarak konuşmasına başladı.
Karadağ, şöyle dedi:
“Merdan Yanardağ’ın bu şekilde uydurma gerekçelerle tutuklanması bardağı taşıran son damla oldu ve bir araya geldik. Amacımız Merdan Yanardağ’ın ve tüm gazetecilerin özgürlüğüne kavuşturmak için elimizden geldiğince bir birlik oluşturmak. Biz farklı görüşlerden insanlarız ancak aynı hedefe doğru birlikte yürüyoruz. Bu birlikteliğin demokrasi mücadelesinde kurulacak dayanışmaya da ilham vermesini dileriz.
“EHP olarak hakikat şehrinin yolcularıyız”
Ardından konuşan EHP Genel Başkanı Hakan Öztürk, “Hükümetin bir var ve yok listesi var. Onlara göre ekonomik kriz yok, yoksulluk yok, Kürt sorunu yok, kadınların sorunları yok. Basın işte bu gerilimin içerisinde. Çünkü hükümetin yok dediği bu şeyleri görüyor. Örneğin Abdurrahman Gök Kemal Kurkut’un öldürüldüğü anda, bulunduğu yerdeki olayı fotoğrafladığı için hapiste. Merdan Yanardağ mevcut yasaların herkes için uygulanması gerektiğini söylediği için hapiste. Kürt gazeteciler yaptıkları haberlerden, açığa çıkardıkları gerçeklerden dolayı hapiste. Her kesimden insanımız cezaevinde. Bunlar arasında ayrım gözetmeden tepki göstermeli, ses vermeliyiz. Biz EHP olarak hakikat şehrine yolcu olanların yanındayız.” sözlerini söyledi.
“Örgütlü olursak özgür basın olur”
Sputnik direnişçisi Ali Isıyel, “Merdan Yanardağ ile ilk tanışmamızda şunu fark etmiştim, beğenirsiniz beğenmezsiniz ama her zaman neye inanıyor neyi düşünüyorsa onu söyleyen biriydi. Ayrıca örgütlü mücadeleyi de vurgulardı. Basının en büyük eksikliği de bu, basınımızın bir türlü örgütlenememesi. Yıllardır işçiler üzerinde oynanan bir oyunun benzerini biz basında görüyoruz.” dedi.
“39 günlük grevimizde basına dair çok şey öğrendik. Şöyle bir durum ortaya çıktı: Biz örgütlü olabildiğimiz sürece daha güçlü oluyoruz ve özgür basın ancak öyle mümkün olabiliyor. Gazetecinin en büyük görevi doğru bildiğini, gördüğünü, araştırdığını, teyit ettiğini söylemektir. Bunu ilkesel bir duruş olarak ortaya koymaktansa pratiğe de dökmek gerekir.”
Açılışın ardından panelistlerin sözlerine geçildi. Panelde konuşmacı olarak Gazeteci Barış Terkoğlu, Bianet Editörü Evrim Kepenek, Artı Gerçek Yazarı İrfan Aktan, TELE1 Genel Koordinatörü Murat Taylan ve Gazeteci- Yazar Mustafa Kemal Erdemol yer aldı.
“Demokrasi mücadelesini birlikte vereceğiz”
İlk konuşmayı yapan TELE1 Genel Koordinatörü Murat Taylan da şöyle dedi:
“Bugün Merdan Yanardağ için buradayız ancak az önce adları anılan pek çok gazeteci cezaevinde. ‘Sarı Öküz’ hikayesinde olduğu gibi, şu kişi beni ilgilendirmez dediğimiz sürece baskılar hepimizi daha fazla kapsayacak. Bu tür saldırıların artacağı bir döneme de giriyoruz. İktidarın şu anki hedefi yerel seçimler, ancak yerel seçimler sonrasında çok daha hızlı bir takvimle ilerleyeceğine şüphe yok. Bizi bekleyen bu zor günlerde, yine de kimse korkmasın. Baskı bir etki tepki şeklinde karşısında bir mücadeleyi de oluşturuyor. Buradaki toplanmamız da aslında bunun ortaya konması.”
Taylan, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Gezi’ye gidersek, ‘bu halkın üzerine ölü toprağı serpilmiş’ denirken 2013’te bu ülkede umudun hala var olduğunu ve Türkiye’nin dört bir yanındaki milyonlarca insanın o umudun peşinden koştuğunu gördük. Seçimlerden sonra gördüğümüz bu yılgınlığı kısa sürede üzerimizden atacağımızı ve Türkiye’nin demokrasi mücadelesini hep birlikte vereceğimiz bir platforma kavuşturacağımızı düşünüyorum.
“Gazeteciler yalan söylüyorsa iktidar o yalanı çürütsün”
Gazeteci-Yazar Mustafa Kemal Erdemol, şöyle dedi:
“Medya açısından durum vahim. 2016’dan itibaren medyaya baskı her zamankinden çok daha fazla ve sistematik hale geldi. Bunun amacı belli; yeni bir toplum oluşturmaya çalışıyorlar ama beceremediler. Dünya kadar medyaları var ama ‘kültürel hegemonyayı sağlayamadık’ diyorlar. 2022’de de mecliste bir dezenformasyon yasası kabul ettiler. Artık bunlar ‘bu gazeteciler yalan söylüyor’ dedikleri anda bu iş bitiyor.”
“Bir şeyin yalan olduğu çok kolay ispatlanabilir. İktidar mesela Merdan’ın yalan söylediğini düşünüyorsa, Barış’ın, 20 Kürt gazetecinin yalan söylediğini düşünüyorsa o yalanları çürütsünler. Ancak bunu yapmıyor ve yapamıyor. Dilediği gibi o yasadaki maddeyi dolduruyor ve gazetecileri tutukluyor. Eğer bu kadar çok gazeteci tutuklanıyorsa, iktidarın da o kadar çok yalanı vardır demektir.”
“Yanardağ direndiği için tutuklandı”
bianet Editörü Evrim Kepenek, “Merdan Yanardağ neden tutuklandı? Bütün bir topluma dair şu mesajı veriyorlar: ‘Öcalan’a ilişkin söylediği cümleler’. O cümleleri defalarca okudum ve bu cümlelerin defalarca iktidarın temsilcileri tarafından söylendiğini de biliyoruz. Aslında hukuku anlatıyor ve bu durum Öcalan için neden uygulanmıyor diyor. Merdan Yanardağ tutuklandı, çünkü o İstanbul’da yayın yapan bir gazeteciydi ancak Kürt coğrafyasının sorunlarından birine dair bir şey söyledi. İktidar Kürt sorunu konuşulacaksa yalnızca kendisi konuşsun istiyor.”
Kepenek ayrıca, şöyle dedi:
“İktidar kendisine uygun bir gazeteci türü istiyor. Buna uymayanları ise bir kalıba sokmaya çalışıyorlar. Merdan Yanardağ zaten daha önce de benzer nedenlerden tutuklanmıştı. Mesele Öcalan’mış gibi gösteriyorlar. Ancak mesele direnenlerin olması. İstedikleri gibi olmayan gazeteciler olduğu için diğerlerine de mesaj vermek, gözdağı vermek istiyorlar. Ancak biz, burada birçok konuda farklı düşünen bu kadar kişi bir araya böyle gelebiliyor. Burası öyle bir mücadele hattı olacak gibi görünüyor.”
“Suç muydu söyledikleri?”
Gazeteci Barış Terkoğlu da şöyle dedi:
“Merdan Yanardağ her dönemde cezaevine girmeyi başarabilmiş, yargılanmayı başarabilmiş bir gazetecidir. Devrimci bir hareketten gelmiş bir kişi olarak hapishaneyle yolu kesişmiş bir insan. 90’lardaki katliamlara, faili meçhullere, suçlara karşı faaliyet gösteren tüm yayın organlarında görev yapmıştır. Fethullahçıların bir çete olduğunu, nasıl devleti ele geçirmeye çalıştıklarını da anlatmıştır. Her zaman hapse girmesi bir tesadüf değil. Rejimin oturmaya başladığı koşullarda tehlikeli gördüğü insan tipi Merdan Yanardağ’dır. Yanardağ’ın tutuklandığını anlatırken sözleri cımbızlandı deniyor. Peki şunu da sormak lazım. Cımbızlanmaşsa ne olurdu? Suç muydu söyledikleri?” şeklinde konuştu.
“Toplumsal muhalefetin yükünü taşıyabilecek şey gazetecilik değil. Toplumsal muhalefet örgütlenmekle, mücadele etmekle, tepki göstermekle başlar. Ancak Türkiye’de öyle bir tehlike altındayız ki, ülkemizi muhalefetsiz bir rejime mahkum etmek istiyorlar. Merdan Yanardağ üzerinden, TELE1 üzerinden karşı çıkmayı neredeyse suç haline getirmek istiyorlar. Bu operasyonun özeti budur. O açıdan buradan sonrasına karşı çıkmak gerekiyor. Bugün bu cesareti göstermek gerekiyor.”
“Ne kadar karanlık olursa olsun bir mum ışığı karanlığı aydınlatır”
Artı Gerçek Yazarı İrfan Aktan da şöyle dedi:
“Bu tür dönemlerde gazeteciler savunulması gereken insanlar. Çünkü biz yazmazsak siz duyamazsınız. Biz kimiz? İktidarın hakikatleri gizlediği bir ortamda onları göstermeye, yaygınlaştırmaya çalışan insanlarız. İnsanlar hakikatleri edindikçe politik fikirler edinir. Kamuoyu, biz haber yapmadığımız sürece oluşmaz. Bir suç varsa, bu suçun işlendiğinin bilinmesi gerekir. Ancak bizler kahraman değiliz. Bir ülkede gazeteciler kahramandan sayılıyorsa o ülkede muhalefet yoktur. Kimse faşizmi ve bu kara perdeyi değiştirmeyi bizden beklemesin.”
“Türkiye şu an gazeteciliğin fiilen yasaklandığı bir ülke. Demokrasinin zedelendiği falan yok. Türkiye giderek otoriterleşen bir hükümet tarafından faşist uygulamalarla yönetilen bir ülke. 10 yıl önce 100 kelimemiz varken şu an 50 kelimemiz var. Diğerlerini kullanmak cezaevi anlamına geliyor. Gazeteciler baskı altında tutuluyor çünkü ne kadar karanlık olursa olsun bir mum ışığı bile o karanlığı delmeye yeter. Bu nedenle iktidar son bir web sitesi, son muhabir kalmayıncaya dek baskı pratiklerine devam edecektir. Belli bir aşamada soluk aldıracaklar yanılgısına kimse kapılmasın.”
“Gazetecinin milliyeti olmaz. Gazeteciyle hakikat arasına devlet, millet, bayrak, din, cinsiyet giremez. Yıllardır Kürt sorunu üzerine yazıyorum. Gök kubbe altında söyleşi yapmadığım bir insan kalmadı. Yoksul çocuğuyum, emek mücadelesi benim için önemli. Sosyalist mücadele, Kürt sorununun çözülmesi önemli. Kadın hakları LGBTİQ+ mücadelesi benim için önemli. Fakat hakikate bağlı kalmak zorundayım. Bunlar benim için önemli diye hakikati bükemem. Bu dikkatte olmalıyız. Yeri geldiğinde onların rahatsız olacağı şeyler de yazarız.” ifadelerini kullandı.
Destek veren kurumlar
Panele ayrıca Dostluk ve Kültür Derneği (DKDER) temsilcileri, Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Selma Gürkan, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav, Türkiye Komünist Partisi (TKP) Temsilcileri Bade Başkan ve Cihat Işık, Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) Temsilcisi Kubilay Çelik, Sosyalist Emekçiler Partisi (SEP) İstanbul İl Başkanı Derya Koca da katılarak destek verdi.
Panel, konuşmalar sonrasında yapılan soru cevapların ardından sona erdi.