Eğitim Militarist, Kadın ve Çocuklar Kurban
"Eğitim ve Savaş" başlıklı panele Prof. Dr. Fatma Gök ve İsmail Kaplan konuşmacı olarak katıldı. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) 6. no.lu Üniversiteler Şubesi öğretim üyeleri Gök ve Kaplan Türkiye'deki eğitim sisteminin militer ve milliyetçi unsurlar içerdiği vurgulandı.
Eğitim-Sen'in katkısıyla gerçekleşen "Savaş ve Kadınlar" paneline ise yazar Müge İplikçi ile İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği'nden (İFSAK) Bikem Ekberzade ve Berna Kuleli savaş konulu yazılarını okudu, fotoğraflarını gösterdi.
İstanbul'daki NATO karşıtı eylemlere katılanlara oranla, panelin izleyici sayısının azlığı dikkat çekti.
Kadınlar barış mücadelesinde en önde
Paneli yöneten Sevgi Uçan, savaş ve çatışma ortamlarından en çok etkilenen kadınların bu nedenle barış mücadelesinde ön sıralarda yer aldığını söyledi. Kadın ve kız çocuklarının savaş dönemlerinde tecavüze uğradığını hatırlattı. Savaşın başkasının üzerinde hakimiyet kurmaya dayalı erkek egemen düşence sistemini yansıttığını belirtti.
Yazar Müge İplikçi, "Savaş karşıtı tepkiler sokakta dile getirilir" diyerek NATO zirvesine karşı tepkilerin eylemlere katılıma dönüşmemesini eleştirdi. Bikem Ekberzade mültecilerin üçte ikisinin kadın olduğundan söz ederek, farklı ülkelerdeki mülteci kamplarında çektiği fotoğrafları izleyicilerle paylaştı.
"Eğitim ve Savaş" panelini yöneten İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Sezai Temelli, Türkiye'de eğitim almayan ve çalışmak zorunda kalan çocukların sayısının arttığına dikkat çekerek, devletin eğitimi bir hak olarak görmediğini ve parası olanın okuyabildiğini söyledi.
Boğaziçi Üniversitesi'nden İsmail Kaplan, tarih boyunca farklı düşünce sistemleriyle desteklenen despotik, liberal ve eşitlikçi eğitim anlayışlarından söz etti. Eğitim sisteminin dünyadaki tüm düşünce tarihinin tanıtıldığı, eleştirel ve barışı savunan yapıda olması gerektiğini vurguladı.
Eğitime değil askeri harcamaya bütçe
Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümü Başkanı Prof. Dr. Fatma Gök, Türkiye'de eğitimin içeriğinin militarizmi desteklediğini söyleyerek, eğitimin savaşla ilişkisini özetledi:
* Savaş ve çatışma ortamlarından çocuklar çok fazla etkileniyor. Güneydoğu Anadolu bölgesinde, Düşük Yoğunluklu Savaş adı verilen dönemden sonra sokak çocuklarının sayısı büyük oranda arttı, bu çocuklar tiner kullanıyor. Bölgedeki okula giden çocuk sayısı çok az. Göç ve yoksulluk nedeniyle çocuklar okula gidemiyor.
* 1980 sonrası Türkiye'deki neo-liberal politikalarla eğitim sistemi ticaretleştirilmeye başlandı. Devlet "eğitim yükünden" kurtulmak istiyor. Eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik gibi temel insan hakkı olan alanlara bütçeden ayrılan para çok az.
* Buna karşın Türkiye NATO içinde ABD'den sonra askeri harcamalara en çok kaynak aktaran ülke. Türkiye'de bütçeden bir öğrenci için harcanan maliyetin 30-50 dolar arasında, Avrupa ülkelerinde bu rakamın 1000 doları buluyor.
Öğretmenler
* Eğitimin içeriğine baktığımızdaysa, hem ders kitaplarında hem de öğretmenlerin bakış açılarında savaşı destekleyen milliyetçi ve militarist bir ideolojiyle karşılaşıyoruz. Dış tehdide ve korkuya dayalı bir anlayışla silahlanma savunuluyor. Çocukların, kendine güvenlerini geliştirecekleri, özgürlükçü bir eğitim anlayışı yok.
* Türkiye NATO'ya katıldıktan sonra okullarda militarist ideolojinin yaygınlaştırılmaya çalışıldığını görüyoruz. Eğitim-Sen'in düzenlediği okullarda <"@barış eğitimi="">"@barış>na ne yazık ki sendika üyesi olmayan öğretmenler katılmıyor.
* Oyuncu Mehmet Ali Alabora'nın bir lisede katıldığı etkinlikte, savaş karşıtı konuşma yapması öğretmenlerin "politika yapmayın" sözleriyle engellendi. Öğretmenler devlet ideolojisini hayata geçirme görevini sahipleniyorlar. Ancak dünyada milyonlarca insanın hayatını kaybettiği bir savaş karşı çıkmaları gerekiyor. Ne yazık ki sınıf ayrımına, ataerkil ilişiklere dayalı düzeni eleştiren eşitlikçi ve özgür eğitimi savunan öğretmenler yetiştiremiyoruz.(ÖG)