Uluslararası Radyo Televizyon Kadın Çalışanları (IAWRT) Bölgesel Konferansı, bugün İstanbul’da başladı.
Farklı ülkelerden gazete, radyo, televizyon ve internet medyası çalışanı kadınlar konferansta bir araya geldi, deneyimlerini paylaştı, ifade ve basın özgürlüğünü kadın bakış açısından tartıştı.
Konferansla eşzamanlı olarak, gazeteciler için “güvenlik farkındalığı programı” da düzenleniyor. Tam gün süren programda tehditler ve riskler konuşulacak, ilkyardım, silahlara karşı farkındalık, ateşli silahlara tepki, kriz yönetimi gibi eğitimler verilecek.
Türkiye’de gazeteciler için riskler
Konferans, Belgesel Sinemacılar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Nalan Sakızlı, IAWRT Başkanı Rachael Nakitare ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nden Göksel Göksu’nun açılış konuşmalarıyla başladı.
Göksu, Türkiye’de kadın gazetecilerin sorunlarına değinirken, “Cam tavana çarpsalar da güçlü ve etkisini yaptığı işe yansıtan pek çok kadın meslektaşımız var” diye konuştu.
Ardından IAWRT’tan Ananya Chakroborti’nin moderatörlüğünü yaptığı “Risklerin tanınması: Medyada çalışan kadınlar için güvenlik programlarının oluşturulması ve güçlendirilmesi” başlıklı oturumda Türkiye Gazeteciler Sendikası’ndan Arzu Demir, Türkiye’de medya ve ifade özgürlüğünün durumunu özetledi.
Konuşmasına “Bu konferansın tarihini öğrendiğimizde, acaba o gün Taksim’e gelebilir miyiz, diye düşünmemiz bile birçok şeyi anlatıyor” diyerek başlayan Demir, “Risk ve tehdit analizi yapıldığında, bunun başına Başbakan Erdoğan’ı koymak gerekiyor. O bir gazeteciden bahsettiğinde, parmağını salladığında o gazeteci ya işten atılıyor, ya hapse giriyor. Sahada çalışırken, sürekli polise gazeteci olduğumuzu ispat etmeye uğraşıyoruz” diye konuştu.
Demir, gazetecilerin maruz kaldığı baskıları örneklerle anlatırken, mesleki dayanışmanın öneminin altını çizdi.
Türkiye deneyimini anlamak
bianet Kadın ve LGBTİ haberleri editörü Çiçek Tahaoğlu’nun moderatörlüğünde gerçekleşen “Türkiye deneyimini anlamak” başlıklı oturumda ise BBC muhabiri Rengin Arslan, Milliyet muhabiri Burcu Karakaş ve belgeselci Sibel Tekin konuştu.
Yurtdışından gelen katılımcılara, “Kadın gazetecilerden Başbakan’a cevap” videosu izletildi.
Arslan, medyada kadın gözünün önemini, rekabet ederken erkekleşmeden, cinsiyetçi dili benimsemeden, yaşamı öne çıkaran haberciliğin değerini anlattı.
Karakaş, Türkiye’deki kadın sorunlarından ve kadın gazeteci örgütlenmelerinden bahsetti, Kadın Gazeteciler Takipte Oluşumu’nun ortaya çıkışını ve faaliyetlerini anlattı.
Tekin ise Gezi direnişinde belgesel çekimi deneyimlerini paylaştı.
Mısır, Tunus ve Faslı kadınlar anlattı
Günün “Kuzey Afrika ve Arap Ülkelerinden Gazetecilerin Karşılaştığı Zorluklar” başlıklı son oturumu ise Tunus’tan Khedija Lemkecher’in moderatörlüğünde gerçekleşti.
Hannan Elgendi, Mısır’da kadın gazetecilere yönelik taciz, fiziksel şiddet ve cinayetleri anlattı. Ülkede yapılan bir anketten söz eden Elgendi, tüm baskı ve engellemelere rağmen “Eğer kariyerinizi yeniden seçme şansınız olsaydı gazeteci olur musunuz” sorusuna, kadınların yüzde 96’sının “evet” cevabı verdiğini söyledi. Elgendi sözlerini “Mısır artık güvenli bir hale geldi. Hepinizi Mısır’a bekliyorum” diyerek sonlandırdı.
Nezha Mghari de Fas deneyimlerini anlattı. Ülkedeki gazetecilerin sadece dörtte birinin kadınlardan oluştuğunu söyleyen Mghari, toplumsal cinsiyet ayrımının maaşlara da yansıdığını belirtti. Aile, kariyer ve hayatın farklı sorumlulukları arasında bölünen kadın gazetecilerin, medyada daha hafif alanlar olarak değerlendirilen konularda çalışmaya mecbur bırakıldığını anlattı.
Arap ülkelerindeki ayaklanmalar ve ardından gelinen durumun da tartışıldığı oturumda, Lemkecher Tunus Anayasası’nın yazım sürecine değindi. “Tunus’ta anayasayı tam anlamıyla sokakta yazdık” diyen Lemkecher, anayasa yazımına sivil toplumun aktif bir şekilde katıldığını belirtti. “Kadın ve erkek eşittir’ cümlesinin anayasaya girmesi için günlerce sokaklarda yattık ve başardık. Bu ifadenin anayasada yer aldığı tek Arap ülkesiyiz” dedi.
Konferansın ilk günü İran’dan İsveç’e göç eden yönetmen Nahid Persson Sarvestani'nin kişisel hikayesini anlattığı “My Stolen Revolution” adlı belgesel gösterimiyle sona erdi.
Yarın “Kadınların gözünden savaş ve çatışma” ve “Korunma kültürü: Neleri kaybedebiliriz” başlıkları tartışılacak. (ÇT)