Fatih Pınar'ın İstanbul'un en eski semtlerinin "kentsel dönüşüm" projeleri kapsamında geleneksel sakinleri kovularak "soylulaştırılması" sürecine tanıklık eden kamerası bu kez Gedikpaşa'da. Berna Güler Müftüoğlu, Gedikpaşa'daki dönüşümün arka planını ve dinamiklerini anlatıyor. Görüntüleri izlemek için tıklayın.
Tarihsel İzdüşüm
İstanbul'un en eski yerleşim yerlerinden biri olan Gedikpaşa'ya önceleri Rum ve Ermeniler, daha sonra ise Türkler yerleşirler. Semt içinde yer alan Süryani ve Rum kiliseleri ile üç cami, tarih boyunca mahallenin barındırdığı farklı din ve kültürlerin izlerini günümüze kadar taşır.
Fatih Sultan Mehmet döneminde Saraçhane'de bulunan deriden giyim eşyası imalatı yapan zanaatkar ve imalat için malzeme temin eden esnaf, Saraçhane'nin yanmasıyla birlikte, Sultanahmet ve Beyazıt arasındaki bölgeye yerleşir. Bunlardan ayakkabı üretimi ile uğraşanlar, Parmakkapı, Divanyolu, Uzunçarşı ve Tavukpazarı olarak adlandırılan bölgede işyeri açarlar(1). Cumhuriyet sonrası dönemde ticaretin hızlı gelişimi ile beraber büyük çoğunluğunu ayakkabı üreticilerinin oluşturduğu işyerleri; Beyazıt, Gedikpaşa ve Kumkapı semtlerine doğru kaymaya başlarlar.
Gedikpaşa'nın Beyazıt'a yakın olan sokaklarında ayakkabı üretimi ile ilgili işyerlerinin açılmaya başlaması ile birlikte, mahalle sakinleri ikamet ettikleri konutlarını satarak veya kiraya vererek mahalleyi terk ederler. Bir bölümünü eski konakların oluşturduğu binalar işyerlerine dönüştürülmesiyle birlikte ayakkabı üretimi ile ilgili işyerlerinin büyük çoğunluğu buralara yerleşir.
Gedikpaşa'ya ayakkabı üretimine ait işyerlerinin gelişi ile birlikte mahallenin Beyazıt Yeniçeri Caddesi'ne yakın olan sokaklarında birbirine bitişik birçok iş hanı inşa edilir. 1980 öncesinde büyük bir bölümünün ayakkabı üretimi ile ilgili işyerlerinin oluşturduğu bu hanlarda, 1980 sonrasında ekonominin hızlı gelişimi ve iş hacminin artmasıyla ekonomik faaliyetlerin farklılaşması sonucu deri giyim, çanta ve ayakkabı satış mağazası gibi ticaretle uğraşan işyerleri, çoğalmaya başlar. Böylece, mahallenin Beyazıt'a yakın olan sokaklarında ticaretle uğraşan işyerleri yoğunlaşırken, ayakkabı üretimi ile ilgili işyerleri mahallenin yukarı kesiminden, aşağı doğru kaymaya başlar.
Ayakkabı üretimi ile ilgili işyerlerinin mahallenin aşağı kayması ile birlikte, zaman içinde işyerlerinin sayıca fazlalaşması sonucunda işyeri talebi artar; artan işyeri talebi karşısında semtin aşağı tarafında yer alan binalar ve eski konaklar işyerine dönüştürülür. Ayrıca yine bu kesimde birbirine bitişik 4-5 katlı hanlar inşa edilir. Böylece ayakkabı üretimi ile ilgili işyerleri, mahallenin aşağı kesiminde oluşturulan işyerlerine yerleşir; bu kesimde kümelenmeye ve sıkışmaya başlar. 1990'lı yılarda semtin aşağı kesimi ayakkabı üretimi ile ilgili işyerlerinin en fazla yoğunlaştığı yer olur. Semtin iki büyük caddesinin, çoğunluğunu ayakkabı üretimi ile ilgili işyerleri oluştururken, bir kısmında deri giyim, hazır giyim, çanta ve terlik üretimi ile ilgili işyerleri de bulunur. Bu işyerleri ile birlikte deri toptancıları, ayakkabı modelistleri, malzemecileri ve mağazaları; deri giyim, çanta ve terlik mağazaları ile bankalar, oteller, lokantalar, kahvehaneler yer alır.
1995 yılında Gedikpaşa'da ayakkabı üretimi(2) üzerine yaptığımız alan çalışmasında önce işyerlerinin sayısı resmi kayıtlarda incelenmiş; ancak gerçekçi hiç bir veriye ulaşılamamıştır. Ne var ki gözlem çalışmaları bize, ayakkabı ile ilgili işyerlerinin yoğunluğunu açık olarak gösterir. Bunun üzerine semtte işyerlerinin sayımı yapılır. 1995 yılı başında İstanbul Ayakkabıcılar Esnaf ve Sanatkarlar Odası'na kayıtlı 212 üye bulunurken, bizim yaptığımız işyeri sayımına göre, 705 ayakkabı üretimi ile ilgili işyerleri tespit edilir. Bu da bize bir ayakkabı üretim merkezi olan Gedikpaşa'nın 1980'li yılların üretimin temel özelliği olan enformel niteliğe bürünmüş olduğunu gösterir.
Gedikpaşa'da ayakkabı üretimi ile ilgili işyerlerini İkitelli'de inşaatı devam eden çeşitli iktisadi faaliyet kollarının yerleşiminin gerçekleşmesi beklenen organize sanayi bölgesine kaydırılması planlanır. Organize sanayi bölgesine geçişin 31 Mart 1998 tarihinde tamamlanması öngörülürken, bütünüyle bu geçiş gerçekleştirilemez. Bu geçişin gerçekleşmemesine neden olarak alt yapının tamamlanmamış olması gösterilirken, küçük üreticiler bu geçişe karşı direnirler. Bunun nedeni ise büyüme koşullarını gerçekleştiremeyen küçük üreticilerin organize sanayi bölgesine geçişle birlikte var olma mücadelesini devam ettirebilme koşullarının ortadan kalkacağı ve yok olacağını bilmesidir. Dolayısıyla geçişin gerçekleşmemesi için direnirler ve hala da direnmeye devam ederler(*).
Ancak 2000'li yıllarda Gedikpaşa'da, ticari faaliyetlerinin yapıldığı işyerleri mahallenin aşağı sokaklarına doğru hızla yayılır. Bu da işyerlerinin rantını yükseltir. Yükselen rant karşısında üretim faaliyetlerinin yapıldığı işyerleri bulundukları mekanları ticari işyerlerine bırakmak zorunda kalırlar. Bu koşullar çerçevesinde Gedikpaşa'nın dokusunun değişimiyle beraber üretim faaliyetlerinin sürdürülebilme olasılığının uzun dönemde kendiliğinden ortadan kalkabileceğini tahmin etmemiz güç değildir. Ancak bu ifadeden küçük üreticilerin kısa dönemde tamamen ortadan yok olacağı anlamının çıkmayacağını da vurgulamak gerekir. Derinlemesine yaptığımız görüşmeler sonucunda; bir kısım üreticilerin merkezi iş alanı dışında, ancak mega kent alanı içinde (Kartal, Maltepe, Beykoz) faaliyet göstermeye başladıklarını belirtirler. Bunun bir sonucu olarak diyebiliriz ki, hiçbir zaman üretici olma riskini üzerine almayan imalatçı rolünü üstlenen tüccarlar (toptancı ve perakendeci) küçük üreticileri, örgütleyebildikleri sürece devamlılıklarını sağlayabilecekler.
Mekan-insan ilişkileri: Dönüşüm, devamlılık ve yok oluş
Ayakkabı üretimi ile ilgili işyerlerinin ortak mekanı olan Gedikpaşa'nın derinine inildikçe, kapitalist firmaların evrimleşme doğrultularını ve işçileşme sürecinin fotoğrafının da netleştiği görülür.
Ayakkabıcılar, bundan otuz sene önceye kadar ayakkabıcılığın Rum ve Ermeniler tarafından yapıldığını belirtirler. Günümüzde ise ayakkabıcılığı devam ettiren Rum ve Ermenilerin sayısı oldukça azdır. Görüşme yaptığımız girişimciler içinde bir tane Ermeni girişimci bulunurken, Rum girişimciye rastlanmamıştır. Ancak Rum ve Ermeni ayakkabıcıların sayısının azalmasına karşın, girişimciler, özellikle Rum ustalarının kullandıkları yöntemlerle üretime devam ettiklerini belirtirler. Bunun nedenini girişimciler şöyle açıklar: - Bu mesleğin "piri" Rumlardır ve "ayakkabının anayasasını" Rumlar yazmıştır.
Öte yandan Rum ustalarla çalışılsın veya çalışılmasın ayakkabı üretimi ile ilgili işyerlerinde ayakkabı üretimine ait terimler Rumca ifade edilir. Örneğin, prustanca: Ayakkabı işçilerine verilen günlük avans; danalya: Sayayı kalıba monte etmeye yarayan kerpeten benzer alet; limaki: Eğe(3).
Aşağıdaki örnek olayda, bir Rum ayakkabı ustasından mesleği öğrenen orta yaşlı bir girişimci, Rum ve Ermeni ayakkabıcıların meslekten çekilme nedenini şöyle açıklamaktadır:
".....Doğma büyüme İstanbulluyum. İlkokulda okurken, bir Rum ayakkabı ustasının yanında çırak olarak çalışmaya başladım. O zamanlar ayakkabı ustaları Rum ve Ermeni idi. Birçok (ayakkabı üretimine ait) terim Rumca'dan geliyor. Bizler hala bu terimleri ayakkabı yapımında kullanıyoruz. O zamanlar bu mesleğin itibarı bambaşkaydı. (1942 yılında gayri Müslimlere yönelik çıkartılan) Varlık vergisi, (1956 yılında gayri Müslimlere yönelik) İstanbul'daki 6-7 Eylül olayları ve 1964(4) yılında Yunanlılar ile yapılan (değişim) sonucunda, Rum ve Ermeniler meslekten çekildikleri gibi, ülkeyi de terk ettiler."
Yukarıdaki örnek olayda açıklanan Rum ve Ermenilerin ayakkabıcılık mesleğinden çekilmesi, ülkemizde yaşayan azınlıkların ülkeyi terk etmelerinin sonucudur. Rum ve Ermenilerin ayakkabıcılık mesleğinden çekilmesi ile ayakkabıcılığı Rum ve Ermeni ayakkabı ustalarından öğrenen Türkler mesleği devam ettirmeye başlarlar.
Gedikpaşa'da ayakkabı sanayinde sanayinin evrimleşme dinamiklerini belirleyen ve sınırlayan olgu firmalar arası değişim ilişkisinin bağımlılık ilişkisi üzerine kurulu olmasıdır. Tüccarlar (perakendeciler/toptancılar), orta ve küçük firmaların üretimlerindeki model ve miktarın tek belirleyicisi durumdadır ve bağımlılık ilişkisi de bu noktada ortaya çıkar. Üreticiler tüccarlarla bağımlılık ilişkisi içindedir; çünkü piyasayı kontrol edebilecek yani, piyasa araştırması ve pazarlama yapabilecek işletme sermayesinden yoksundur. Tüccarlar, çok sayıda işletme sermayesinden yoksun üreticiler arasında devamlı artan ve kızışan rekabet ortamını kendi menfaatleri için kullanırlar. Bunun anlamı üreticiler işi kapabilmek için kendi aralarında fiyat kırarak tüccarın belirlemiş olduğu fiyatı kabul etmesidir.
Kapitalist üretimin eşitsiz ilişkisi beraberinde enformel ilişkileri de getirir. Üretici olma riskini hiçbir zaman üzerine almayan tüccarlar ile imalatçılar ve imalatçılar ile parça iş yapanlar arasında hiçbir hukuki formel anlaşma yapılmaz. Dolayısıyla tüm anlaşma yüz yüze ve enformel yollarla yapılırken, herhangi bir resmi belge imzalanmaz fason çalışanların hak ve menfaatlerini güvence altına alınamaz.
Gedikpaşa'da ayakkabı üretiminde bağımlılık ilişkisi, bir yandan küçük üretimin dönüşüm koşullarını belirleyen sermaye birikim sürecini hızlandırırken, diğer yandan sermaye birikim sürecini sınırlamakta, bu sınırlama küçük üretimin çözülmesine neden olurken, göreli konumun korunmasını da sağlayabilmektedir. Gedikpaşa'da parça iş yapan işyeri olarak çalışma yaşamına başlayan "Yeşil Kundura", büyük işyeri (daha sonra fabrika) olup dönüşümü gerçekleştirebilen en iyi örnektir.
Gedikpaşa'da büyük işyerleri, bağımsız üretim yapan ve mevsim ortasında bir sonraki mevsimde moda olabilecek ayakkabı modelini belirleyip deri ve diğer yan malzemeleri stoklayabilen ve mevsim ortasında üretime başlayabilen gerekli sermaye birikimine ulaşabilmiş firmalardır. Sermaye birikim kaynağı bir yanda bağımsız üretiminden sağlanırken diğer yanda fason ekonomisinin katı kurallarını kendi menfaatine kullanarak, üretim kapasitesinin aşıldığı dönemde aşılan üretim miktarının işyeri dışında fason yaptırmakta, bu da kârlılığı arttırmanın bir yolu olmaktadır. Sermaye birikim kaynağının diğer bir öğesi de ailenin işi olması, aile işçisi istihdam edilmesidir. Büyük işyerleri, Gedikpaşa içinde bağımlı üretime ihtiyaç duymadıkları zaman ise terki diyar ederler. Böylece Gedikpaşa, fabrikalaşmayı da açığa çıkaran tarihsel kapitalist ilişkilerin mekânı olur.
Mekan-insan ilişkileri: Güvencesizlik, işçileşen çocuk emeği ve işsizlik
Gedikpaşa'da ayakkabı üretiminde her türlü emek yönelimli tasarrufun uygulanması da firmaların dönüşümü için sermaye birikimin gerçekleşmesine olanak tanır. Emek yönelimli tasarrufun uygulanabilmesi, fason ekonomisinin piyasa kurallarının işlediği Gedikpaşa'da ayakkabı üretiminde enformel sektörün dinamizm kazanması ile ilintilidir. Genellikle enformel niteliklere sahip olan işyerinde, işveren işçiyi enformel şekilde istihdam eder. Yani işçi ve işveren arasında formel ve hukuki düzenlemeleri içeren hizmet akdi imzalanmaz ve işçinin herhangi bir resmi kuruma kaydı yapılmaz. Enformel şekilde istihdam edilen işçi sosyal güvenlik kapsamı dışında bırakılır. Dolayısıyla ayakkabı işçisi, hiçbir yasal sosyal güvencesi olmadan çalıştırılır. Bununla birlikte özellikle yarı kalifiye ve kalifiye olmayan işçiler ayakkabı üretimi yapılan işyerlerinde mevsim sonuna doğru siparişlerin kesilmesi ile birlikte işten kolaylıkla çıkarabilir. Geçici çalıştırılan işçinin "ölü sezon" olarak adlandırılan dönemde istihdam edilmemesiyle emek maliyeti minimize edilir. Böylece emek yoğun üretimin hakim olduğu işyerlerinde işletme maliyeti en aza indirilir; ancak "ölü sezon", işçiler için işsizlik demektir.
Emek yönelimli tasarruflardan biri de firmaların aile işletmesi olması çalışan aile üyelerinin işyerini aile işi olarak benimsemeleri, aile üyelerinin ücretsiz aile işçisi olarak çalışmasına olanak tanınır. Emek yönelimli tasarruflardan bir diğeri ise "çıraklık" adı altında istihdam edilen çocukların bir kısmı işyeri sahibi olan ustalar tarafından hüner aktarma işlevini gerçekleştirmeyip, "kalifiye olmayan işçi" olarak çalıştırılmasıdır. Çocuk emeğinin ucuz olması ve ustanın kısa zamanda az maliyetle üretim yapmak istemesi, çocuk emeğine talebi artırırken, çocuklar, "işçi" olarak istihdam edilir. Bu oluşumun doğal bir sonucu da ayakkabı üretiminde çalışan çocuklar "işçileşmektedir".
Gedikpaşa'da ayakkabı üretiminde emek sermaye ilişkisi ve çalışma hayatını belirleyen kurallar da ayakkabı üretiminin dünyasının iç dinamikleri ile belirlenir. Geleneksel parça başı çalışmanın hakim olduğu ayakkabı üretiminde, ücret, çift başı ödenir. Fason ekonomisinin çarkları ile dönen, Gedikpaşa'da ayakkabı üretimin dünyası ve piyasa koşullarının kendisine özgü arz ve talep kuralları ile hareket eden işveren, parça başı ücret sisteminin uygulanması ile siparişin yoğun olduğu dönemde çalışma süresini istediği kadar uzatabilir. Yoğun ve uzun çalışma süresini işçiler kabul ederler. Çünkü parça başı çalışan ayakkabı işçisi "ne kadar üretirsem, ücretim de o kadar artar" düşüncesiyle hareket eder ve çalışma saatlerinin uzatılmasını kendi çıkarı için uygun görür. Böylece kısa süreli ve geçici çalışmanın hâkim olduğu ayakkabı üretiminde çalışan işçiler iş zamanında kendi üretim kapasitesi ile yarışarak ücretini artırabilme mücadelesi verir. Bu mücadele bireyseldir. İşçinin bu mücadelede gösterdiği bireysel çaba, onun günlük veya haftalık ücret düzeyini de belirler. Çift başı ücret ise işçi-işveren arasında bireysel düzeyde yapılan pazarlıkla belirlenir ve işçi, bireysel düzeyde sürdürdüğü pazarlık sonucunda maddi çıkar sağlamaya çalışır. İşçinin kişisel ve maddi hak arama mücadelesinde uyuşmazlık söz konusu olduğunda, uzlaşma işçi ve işveren arasındaki enformel ilişkilerle (arkadaşlık, dostluk ve akrabalık) gerçekleşir.
Öte yandan kötü düzenlenmiş iş ortamı ve sağlığı tehdit eden çalışma koşulları içinde çalışan işçi, bu koşullarda doğabilen sağlık problemlerin çözümü kendi bireysel çabasıyla ve/veya enformel ilişkilerle gerçekleşir. Gedikpaşa'da ayakkabı üretiminin iç dinamikleri ile belirlenmiş kurallara işyerleri sıkı sıkıya bağlı kalır. Aynı zamanda bilfiil üretimde yer alan işveren yani usta da sömürülen taraf olur. Bu sömürü düzeni, birçok ölümcül hastalıkları ve bağımlılıkları da beraberinde getirirken, ölümlü iş kazalarının* yaşanmasında sürekliliği devam ettirir.
Sözün kısası
Tarihsel olarak kapitalist üretim ilişkileri dönüşüp, farklılaştıkça mekân-insan ilişkileri, insan-insan ilişkileri de farklılaşıp, dönüşmektedir. Bu farklılaşmayı ve dönüşmeyi; toplumsal ilişkilere nüfus edildiğinde açığa çıktığını görebiliriz. Bu açığa çıkış bize aynılaşan ilişkilerden daha çok farklılığı ve çeşitliliği içeren ilişkileri ve aynı zamanda emek sermaye karşıtlığının doğasını gösterir. Bu durum, bir ayakkabı üretim merkezi olan Gedikpaşa'da açık bir şekilde görülür. Bir dünya kenti olarak kabul gören İstanbul, finans ve turizm şehri olarak yenilenirken, tarihsel dokusuyla ve merkezi iş alanı içinde yer alan Gedikpaşa'da nasibini alır. Gedikpaşa'da yer alan üretim faaliyetleri doğal olarak mega kentin çeperine atılır. Bir taraftan da İstanbul'u yenileme çalışmaları dâhilinde İkitelli gibi alanlar içinde üretim faaliyetleri organize edilmeye çalışılır. Kapitalist firmaların evrimleşmesinin doğal sonucu olarak ayakkabı üretiminde fabrikalaşma artar ve fabrikalar mega kentin dışına emek maliyetin daha ucuz yerlere (Çorlu gibi) yerleşir. Gedikpaşalı ayakkabı işçileri işsizleşir, aynı zamanda küresel kurumlar (AB, IMF, DB, OECD vs) devlet işbirliği ile girişimci yaratma ve küçük üreticilik teşvik edilir. Öte yandan ayakkabıcılık mesleğinin öğrenimi enformel eğitimden, Zeytinburnu'nda açılan ayakkabıcılık meslek lisesi ile formel eğitime geçilmeğe çalışılır. Ancak geleneksel üretim olan ayakkabıcılık emek yoğun üretimin hâkim olduğu bir alandır. Bu üretim alanları ileri kapitalist ülkelerden emek maliyetinin düşük olduğu ve sermaye dinamiklerinin palazlanma aşamasında bulunan Türkiye gibi az gelişmiş ülkelere kaymaktadır. Böylece sermayenin küresel pazara eklemlenme çabası ile birlikte, hızla sömürü mekânları dönüştürülür, yaratılır ve keşfedilir. (BGM/TK)
(1) Yrd.Doç.Dr.Marmara Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Öğretim Üyesi Önder Küçükerman, Geleneksel Türk Dericilik Sanayi ve Beykoz Fabrikası - Boğaziçi'nde Başlatılan Sanayi- , 1. Basım, İstanbul: Apa Ofset Basımevi, 1988, 40-41
(2) Berna Güler Müftüoğlu, Fason Ekonomisi: Gedikpaşa'da Ayakkabı Üretimi,Bağlam Yayıncılık, İstanbul 2005
(*) Gedikpaşa'dan ayakkabıcıların ayrılmak istememeleri ve direnmeleri günümüzde de devam etmektedir (Cumhuriyet Gazetesi 13 Ocak 2002 ve Referans Gazetesi 18 Kasım 2009)
(3) Sami Akalın, Asuman Yılgör & Nezihe Seyhan, Ayakkabıcılık Terimleri Sözlüğü, İstabul: Boğaziçi Üniversitesi Matbaası, 1993, 112-135
(4) Bkz. Hülya Demir & Rıdvan Akar, İstanbul'un Son Günleri -1964'te Rumların Sınır Dışı Edilmeleri-, İstanbul: İletişim Yayınları, 1994
(**)Gedikpaşa'da ayakkabı imalatında patlama sonucu 2 işçi yaşamını yitirmiştir (22 Temmuz 2010 Radikal Gazetesi).