Bundan 35 yıl sonra 1992'de AB'ye ilişkin antlaşmanın eki niteliğinde olan Sosyal Politika Antlaşması'nın "işyerinde kadınlar ve erkekler için fırsat eşitliği ve eşit muamele ile ilgili mevzuat"ın kabulü ile kural haline getirilmiştir.
1997'de imzalanan Amsterdam Antlaşmasında ise kadın ve erkek eşitliği, Birliğin temel görevlerinden biri olarak belirlenmiş ve 119. madde kendi hukuki dayanağını verecek şekilde değiştirilmiştir.
Öte yandan, istihdam dışındaki alanlarda cinsiyete dayalı ayrımcılıkla mücadele için önlem alınmasına yönelik düzenleme yapılmıştır. Böylece, cinsiyet eşitliği sorununun istihdam, eğitim, öğretim, gençlik vd. tüm politika alanlarında ve her faaliyet düzeyinde dikkate alınması sağlanmıştır. (1)
Cinsiyet ayrımcılığının ortadan kaldırılmasına yönelik yasal düzenlemeler ile getirilen bağlayıcılığın, hem AB'ye üye devletler, hem de Türkiye gibi aday devletler için önem taşıdığı açıktır.
Öte yandan, kadın erkek eşitliğinin sağlanması için getirilen düzenlemeler, cinsiyet ayrımcılığının görünür kılınması açısından da önemlidir. Ancak, AB'nin de içinde yer aldığı kapitalist ekonomik düzende, cinsiyet ayrımcılığının ortadan kaldırılmasına yönelik bağlayıcı düzenlemelerin, cinsiyet ayrımcılığını ortadan kaldırılması için "sihirli değnek" olarak kabul edilmesi, hayalden öteye gidemeyecektir.
Günümüzde, halen cinsiyet ayrımcılığının ortadan kaldırılamamış olması hakim ataerkil düzenle kapitalist üretim ilişkilerinin birbirini beslemesi ve içermesiyle ilintilidir (Acar-Savran, 2003). Bu ilintiyi görebilmek için bugün kapitalist ekonominin dinamiklerini ortaya koymak gerekmektedir.
1970'lerde kâr oranlarının düşüşü ve kapitalist ekonominin krizi ile birlikte, sermaye kendi ihtiyaçları doğrultusunda yeniden yapılanmaya başlamıştır. Yeniden yapılanma sürecinde uluslararası kurumlar (Dünya Ticaret Örgütü- DTÖ, Uluslar arası Para Fonu-IMF, Dünya Bankası-DB gibi) ve kurallar, yeni liberal politikalar ekseninde yeniden biçimlendirilmeye başlanmıştır.
Yeni liberal politikalarla sosyal devlet anlayışı terk edilerek; eğitim, sağlık, sosyal hizmetler, sosyal güvenlik ve kamusal fayda sağlayan devlet işletmelerinin özelleştirme ve ticarileştirilmesiyle piyasa devletine geçiş gerçekleştirilmeye başlanmıştır.
Bu süreçte, çalışma hayatı da yeni teknolojilere ve yeni üretim tekniklerine uygun olarak yeniden biçimlendirilmiştir. Böylece, tam zamanlı çalışmadan kısmi süreli çalışmaya geçilmesi, taşeron çalışma, ev eksenli çalışma, çağrı üzerine çalışma, tele çalışma, sıkıştırılmış ve telafi sürelerde çalışma gibi esnek çalışma biçimleri hayata geçmiştir.
Yeniden yapılanma süreci AB'de uygulanırken, DTÖ, IMF ve DB gibi uluslararası kurumlar içinde söz sahibi olan AB, çevre ülkelerin yeniden yapılanma sürecine geçişin gerçekleştirilmesi için oluşturulan uyum programlarının büyük destekleyicisi olmaktadır.
Örneğin DTÖ'nün 10-14 Eylül 2003 tarihleri arasında düzenlediği Meksika'daki Cancun zirvesinde AB, uyguladığı tarım ve ticaret politikaları çerçevesinde Doğrudan Yabancı Yatırımın (FDI) gerçekleştirilmesi için çevre ülkelerde tarım ve hizmet alanlarının ticarileşmesine ilişkin hükümlerin uygulanmasına büyük destek vermiştir (WIDE, 2003).
AB, kendi bünyesinde cinsiyet eşitliği mücadelesini savunurken, ücretsiz tarım işçisi olarak tarlada çalışan ailesine de bakmak zorunda olan Nijeryalı kadından, Güneydoğu Asya'daki serbest bölgelerde en düşük ücretle istihdam edilen kadınlara kadar, eşitsiz küreselleşme piramidinin cinsiyet eşitsizliği üzerine kurulmasına seyirci kalmakta ve bu eşitsizlikten fayda sağlamaya çalışmaktadır (Lister, 2004).
Öte yandan, AB üyesi tüm ülkelerde cinsiyetler arası ücret farklılığının varlığı dikkat çekicidir. Bu ülkelerde, tam gün çalışan kadınların saatlik ücreti, erkeklerden ortalama olarak yüzde 27.5 daha düşüktür. (2)
Diğer taraftan, tam gün çalışan kadınlara, aile bakım hizmetlerinin desteklenmesine yönelik yardımlar yapılmaktadır. Ancak, tam gün çalışma biçiminin yerini almaya başlayan esnek çalışma biçimlerinde kadın istihdamının gerçekleşmesiyle aile bakım hizmetleri devre dışı bırakılarak görünmeyen ataerkil ilişkilerle bu hizmetlerin maliyeti kadınlara yüklenmektedir.
2000'de, Avrupa Çalışma ve Yaşam Koşullarını Geliştirme Vakfı tarafından, AB genelinde 21.000 işçiyle birebir görüşme sonucunda elde edilen verilerle hazırlanmış olan bir raporda, kısmi süreli çalışmanın, kadınlarda erkeklere oranla daha yaygın bir çalışma biçimi olduğunu ortaya koymaktadır (yüzde 32'ye karşılık yüzde 6). Kısmi süreli çalışmada, çalışma süresinin az olması, ücret kaybını da beraberinde getirmektedir. Bu da kadınlarda ücret kaybının daha fazla olmasına neden olmaktadır (Fajertag, 1999).
Öte yandan, kısmi süreli çalışma, kadınların ev işi ve çocuk bakımı yükümlülüklerinin de korunmasına hizmet etmektedir (Acar-Savran, 2003).
Avrupa Çalışma ve Yaşam Koşulları Geliştirme Vakfı'nın raporunda, kadınların yüzde 41'i çocukların bakım ve eğitimi, yüzde 64'ü yemek ve yüzde 63'ü ev işlerini gerçekleştirdiğini görmekteyiz.
Kadının ev içi emeği, emek gücünün yeniden üretimini gerçekleştirmektedir. Bu, aile içinde özelleşmiş, bireysel ve değer yasasına tabi olmayan bir emek biçimidir. Dolayısıyla ücretsizdir. Bu emeğin ücrete tabi olmaması ve yok sayılmasıyla birlikte kadının ev içi emeğine el konulmaktadır. Yeniden üretimin aile içinde gerçekleştirilmesi, sermaye için emek maliyetinin düşürülmesi açısından da oldukça önemlidir (Ansal, 1991).
Sermayenin çıkarına uygun düşen bu durumun sürekliliğinin sağlanmasında esnek çalışma biçimleri önemli rol oynamaktadır.Yeni liberal politikalar çerçevesinde AB'de kamu harcamalarında kısıntıya gidilmesi ve bütçe kesintilerinin uygulanması ile özellikle eğitim düzeyinin kadınlar aleyhine bozulduğu görülmektedir. Diğer taraftan, daha iyi eğitim görmüş ve yoğun beceri sahibi kadınlar, yaşabağlı ayrımcılığa da tabi tutulmaktadır. Bu bağlamda, çocukların sorumluluğunu üstlenen genç kadınlar ve yaşlanmış emek gücü olarak değerlendirilen 40 yaş üzerindeki kadınlar, çalışma hayatına dahil edilmemektedir. Emeklilik sisteminin özelleştirilmesi ile birlikte çalışılmış yılları dikkate almadan, kazançlara göre hesaplanan yeni emeklilik sisteminde kadınların erkeklere göre kazançların düşük olması nedeniyle de, emeklilik geliri de azalmaktadır (Jezerska, 2004).
AB'de tüm bu gelişmeler, bir yanıyla, Birliğin cinsiyet ayrımcılığıyla mücadelesi için düzenlemiş olduğu kuralların sadece ve sadece kağıt üzerinde kaldığını; bir yanıyla da cinsiyet ayrımcılığının sonlandırılmasının kapitalist ekonominin işleyiş dinamikleri için gerekli olduğunu göstermektedir.
Dolayısıyla, AB'ye girme mücadelesi veren Türkiye'nin, uyum çerçevesinde cinsiyet ayrımcılığının ortadan kaldırılmasına yönelik düzenlemeler de kağıt üzerinde kalacaktır.
Öte yandan, Türkiye'de kadınların büyük bölümü (tarım kesimi başta olmak üzere) ücretsiz aile işçisi olarak çalışmakta ya da düşük ücretle enformal olarak istihdam edilmektedir. Böylelikle kadınların, küresel hiyerarşi içinde kapitalist ekonominin çarkları arasında daha da ezileceğini ve sömürüleceğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Cinsiyetçi işbölümü ve ideolojinin ortadan kalkması için sosyal devlet anlayışının önermeleri yetersiz olduğu gibi, sosyal devlet anlayışının çöktüğü günümüzde bu önermelerin hiçbir anlamı olmadığı da açıktır.
Cinsiyet ayrımının olmadığı bir toplum için, kadın hareketinin sınıf perspektifi içerisinde hakim ekonomik sisteme karşı yürüteceği güçlü bir mücadeleye gereksinimi vardır. (EM/NM)
* Berna Güler Müftüoğlu'nun, Yrd. Doç. DR. Marmara Üniversitesi, Çalışma Ekonomisi Bölümü, yazısı Evrensel Kültür- Aylık Kültür, Sanat, Edebiyat dergisinin Mart 2004, 147. sayısında yer aldı.
(1) Avrupa Birliği ve Eşitlik, www.deltur.cec.eu.int.abesitlik.rdf (14.02.2004)
(2) Avrupa Birliği ve Eşitlik, www.deltur.cec.eu.int.abesitlik.rdf
Kaynakça
Acar-Savran G. (2003). "Kadın Emeğini Görünür Kılmak: Marx'dan Delphy'e Bir Ufuk Taraması", Praksis, Sayı:10, (Yaz-Güz), 150-210.
Ansal H. (1991). "Kadın ve Çalışma Hayatı", iktisat Dergisi, Sayı:313, (Mart-Nisan), 13-16
Avrupa Birliği ve Eşitlik, www.deltur.cec.eu.int.abesitlik.rdf (14.02.2004)
Avrupa Çalışma ve Yaşam Koşullarını Geliştirme Vakfı 2000 Yılı Araştırma Raporu.
Fajertag G. (1999). "Avrupa'da Çalışma Süresi", Avrupa Sendika Hareketi- Dünü, Bugünü ve Geleceği-, Çev. B. Piyal vd., Türk Harb-Iş Sendikası Yayını, 121-138.
Lister M. (2004) "Gender, Development and EU Foreign Policy",Gender and Foreign Policy, www.bond.org.uk/pubs/eu/eu-gend.pdf (14.02.2004)
WIDE (2003). Promoting a Development Agenda Through Trade?- A Critique of The EU Position in WTO Negotiations From A Gender Perspective-, www.eurosur.org/wide/home.htm.
Zuzana Jezerska (2001)"Women in Econoies in Transition-The Situation of Central and Europe www.eurosur.org/wide/EU/Enlargement/Women%20in%20Transition.htm (17.02.2004)