Kobanî davasının 35. duruşma periyodunun 1. oturumu, Sincan Cezaevi Kampüsündeki Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde dün görüldü.
TIKLAYIN-Adalet, siyaset ve hukuk: Kobani Davası
Davada, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü ve HDP MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 108 kişi yargılanıyor.
3 bin 530 sayfa ve 324 klasörden oluşan iddianamede 108 siyasetçi için “Devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma” ile 37 kez “insan öldürme” başta olmak üzere pek çok suçtan ceza isteniyor.
TIKLAYIN - “Mahkeme, iktidarın çizdiği sınırdan çıkamıyor”
TIKLAYIN - “Kobanî davasında mahkeme, kendi yarattığı hukuku uyguluyor”
Altınörs: Yaşam savunması çağrısı nedeniyle tutuklandık
Tutuklu siyasetçi Alp Altınörs, IŞİD saldırısına karşı atılan bir tweet nedeniyle müebbet cezası çıkarılmaya çalışıldığını söyledi, Bu karanlığa karşı savunmam bir yaşam savaşıdır” dedi.
Altınörs, “Bu dava henüz bitmedi. Çünkü biz daha savunmamızı yapmadık. 3 yıllık tutukluluğumuz yaşamımızdan çok şey aldı. Beraat alacağımız dosyadan peşinen tutuklandık. Kobani’deki çocukların, kadınların ve yaşamın savunması için yaptığımız çağrı nedeniyle tutuklandık. Bizim partimiz 72 millete aynı ve eşit yaklaşmaktadır” dedi.
“Bu soykırıma dair bir davadır” diyerek sözlerini sürdüren Altınörs, IŞİD’in Şengal’deki katliamlarına işaret etti. Bu katliamın tüm dünya halklarını etkilediğini ardından ise IŞİD’in yönünü Kobani’ye döndüğünü dile getiren Altırörs, aynı katliamın yaşanmaması için çağrıda bulunduklarını söyledi.
Altınörs, “Soykırıma, IŞİD’e dair tek bir satır dahi dosyada yok. Bulmak mümkün değildir. Bu hususlar savcı tarafından örtbas edilmiştir” dedi.
BM’nin raporunu hatırlattı
Altınörs, Ezîdîlere yönelik katliamın birçok ülke tarafından soykırım olarak nitelendirildiğini ve kabul edildiğini söyledi. Altınörs, Birleşmiş Milletler’in (BM) de soykırıma dair raporuna da dikkat çekti ve orada da soykırım olarak kabul ettiğini söyledi.
Ezîdî halkına IŞİD tarafından yaşatılanlara ve kadın ile çocuklara yönelik saldırılara da değinen Altınörs, Türkiye tarafından da soykırım olarak tanınması gerektiğini dile getirdi:
“İster BM ve AB belgelerine isterse Diyanet İşleri Başkanlığı’nın belge ve kitaplarına bakın, ortada bir soykırım suçu vardır. IŞİD’in özelliği bir soykırımcı örgütü olmasıdır. Sadece Musul’da estirdiği teröre baktığımızda; 700 Türkmen Şii olduğu için katledilmiştir. Müslüman olmayan bütün Hıristiyanları öldürmek ile tehdit etmiştir. IŞİD militanları, şiddetten kaçan Hristiyanların evlerini yağmalamıştır. Musul’da IŞİD’i kabul etmeyen din adamları, 13 imam katledilmiştir. IŞİD, Telafer’de Şii Türkmenlere karşı katliam yapmıştır. Buradan kaçan 40-50 bin Şii Türkmen Şengal’e sığınmıştır. Türkmen kadınların kaçırılması, AKP’ye yakın olan bir dernek tarafından incelenmiştir. Telafer’in IŞİD’in kontrolüne geçmesi üzerine çok sayıda kişiyi katledilmesi raporlaştırılmıştır. IŞİD, mezarlıkları da patlatmıştır.”
“IŞİD, önüne çıkan herkesi katletti”
IŞİD’in Kobani’ye yönelik saldırısı sırasında IŞİD’lilere “Kürtlerin canı ve malı size helaldir” şeklinde mesajlar verildiğini dile getiren Altınörs, bu şartlar altında çağrı yaptıklarını ve bu çağrılarının da bu nedenle de meşru olduğuna vurgu yaptı:
“IŞİD, soykırımı gizlemeye girişmemiştir. Neredeyse anı anına tüm dünyaya canlı izletilen bir soykırım yapılmıştır. Biz de HDP olarak bunu takip ediyorduk. IŞİD, Şengal’de sadece Ezîdîleri katletmedi. Önüne çıkan herkesi katletti. Bununla ‘korku imparatorluğunu’ kurmaya çalıştı. Bu katliam sadece bir başlangıç ve diğer bölgelere yönelik soykırımın habercisiydi. IŞİD’in Kobani’ye yönelik saldırısı böylesi bir soykırımın ardından başlamıştı. 6 Ekim akşamında Murşitpınar kapısının IŞİD tarafından ele geçirilmesi üzerine endişeler artmıştı.”
“3 yıldır tutukluyuz”
Mahkemenin verdiği öğle arasından sonra tekrardan söz alan Altınörs, IŞİD’in ortaya çıkması sonrasında yaptığı ve yapmayı planladığı katliamlar öncesinde ve sonrasında yüzlerce resmi ve sivil toplum kurumunun durdurulmasına dair çağrılar yaptığını anımsattı.
Ancak kendilerinin yaptığı çağrı nedeniyle 2 Ekim 2020’de tutuklandıklarını ve bugün tutukluluk halinin yıl dönümü olduğunu ifade etti. Altınörs, “Sözümüzün arkasında durduğumuz için 3 yıldır tutukluyuz. HDP’nin 6 Ekim’de yaptığı çağrı ile buradaki çağrılar ile paralel olduğu ortadadır” dedi.
“BM IŞİD’i engellemeye çağırdı”
IŞİD’in Kobani’ye saldırısı nedeniyle en az yüz bin Kürt yurttaşın kent ile tek sınırı olan Türkiye’ye kaçmak zorunda kaldığını ifade eden Altınörs, ilk başlarda köylerin işgal edildiğine ve çocuk ile kadınların öldürüldüğüne dair BM’nin o döneme dair raporlarına işaret etti.
Altınörs, BM’nin bu rapor ve çağrıları ile uluslararası kamuoyu oluşturmaya çalıştığını kaydetti. IŞİD’in topluma karşı vahşet sergilediğini dile getiren Altınörs, “BM, 24 Eylül’de aldığı karar ile tüm üye devletlerinin tarama uygulamaları yapmasını, IŞİD’i engellemeye çağırdı. Militanların sınırlarımızı kullanması nedeniyle bu çağrı aynı zamanda Türkiye’ye de yönelik bir çağrıydı” diye kaydetti.
“Filistin ne ise Şengal de öyledir”
“IŞİD ile mücadele; insanlık suçuna karşı mücadeledir” diyerek, sözlerini sürdüren Altınörs, o dönemde dünyada bulunan çeşitli sivil toplum örgütü tarafından yapılan müdahale çağrılarını okudu, “Bizim için Filistin ne ise Şengal de öyledir. Gazze ne ise Kobani de öyledir” dedi.
Altınörs, IŞİD’in saldırısı sırasında dönemin Milli Savunma Bakanı olan İsmet Yılmaz’ın sarf ettiği sözlere değindi ve Yılmaz’ın IŞİD’i Türkiye’nin varlığına karşı “tehdit” olarak değerlendirdiğini dile getirdi. Altınörs aynı dönemde IŞİD’e karşı mücadele etmek için Meclis’ten sınır ötesi operasyon için tezkere talebinde bulunduğunu anımsattı.
“IŞİD’in kan damarı Türkiye’dedir. Bu damar kurutulduğu taktirde koalisyonun talepleri yerine getirilebilirdi. IŞİD bataklığının Türkiye tarafının temizlenmesi toplumsal ayrışma tehdidin önüne de geçmiş olacaktı. Tezkere tartışmaları esnasında CHP de tezkereye destek vereceğini dile getirmiştir. Ancak Suriye rejimine karşı ifadeler nedeniyle ret vermişlerdir. Bununla da birlikte IŞİD’e karşı mücadele sadece HDP gündeminde değildir.”
“AKPM’nin oturumu ile çelişiyor mu?”
HDP’nin 6 Ekim tarihli tweet’i ile 2 Eim’de IŞİD’e karşı mücadeleyi esas alan Meclis oturumu ile çelişip çelişmediğini soran Altınörs, “IŞİD’e karşı bir tweet ülkenin birliğine ve bütünlüğüne kasıt olarak nasıl ele alınabilir? Tarihi bir yargılama yapabilmek için o döneme geri gitmek gerekiyor. Bugünün koşulları ile dünü yargılayamazsınız. O güne gitmeniz gerekmektedir. İşte o güne gittiğinizde ise anlattığım hususlar ile karşılaşacaksınız. Devlet, CHP’nin bu açıklamaları yaptığı bir ortamda HDP’nin bir çağrısı aradan 9 yıl geçtikten sonra, tümüyle dönemin koşulları gizlenerek, örtbas edilerek bir suçlama üretilmesi vardır. Savcılık suç üretiyor. Bunun amacı da siyasi maksatlıdır” şeklinde konuştu.
“Demokrasinin, özgürlüğün ve doğrudan yönetimin direnişi”
Türkiye’nin de üye olduğu Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nin 2 Ekim’de IŞİD’e karşı yaptığı çağrıya dikkat çeken Altınörs, bu Meclis’in de IŞİD’in durdurulması çağrısında bulunduğunu kaydetti. IŞİD’in Kobani’yi kuşattığını ve 6 Ekim’de ele geçirmek üzere olduğunu ve bu nedenle Türkiye’de faaliyet yürüten siyasi parti ve sivil toplum örgütlerin gün içinde açıklama ve çağrılar yapmaya başladığını ve halkı sokağa davet ettiğini belirten Alınörs, sokakta protesto eden halka ise destek verme çağrısında bulunduğunu dile getirdi. IŞİD’in katliam yapmasının engellenmesi için bu çağrıların yapıldığını kaydeden Alınörs, “Demokrasinin, özgürlüğün ve doğrudan yönetimin direnişidir Kobani direnişi” dedi.
Altınörs, “Tüm sol ve sosyalist çevrelerin Kobani’deki gelişmeleri takip ettikleri, katliama karşı duyarlı oldukları ve AKP’nin politikaları eleştirdikleri görülmektedir. HDP’nin çağrısı da bu çağrılar ile örtüşmektedir” dedi.
“HDP’nin çağrısı BM çağrıları ile aynı doğrultuda”
Altınörs, BM’nin de aynı şekilde “Acil” kodlu çağrıda bulunduğu ve bu durumun yargılama için çoğu şey anlattığını dile getirdi. Altınörs, “HDP’nin çağrısı BM çağrıları ile aynı doğrultudadır. Demek ki Kobani’de durumun kritik olduğunu kafamızdan uydurmamışız. Neredeyse zamandaş olarak yapılan çağrılar var. Bununla birlikte o dağdan mağdan senaryoların tümü çöpe gidiyor” dedi.
Duruşma bugün devam edecek. (AS)