Telefonu avuçlamış, kulağına iyice dayamış, telefonun öbür ucundaki şehrin Valisi ile konuşuyor, şehrin belediye başkanı Osman Baydemir;
"Ortak akılda buluşmak lazım, duygularla değil Sayın Vali! Varsın insanlar yürüsünler, inanın kıyamet kopmaz!
Baydemir izin istiyor...telefon kapanıyor
"Yollar açılsın, sadece bir şeritte yürünmesine izin verilsin, söz veriyoruz ben ve vekil arkadaşlarım, inisiyatif alacağız, posterler ve afişler, pankartlar indirilecek.
"Yeter ki; Cizre'de bir gün önce yaşananlar Diyarbakır'da yaşanmasın! İnsanlar akşam televizyonlarını açtıklarında olumsuz bir Diyarbakır görüntüsü ile karşılaşmasınlar. İllegal sloganlar da atılabilir, ama sonra hukuki olarak savcılar elbette gereğini yaparlar."
Daha sözü bitmeden öte taraftan telefon kapatılır. Bir de sahadaki polis güçleri ile konuşulur, çözüm için!
Sloganla bu ülke yıkılmaz iki gözüm...
"Ortak akılla hareket etmek lazım... Sloganla bu ülke yıkılmaz iki gözüm. Müdahale etmezseniz sıkıntı da olmaz.
"Diyalog yollarını açık tutmak lazım... Diyalog yoluyla insanlar kendilerini ifade edebilirlerse sorunlar daha rahat çözülür."
Başbakan artık rahat uyusun Ankarada!
Tam o esnada polis telsizlerinden bir anons "Sakarya caddesinde de toplanma var." Yanıt kesin; "Tamam, gereğini yapın!".
İşin açıkçası yukarıdaki diyalogsuzlukları 15 Şubat günü Diyarbakır'da yaşanan/yaşatılan vahşetin görüntülerini izledikten sonra yazmak ne denli zihinlerde bir imaj oluşturur, bilemem. Zaten yaşananlar sözün de yazının da bittiği andır artık!
Şunu açık ve net olarak artık biliyorum... Başbakan Recep Tayip Erdoğan'ın; "Güvenlik güçlerimiz çocuk da olsa, kadın da olsa gereği neyse yapacaklardır" sözünün üzerinden kısa bir süre geçtikten sonra emre harfiyen riayetin gereği Diyarbakır'da yapılmıştır! Ankara'da, yatağında artık rahat uyusun Başbakan...
Parti binası gazlanıyor...gaza çözüm yok
Aysel Tuğluk Diyarbakır Milletvekili, durmadan bağırıyor karşısındaki polis şeflerine; "Saygılı olacaksınız". Kim dinler. Emir büyük yerden! Panzerlerden tazyikli ve boyalı su fışkırtılıyor. Koca koca sopalarla kafalar gözler yarılıyor. Ve Mecliste grubu olan bir partinin Demokratik Toplum Partisinin Diyarbakır İl Binasının içi gazlanmış vaziyette. Göz gözü görmüyor. Çocuklar ağlıyor, kadınlar, gençler, yaşlılar ortalıkta koşuşturuyorlar. Ama gaza, çözüm yok.
Biri bağırıyor "Arkadaşlar, o gaz bombalarını yerden alıp dışarıya atın." Aysel Tuğluk, ardına bakıp sesinin olanca tonuyla "Gözümüzün önünde bu halka yapılana bakın!" diyor.
Ve sahibi görünmeyen bir ses, üç kez bağırıyor DTP İl binasının koridorlarında; "Allahsızlar, Allahsızlar, Allahsızlar..."
Haksızlıklara meydan okuyanlar, nerdesiniz?
İşin doğrusu cidden rahatsızım. Çifte standarda karşı rahatsızım. Bir İsrailli yetkilinin sözlerine en üst düzeyde yanıt verilen ülkede, bir yerel bürokratın uygulamalarına maalesef demokratik tepki yok. İnanç adına, sivillik adına, siyaset adına, demokratlık adına, Gazze'deki yaşatılanlara insaniyet namına tepki gösterenler, aynı tepkiyi bu ülkenin doğu yakasında yaşayan Kürtlerin, hâla yaşadığı acılara, eziyetlere, zulümlere karşı da göstermeleri gerek!
Sahi, göstermiyorlarsa tepkilerini eğer, o zaman ne ve kim adına, hangi insaniyet adına toplumsal dayanışmadan söz edecek ve nasıl bir ortak gelecek bina edeceğiz ki!
Hiç mi hiç ümidim yok. Dünyanın en ucundaki haksızlıklara meydan okuyanlar nerdesiniz. Yanı başınızda haksızlığın dik alası, koca bir halka reva görülüyor bilmem farkında mısınız? (ŞD/EÖ)
* Sevgili Okurlar 21 Şubat 2009 Cumartesi Dünya Ana Dil Gününde "Zevalsiz Ömrün Sürgünü Mehmed Uzun" kitabım çerçevesinde söyleşmek üzere Batman Kültür Sanat Derneği'nin konuğu olarak saat 14.00'de Batman Belediyesi Konferans Salonunda Batman'lı Dostlarla olacağım.
** Yine Bir başka Söyleşi: 27 Şubat 2009 Cuma günü saat 17.00-19.00 arasında "Zevalsiz Ömrün Sürgünü Mehmed Uzun" ve diğer kitaplarım çerçevesinde söyleşmek üzere Ankara'da Dipnot Kitapevindeyim. Selanik Caddesi 82/32 telefon: 0 312 419 29 32 Kızılay / Ankara