Ölümü ve cenazesiyle yüz binleri sokağa döken, milyonları ağlatan, ama bir o kadarını mutlu eden bu "Ermeni Gazeteci"nin "parmağı hâlâ katillerine ve onların gerçek azmettiricilerine işaret ediyor"...
Ne var ki pek az yol alabildik... Hâlâ soru sorma faslındayız...
Hrant Dink'i valiliğe davet eden vali yardımcısı neden hâlâ görevde?
Neden hakkında soruşturma açılmadı?
Vali yardımcısının yanındaki iki kişinin MİT'ten oldukları iddiası doğru mudur? Doğruluğu araştırılmış mıdır? Doğruysa soruşturma açılmış mıdır?
Neden, Dink'in öldürülmesindeki ihmalleri ele alan müfettiş raporlarından sadece İstanbul'unki basına yansıdı? Dahası neden tüm soruşturmanın faturası bir kişiye, İstanbul İstihbarat Şube Müdürü'ne çıkarıldı?
Hrant Dink İstanbul'da öldürüldü. Ölümüyle ilgili ihbar olduğu halde gerekli tedbirleri almayanların bu işte elbet sorumluluğu var.
Ancak Hrant Dink'in öldürülmesi Trabzon'da tasarlandı. Katil ve iki azmettiricisi Trabzon'da yaşıyorlardı. Azmettiricilerden birisinin muhbir olduğu ortaya çıktı. Bu muhbirin hem cinayeti planlayanlardan birisi hem Trabzon Emniyeti'ne bilgi veren adam olduğu... Ne demektir bu? Peki buradaki sorumlulara ne oldu? Kim bu sorumlular? Polisler cinayetin nasıl işleneceği nasıl biliyorlardı? Açıkçası kim kimi yönlendiriyordu?
Erhan Tuncel'in verdiği bilgilerin 17 kez rapor haline getirildiği ve bu raporların Ankara'ya gönderildiği anlaşılıyor. Neden Ankara harekete geçmedi, Dink'in koruma altına alınması için tedbir almadı?
İhmaller silsilesi "Cinayetin tasarlandığı yer Trabzon, cinayetin işlendiği yer İstanbul, İstanbul ile Trabzon arasındaki ana kumanda odası Ankara'yı" kuşattığı halde, neden Ankara'ya yönelik idari soruşturma açılmadı?
Dahası neden gerek ihmaller silsilesi, gerek (Trabzon, Ankara ve İstanbul'dan oluşan) üç merkezli sorumluluk alanı dikkate alınarak yetkileri daha fazla olan, daha tarafsız konumda bulunan Başbakanlık Teftiş Kurulu, Susurluk'ta olduğu gibi harekete geçirilmedi? Ya da neden hareket kabiliyeti daha sınırlı ve bakanlık içindeki çatışmaların öznesi olma ihtimali yüksek içişleri müfettişlerine iş havale edildi?
Şu açık: Cinayet soruşturmasının tıkanması ya da derinleşmesi Türk demokrasisi açısından çok şey ifade ediyor.
İzlenecek güzergâh devletin bu "siyasi-etnik bir cinayet"in üzerine gitme ya da gitmeme niyeti ve iradesi bakımından önemlidir. Nitekim yüksek sesle konuşmaya yeltenen bir Ermeni vatandaşın öldürülmesine yol açan "garip ihmaller silsilesi", "soruşturmanın da mı akıbetini belirleyecek" sorusu ciddi bir biçimde ortadadır...
Öte yandan bu cinayet, ipuçlarının uzandığı noktalar açısından en az Susurluk skandalı kadar önemlidir. Ve izlerin devletin, sistemin içine uzanıp uzanmadığı sorusu da orta yerde durmaktadır...
Bu konuda endişeler artıyor...
Ermeni Patriği Mesrop 2. daha dün, "Cinayet üzerinden bunca zaman geçmesine rağmen azmettirici henüz bulunamadı. Bunun nedeni de azmettiricinin iyi korunmasından kaynaklanıyor. Bu yüzden de ortaya çıkartılamıyor..." diyordu.
Gerçekten de cinayeti takip eden ilk iki günde elde edilen sonuçların, katil ve yakın çevresi yakalanmasının ötesinde ortada büyük bir gelişme yok...
Gelişmeler daha çok cinayetin etrafındaki unsurlarla ilgili, en önemlisi bu cinayetin yol açtığı emniyet içi iç gerginlikler merkezli...
Örneğin müfettiş raporları; bu konuda endişe odur ki, bu tür raporlar, soruşturmayı derinleştirmekten çok örtmeye, faturayı bir-iki kişiye keserek dosyayı karartmaya yarayabilir...
Yasin Hayal'le temas halinde oldukları, daha doğrusu McDonalds davası sırasında para yardımı yaptıkları için BBP'li iki kişinin gözaltına alınması da, olayın kalbini oluşturmuyor...
Peki nereye, nasıl bakmalı?
Yarına... (AB/TK)