Yeni belgeyle ilgili haberlerden devlet resmi tutumunun kimi değişiklerinin izini sürebiliyoruz. Sosyal ve ekonomik sorunlar, artan suç oranları, bölgesel gelişmişlik farkları, devletin yeniden yapılandırılması gibi konuların iç tehdit unsurları arasına girdiğini öğreniyoruz. Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi'nin mevcut statüsünü aşma çalışmaları ve Heybeliada Ruhban Okulu'nu açma çalışmalarına engel olunmasının yeni belgedeki öneriler arasında yer aldığını görüyoruz.
Devletin yeniden yapılandırılmasının, bir anlamda sivilleşme, demokratikleşme adımlarının ve ademi merkeziyetçi bir beklentinin iç tehdit unsurları arasında sayılması bu belge hakkında çok şey anlatıyor aslında...
Basında ve sivil çevrelerde uzun yıllar tartışma konusu yapılan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nin varlığı son dönemde iyice kanıksandı.
Bu belgenin varlığı, ilk bakışta, dış güvenlik, tehdit değerlendirilmesi gibi konularda, siyasi iktidar ile bürokrasinin koordinasyon içinde gerçekleştirdikleri değerlendirme sürecini ve devletin sürekliliğini ifade ediyor.
Ne var ki durum bundan ibaret değil.
MSGB hazırlanışı ve içeriğiyle kendi sınırlarını aşan, siyaset ve devlet mekanizmasında bir dizi kilit noktaya ışık tutan bir gösterge aynı zamanda. Türk siyasal sisteminin tayin edici kıvrımlarına hayatiyet kazandıran bir gösterge...
Bu kıvrımlar hangileridir?
İçerik açısından ele alındığında önemli olan belgedeki tespit ve politikaların hangi alanları kuşattığı, sistemin diğer organ ve kurumlarının yetki sahasına girip girmediği meselesidir.
Bu belgelerde çeşitli dönemlerde yer almış, bugün de yer almaya devam eden özelleştirme, AB'ye üyelik, devlet yapılanması, mahalli ve kültürel özelikler gibi konular temelde yürütme ve yasamanın yetki alanına giren, dolayısıyla sorumluluğa ve denetime tabi meselelerdir. Dahası çoğulcu bir toplum ve siyaset düzeninde bir görüşte diğerine, bir partiden öteki partiye değişiklik gösterebilecek siyasi konulardır.
Siyasetin ve siyasi partilerin toplumsal talepleri siyasi kararlara dönüştürme işlevi dikkate alınırsa, belge bu işlevi tekel altına alarak tek cümleyle devletin siyaset üzerindeki egemenliğini ifade etmektedir.
Bu belgenin gizli bir kararname gibi bağlayıcı nitelik taşıması, devlet işi karar ve iletişim mekanizmalarında ana yönerge görevi yapması bu tabloyu daha koyu hale getirir.
Yürütme ve idare faaliyetlerinin bir anlamda bu belgeyle uyum taşıması zorunluluğu, bu alanlara yapılan müdahalenin kurumsal ve kalıcı bir nitelik taşıdığını gösterir. Bu kurumsallık ve kalıcılığın aşılması iktidara gelen hükümetlerin manevra kabiliyetine bağlıdır ki bu kabiliyete de ülkemizde pek sık rastlandığı söylenemez.
Nitekim işin kritik yönü bu belgenin hazırlanma biçimiyle ilgilidir.
Yasaya göre belge bakanlar kurulunda oluşturulur ve onaylanır, MGK'ya götürülür ve idareye tebliğ edilir. Fiiliyatta ise belge Genelkurmay ve MGK bünyelerinde son şeklini almakta, bakanlar kurulu bu hazır belgeyi onaylamakta ve onu hazırlayanlara tebliğ etmektedir.
Ardından belge sadece o hükümeti değil, ardından gelecek hükümetleri de bağlamaktadır...
Söylenecek başka bir şey kaldı mı? (AB/TK)