Türkiye dışında yaşayan Kürtler, son aylarda tırmanma gösteren çatışmaların sonlandırılması için bir barış kampanyası başlattı. Birgün gazetesinde de yayımlanan "Barış için silahlar susmalıdır" başlıklı çağrı metnine, 100'e yakın kişi imza attı.
Türkiye'nin Türklerin ve Kürlerin ortak mücadelesiyle yurt edinildiği tarihsel sürece de değinilerek vurgulanan metinde, "Kürtlerden ve Türklerden oluşacak bir akil insanlar heyetinin öncelikle her iki tarafla konuşup, her iki halk arasındaki ölme ve öldürmeye dayalı gerilimi ortadan kaldırabileceği"ne işaret edildi.
Barış için silahlar susmalıdır
"Biz Kürtler, siyasetçileri, bin yıldır Anadolu'yu yurt edinmiş Türklüğü basit görmüyoruz. Fakat Türk devleti ve halkı da, 5 bin yıldır bu topraklarda yaşayan ve nice imparatorluklar ve devletler savmış 40 milyonluk kadim Kürt halkını basit görmemelidir."
Ülkemiz Kürdistan ve Türkiye topraklarında oluk oluk kan akıyor. Asker ve Gerilla cenazeleri her iki tarafın yüreğini yakıyor. Bin yıldır bu topraklarda yaşayan Kürt ve Türk halklarının evlatları birbirinin canına kıyıyor. Kürt sorunu çözümsüz kaldıkça düşmanlık derinleşiyor ve her iki halk için hayat, şiddetli bir iç savaşa doğru ilerliyor.
Türkler, Anadolu topraklarında üç kez stratejik başarı kazandılar. Üçünde de sırtlarını Kürde dayamışlardı. 1071'de Alpaslan'ın Bizans'a karşı savaşında Türklerin yanında Kürtler vardı. Türkler, Kürtlerin desteğiyle Bizansı yenip, Anadolu'yu yurt edindiler.
Osmanlı, Doğudan gelecek tehlikeler karşı Kürtlere dayanarak, 500 yıl bir dünya imparatorluğu olarak yaşadı.
"Kürt inkarıyla başladı"
Birinci Dünya Savaşı'nda Kürtler Çanakkale'de savaştı, dört taraftan kuşatılmış Anadolu'da daha sonra kendilerini yok sayacak Cumhuriyet'in kurulmasını kanlarını dökerek sağlamışlardı. İmparatorluk başkenti İstanbul yorgun düşmüştü. Kürt halkı, hayati bir dönemeçte yine Türke destek verdi. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra inkar ve katliamla işe başladı. Kürt inkarıyla, biz doksan üç yıldan beri kimliksiz, insan haklarından yoksun, hiçbir demokratik hakkı olmadan, katliam ve sürgün cezalarına çarptırılarak yaşadık. Bütün hak arayışlarımızın adı eşkiyalığa ve teröristliğe çıkarıldı. Suskunluklar hep göreceli kaldı. Kürt nesilleri, itildikleri kuytuluklarda isyan ve katliam söylenceleriyle büyüdüler. Bütün demokratik ve hukuk yolları kapatılan Kürtler yok olmamak için 1980'lerde mecburen PKK aracılığıyla silaha sarılıp dağlara çıktılar. Yaklaşık otuz yıldır süren bu kanlı tarihle herkesin yüzleşme zamanı geldi ve geçiyor. Yıllardır süren bu kirli ve kanlı savaşta Kürt ve Türk halkları bir çok değerini kaybetti. Beş bin yıllık yerleşim yerleri yıkıldı. Halkın dürüst insanları cinayetlere kurban götürüldü. Türkiye ve Avrupa ülkeleri en büyük Kürt göçüne tanıklık etti. Şimdi de galibi ve mağlubu belli olmayan savaş gittikçe tırmanıyor. Herkes öfkeli ve savaş tamtamları çalıyor.
Yurdunu seven hiçbir vicdan sahibi bu savaşta seyirci kalamaz. Savaşlar bazen bir kıvılcımla gelir, bir Tsunamiye dönüşür ve önüne çıkan her şeyi silip süpürür ve bu felaketi izleyipte sağ kalanlar geçmişin yaralarını sarmaya çalışmaktan başka bir şey yapamazlar. Onun için vakit varken, kanlı hesaplaşma duygularını bir kenara iterek, yeni bir beyaz sayfa açıp, ortak ülkenin eşit yurttaşları olarak özgürce bir arada yaşayabiliriz.
Yarın, bu satırları yazarkenki duygularımızla birlikte tarihi bu fırsatta elden kaçmış olabilir. Kürt halkı, onun adına savaşanlar, siyaset ve diploması yapanlar kendi topraklarında özgür ve eşit yurttaşları olarak yaşamak istiyorlar. Bütün beklentileri ve mücadele amaçları budur. Kürt sorunu, Türkiye'de demokrasiye ulaşmanın da temel elemanıdır. Demokrasi olmadan Kürt sorunu çözülmez. Kürt sorunu çözülmeden demokrasiye ulaşılamaz. Yara daha da derine inmeden bu savaşı durdurmamaya ve iki toplumu kanlı bir boğazlaşmaya itecek savaş kanallarını tıkamamız lazım. Kürtler için hak aramanın tek yolu silah değildir. Öte yandan, devletin inkar ve baskısından kaynaklanan ağır tahrikleri sonucu dağlara çıkmış Kürtlere karşı silah kullanmak da sür git bir devlet hakkı değildir. Türk devleti ve halkı şunu çok iyi bilmelidir. Kürtlerle barışmadan, onların gönüllü desteğini almadan ne saygın bir devlet ne de saygın bir halk olunabilir.
Biz aşağıda imzası bulunan, Kürt aydınları ve Sürgündeki Kürtler, Türk devletinin ve PKK'nin karşılıklı olarak çatışmaları durdurmasını istiyoruz. Böyle bir istekte bulunmanın tek başına bir işlevinin olmadığını biliyoruz. Kürtlerden ve Türklerden oluşacak bir akil adamlar heyeti öncelikle her iki tarafla konuşup, her iki halk arasındaki ölme ve öldürmeye dayalı gerilimi ortadan kaldırabilir. Bir kez daha uyarıyoruz. Eninde sonunda hakkın yerini bulacağı o çözüm noktasına savaşsız ve ölümsüz varma şansına sahibiz. Biz Kürtler, siyasetçileri, bin yıldır Anadolu'yu yurt edinmiş Türklüğü basit görmüyoruz. Fakat Türk devleti ve halkı da, 5 bin yıldır bu topraklarda yaşayan ve nice imparatorluklar ve devletler savmış 40 milyonluk kadim Kürt halkını basit görmemelidir.
Henüz vakit varken çözüm tartışmalarında ölmeye ve öldürmeye dayalı silahı devreden çıkaralım...
İmzalar
Yaşar Kaya, Hasan Bildirici, Ahmet Alim, Kutbettin Özer, Naki Bektaş, Mehmet Sebatlı, M. Elî Tuysuz, Harun Ahmet, Kenan Engin, Aydın Dere, Hüseyin Turhallı, Hülya Yetişen, Devran Asmen, Hejare Şamil (Gazeteci yazar), M. Salih Erol, Xaki G. Bargin, Kamiz Şeddadi (Gazeteci. Rusya), İbarhimê Paşa (Albay, Kırgızistan), Knyaze İbrahim (Kazakistan, Kürt Dernekleri Birliği Başkanı), Şeyh Ramazan Seyidov (Kazakistan Kürt Dernekleri Birliği yetkilisi), Letif Memmed Biruki (Gazeteci, Rusya), Kerem Ankosi (Gazeteci-yazar, Gürcistan), Seymur Alixanov (Gazeteci, Azerbaycan), Tahir Suleyman (Gazeteci, Azerbaycan), Hesene Hecisuleyman (Şair-gazeteci, Kazakistan), Heseni Evdi (Doçent, Kazakistan), Rasul Başirov (Doçent, Kırgizistan), Adilê Çemal (Gazeteci, Kazakistan), Medine Mustafaeva (Gazeteci, Kazakistan), Dursun Ali Kücük, Amina Turhalli, Engin Çiftçi (Hukukçu), Mahir Çelik (Almanya), Kudbettin Baran, Hasan Balıklaya, Faiz Cebiroğlu (pedagog, Danimarka), Hasan Dere, Düzgün Taşkıran (Şair, Avusturya), Mithat Atılgan, Serdal Benli (Sosyolog ve Danimarka Sosyalist Halk Partisi Milletvekili adayı, Murat Kaya, (Luzern Kürt Kültür ve Entegrasyon Derneği Başkanı), Tino Zagros (Kopenhag), Mam Recall, Sylvain Özdemir, Zeki Öztürk, Güler Can, Ihsan Can, Nuri Kendal, Hasan Akbal (Nıvskar Folklorist), Osman Çınar, Rohat Miran, Nurî Emînî (Swêd), Abdullah Cakay (İsviçre), Reşad Özkan, Yakup Özbey, Baran Hiwa, Metin Ayyıldız, Mustafa Kaplan, Şahin Özcan, Tiryaki Küçük, Hüseyin Kartal (Yazar), Yad Civan (Gazeteci), Yaşar Karadoğan (Yazar), Mesut Sakar (Mühendis), Ali Eltemiz (Ekonomist), Gülbey Çiçek, Hasan Çoban (iş insanı), Akif Hasan (Televizyoncu), Adnan Dindar (Tercüman), Ali Haydar (İş insanı), Ayhan Çiftçi (politikacı), Ahmet Barackılıc (İş insanı), Serhat Aydın (İş insanı), Dilbixun Dara (Gazeteci), Eyüp Burc (İş insanı), Eyüp Demir (Gazeteci), Ferda Celoğlu (İş insanı), Fırat Avşar (İş insanı), Hafiz Turhali (Din görevlisi), Hamit Okçuoğlu (İş insanı), İsmet Turanli (Doktor), İrfan Doğan (Gazeteci), Haydar Yosun (İş insanı), Veysel Akay (Avukat), Musa Karaçoban (İş insanı), Mustafa Aksakal (İş insanı), Metin İncesu (Gazeteci), Abdullah Barcadurmuş (Politikacı), Selahatin Can (İş insanı), Ümit Yazıcıoğlu (Profesör). (EÖ)