17 Ağustos 1999 depreminden sonra Türkiye'nin farklı illerinden deprem bölgesine gidenlerin ortaklaşa çalışmasıyla ortaya çıkan ve üç yıl boyunca faaliyet gösteren Dayanışma Gönüllüleri Derneği'nin eski Başkanı Bülent Uyguner, "Deprem gibi olağanüstü koşullarda ayakta kalmayı sağlayacak tek şey örgütlülük" diyor.
"Vatandaşların, bulundukları yerleşim alanlarında, güncel hayata müdahale edebilmesi gerek. Örgütsüz vatandaş, acil ihtiyaçlarının karşılanmasını devletten bekliyor. Kritik durumlarda devlet de çöktüğünden ortaya büyük bir boşluk çıkıyor. Hayatın her alanında örgütlülük, halk inisiyatifini harekete geçirebilmek için çok gerekli; temel ihtiyaçların karşılanması konusunda büyük fayda sağlıyor."
bianet'in görüştüğü Uyguner'e göre, 17 Ağustos depreminden sonra Marmara bölgesinde bu konuda önemli adımlar atıldı, sivil toplum kuruluşlarının faaliyetleri arttı ancak zamanla vatandaşları dışarıda bırakan bir politika hakim oldu.
Bugün bölgede yapılaşmada deprem koruma sınırlarının dışına çıkıldığını, talimatların yerine getirilmediğini belirten Uyguner, yeşil alanlarda betonlaşma başladığına, mimarlar odasının çizdiği sınırların dışına çıkıldığına, planlı çalışmalar yürütülmediğine dikkat çekiyor.
Sivil toplum kuruluşları işlevsiz kaldı
Uyguner, deprem sonrasında ortaya çıkan sivil toplum kuruluşlarının, sosyal yaşamın yeniden örülmesinde ve alternatif yaşam modellerinin ortaya çıkarılmasında esas işlevlerini yerine getiremediğini savunuyor ve ekliyor:
"Deprem gibi doğal afetin sonuçlarının bu kadar yıkıcı olmasının kapitalist sistemden kaynaklandığını, çözümünün de politik, ekonomik ve sosyal olduğunu göz ardı eden bir bakış açısı, sorunların çözümüne katkı sunamazdı."
En büyük kazanç, halkın daha örgütlü ve bilinçli olması
Marmara bölgesinde vatandaşların deprem bilincinin yükseldiğini ancak devletin buna uygun bir altyapı çalışması olmadığını belirten Uyguner, "Belki de en büyük kazanç, halkın öz örgütlenmesini sağlama ve taleplerini dile getirme konusunda eskiye nazaran daha örgütlü ve bilinçli olması" diyor.
Uyguner'e göre, devlet toplu konut idaresi ile iş ve yaşam alanlarından uzak konutlar yapıyor ancak bütünlüklü yerleşim politikaları yürütmüyor. Deprem bölgesinde kalıcı konutlara yerleştirilen insanların sorunları da bitmiyor, ihtiyaçları planlı bir biçimde karşılanmıyor.
"Depremzedelerin sorunları bitmiyor, taleplerini dile getirmek istediklerinde kimi kez şiddetle karşılaşıyorlar. Buna karşı dayanışma çok önemli. Oysa deprem denildiğinde akla öncelikle sivil savunma, arama kurtarma faaliyetleri geliyor."
Uyguner, "Bunlar olumlu ama depremzedelerin deprem sonrasında hayatlarını idame ettirebilmesi ve dönüştürebilmesi de gerekiyor. Örgütlülük, yaşanacak olası bir afet durumunda hayat kurtaracak bilgi birikimini ve deneyimi de yaratıyor" diyor. (BB)