* Fotoğraflar: Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği
Ankara’da dün Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nda Balıkesir’in Havran ilçesindeki Demirtepe Altın Madeni Projesi’nin İnceleme Değerlendirme Komisyonu (İDK) Toplantısı gerçekleştirildi.
Toplantıya Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği’ni temsilen bir heyet de katıldı. Şirketin proje ile ilgili yaptığı sunumun ardından heyet üyeleri ayrı ayrı söz alarak projeye olan itirazları dile getirdi ve projenin Şap Dağı orman ekosistemine, bölgedeki su kaynaklarına, Havran Barajı’na etkileri konusunda detaylı bilgiler verdi.
Aynı şirketin, Bahar Madencilik’in yürüttüğü Fatsa Altın Madeninin bölgedeki yer üstü ve yeraltı sularında ve toprakta yarattığı kirlilikle ilgili raporları da komisyona anlatan heyet, Havran Barajı yakınlarında böyle bir madencilik faaliyetinin bölgenin idam fermanı olacağını ifade etti.
Heyet ayrıca halkın projeyi istemediğine dair 12 bin imzalı dilekçeleri de komisyona sundu. Kamu kurumlarının da görüşlerinin alınmasından sonra, İDK Komisyonu Başkanı Kenan Ocak, yapılan itirazlar ve rapordaki eksikler nedeniyle ÇED sürecinin durdurulduğunu açıkladı.
İtirazlar Bakanlığa da sunuldu
Heyette yer alan isimler makine mühendisi Figen Can, gazeteci Aykut Alyanak, Kırsal Çevre Sorunlarını Araştırma Derneğin’den orman mühendisi Salih Usta, Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu ve avukat Cömert Uygar Erdem, proje ile ilgili itirazlarını da ayrıca yazılı olarak Bakanlığa sundu.
Çevre aktivistlerinin çabalarının bir kez daha sonuç verdiğini belirten dernek, sürecin takipçisi olacaklarını da bildirdi. Açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
“Şap Dağı’nın ve Havran yöresinin katline sebep olacak Demirtepe Altın Madeni Projesi’ne izin vermeyeceğiz. Havran’ın üstü altından değerlidir! Siyanür öldürür!”
15 maddede proje neden durmalı?
Proje hakkında “ÇED Olumsuz” kararı verilmesini talep eden dernek üyelerinin komisyona sunduğu nedenler 15 maddede şöyle sıralandı:
- Raporda projenin iki etap olduğu belirtilmekte; “İş bu proje kapsamında Birinci Aşamanı’n yapılması planlanmaktadır. Birinci aşamada ana ocaktaki 1.1 g/t Au tenörlü 16 milyon tonluk cevherin işletilmesi planlanmaktadır. Birinci aşama kapsamında bir yıllık arazi hazırlık ve inşaat sürecini takiben 10 yıllık işletme süresi ve iki yıllık kapatma süreci ile 13 yıllık proje ömrü öngörülmektedir. İkinci aşamada ise yaklaşık 28,4 milyon tonluk cevher işlenmesi planlanmaktadır. İkinci aşamada ki madencilik faaliyetleri için ayrıca ÇED süreci başlatılacaktır. Maden ömrü kapasite artışına bağlı olarak 10-15 yıl daha uzamış olacaktır. Bununla beraber birinci aşamadaki proje ömrü ile proje ömrünün toplamda 20 – 25 yıl olması planlanmaktadır. İkinci aşamada yapılacak madencilik faaliyetlerinde çıkacak pasanın birinci aşamada oluşacak açık ocak boşluklarında dolgu olarak kullanılması planlanmaktadır” denilmektedir. ÇED Yönetmeliği madde 25 gereğince, TEK ÇED BAŞVURUSU yapmak zorunludur. Ancak, somut durumda proje parçalanarak, farklı farklı ÇED süreçleri işletilmek suretiyle bütüncül etki değerlendirmesi engellenmektedir. Projenin bütüncül etkilerinin, projenin başında irdelenmesi gerekmektedir. Bu durumda ÇED raporunun yalnızca birinci etap için değil, her iki etapı da kapsayacak şekilde hazırlanması gerekirdi. Proje iki etap halinde çok daha büyük bir alanı kapsayacak ve toplan etkisi daha fazla olacaktır. Bu nedenle, projenin tümünü kapsamayan bu ÇED Raporu geçersiz sayılmalı ve reddedilmeli ve süreç sonlandırılmalıdır.
- Balıkesir ilimizde Balya, Havran ve İvrindi, Sındırgı, Dursunbey, Edremit, Burhaniye, Ayvalık ilçelerimizde birbirine yakın çok sayıda faaliyette olan metalik madenciliği mevcuttur. Ayrıca bölgede ÇED süreci devam eden veya henüz ÇED süreci başlamamış ancak sondaj ve arama aşamasında olan çok sayıda proje mevcuttur. Ayrıca bölgede yine henüz ihalesi yapılmamış ancak maden alanı olarak belirlenmiş ihale alanları da mevcuttur. Bunca maden projesinin bir arada incelenmesi ve kümülatif etkisinin incelenmesi ve bölge için tüm diğer enerji ve maden projeleri ile birlikte stratejik çevresel etki değerlendirmesi yapılması ve bu projelerin daha sonra değerlendirilmesi gereklidir. Raporda 10 km mesafede kümülatif etki değerlendirmesi yapılmış olup bu mesafede proje yok denilmektedir. 10m km mesafe sınırı uygun değildir ve bölge bir bütün olarak ele alınmalıdır. Bu nedenle raporun Kümülatif etki değerlendirmesi oldukça yetersizdir ve bölgedeki 1 km. mesafede olan diğer projeler bile değerlendirilmemiştir ( çok yakınındaki Eğmir Demir madeni projesi bile göz ardı edilmiştir). TEMA Vakfı tarafından hazırlanmış olan ve “Kazdağlarında Madencilik Raporu” na göre Balıkesir ve Çanakkale’nin yüzde 79’u madencilik projeleri ile kaplıdır. Bu projelerin bir kısmının bile faaliyete geçmesi bölgeyi yaşanmaz hale getirecektir. Rapora bağlantıdan ulaşılabilir.
- Raporda “Ayrıca 59956 ruhsat numaralı sahada, 18.04.2018 tarih ve E-2018199 karar ile “RN 59956 numaralı Altın Ocağı Patlayıcı Madde İlavesi ile ilgili ÇED Gerekli Değildir Kararı alınmıştır(bk. Ek-2)” denilmektedir. Oysa bu karar derneğimiz tarafından açılan dava neticesinde iptal edilmiştir. Bu nedenle, söz konusu projenin de işbu ÇED raporuna dahil edilmesi gerekmektedir.
- Raporda “11,84 hektarlık ÇED alanında ‘’Altın Madeni Ocağı’’nda üretim devam etmektedir. 59956 saha ile ilgili üretim yapıldığına dair Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü yazısı Ek-4’te verilmiştir” denilmektedir. Üretimin devam etmesi konusu doğru değildir. Üretimin yapılıp yapılmadığının yerinde incelemesi gereklidir.
- Proje, yaşam alanlarına çok yakındır. Raporda “ÇED sınırına en yakın yerleşim birimleri; 3,4 km mesafedeki Eğmir Mahallesi, 1,79 km mesafede Büyükşapçı Mahallesi ve 3,53 km mesafede Küçükşapçı Mahallesi’dir. Ocak alanına en yakın hane ise 2,34 km güneydoğuda bulunan yerleşimdir. Proje alanına ulaşım; Balıkesir Havran üzerinden, Eğmir Mahallesi yolları ile ulaşılabilmektedir” denilmektedir. İşletme sistemi patlatmalı açık olan bu proje bölgeyi ve köyleri patlatmadan kaynaklanan gürültü ve tozumalar nedeniyle yaşanmaz hale getirecektir.
- Raporda, “Patlatmalı açık ocak işletmeciliği ile çıkarılacak cevher, öncelikle cevher hazırlama tesisine ve akabinde cevherin zenginleştirmesi kapsamında yığın liç ve ADR proseslerinden geçecektir. tabakalar ile kaplanacak yüklü solüsyon, yüksüz solüsyon ve acil durum havuzu ünitede yer alacaktır. Yığın liç sahasında liç edilecek cevher kırma eleme tesisinde istenen boyutlara indirgendikten sonra aglomerasyon tesisinde kireç ve çimento ilavesi ile aglomere edilerek yığınlar halinde serilecek ve uygulanacak seyreltilmiş siyanür çözeltisi ile liç edilecektir” denilmektedir. Ayrıca, “Hidrojen siyanür (HCN) gazı yığın liç sahasından, sıyırma kolonları alanından ve kimyasalların hazırlanması sırasında kullanılan NaCN (Sodyum siyanür) nedeniyle açığa çıkacaktır. HCN insan sağlığını ve refahını korumak için kontrol altında tutulması gereken zehirli bir gazdır” denilmektedir. Bu durumda projede miktarı belirtilmemiş olmakla birlikte çok miktarda siyanür, kireç ve çimento kullanılacaktır. Siyanürün öldürücü ve bir sürü hastalıklara yol açtığı bilinmektedir. Proje bu nedenle insan ve çevre sağlığı açısından büyük risk taşımaktadır.
- Raporda “İnşaat aşamasında işveren ve taşeron firma personeli olarak yaklaşık 250 kişi, işletme aşamasında işveren ve taşeron firma personeli olarak yaklaşık 234 kişinin istihdam edilmesi planlanmaktadır” denilmektedir. Madencilik projelerinde nitelikli elemanlar dışardan sağlanmakta ancak niteliksiz iş gücü bölgeden sağlanmaktadır. Verilen bu rakamlar bölge için büyük rakamlar değildir, bu istihdam bölgenin tarım ve turizm potansiyeline uygun açılacak iş olanakları ile sağlanabilir ve çalışanlar da daha sağlıklı bir iş kolunda çalışmış olur.
- Yığın liç tesisi, 300 bin m2. dir ve Büyükşapçı mahallesinin 3 km kuzeyinde, Yorteri Tepesi’nin yamacında, açık ocak sahasının 4 km kuzeydoğusunda yer alacaktır. Saha genel olarak tarım arazilerinden oluşmakta olup bu alanlarda yer alan parsellerin yaklaşık yüzde 70’i Bahar Madencilik’e aittir. Proje kapsamında yer alacak yığın liç tesisi, 10 milyon m3 yığın kapasiteli olarak tasarlanmıştır. Yığın liçi alanının tarım alanlarına denk gelmesi nedeniyle, tarım alanları yok olacak ve bölgenin tarımı olumsuz etkilenecektir.
- Açık ocak alanı ve atık alanı Pinus nigra (karaçam) ormanları alanında kalmaktadır. Raporda “Bu ormanlar proje alanında klimaks safhadadır. ÇED alanı içerisinde yerleşim yeri olmadığı için bölgede yayılış gösteren doğal ormanlar oldukça kapalı örtüye sahip ve sağlıklıdır” denilmektedir. Bu durumda oldukça sağlıklı olan karaçam ormanları proje nedeniyle yok olacaktır. Raporda kesilecek ağaç sayısı olarak da 187 bin rakamı verilmektedir. Bu rakam daha birinci etap içindir. İkinci etap için de bu rakamın en az iki katı daha ağaç kesilmesi muhtemeldir. Ağaç sayısından çok, her türlü flora ve faunasıyla bir orman ekosistemi yok olacaktır.
- Proje alanı, Havran Barajı’nın üstündedir ve çok yakındır. Havran Barajı’na bağlanan derelerin su toplama havzaları da bu proje alanı içerisinde kalmaktadır. Su toplama havzaları yok olan dereler, su toplayamayacak ve kuruyacaktır. Bu durumda Havran Barajı’nın da suları azalacak, bu durum barajla sulanan tarım alanlarının da susuz kalmasına neden olacaktır. Ayrıca madende meydana gelebilecek asit maden drenajı vb nedenlerle ve siyanür nedeniyle yer altı suları ve topraklar kirlenecektir. Bu kirlenme Havran Barajı için ve baraj suları ile sulanacak tarım alanları için çok ciddi riskler taşımaktadır. Havran Barajına yakın bir mesafede bu proje kabul edilemez.
- Proje diğer yandan da Gönen Barajı’nın uzun mesafe koruma alanı sınırındadır. Bu nedenle bu projeden dolayı içme ve kullanma suyu sağlayan Gönen Barajı da bu projeden olumsuz etkilenecek, barajdan su kullanan halk ve tarım alanları açısından da risk oluşacaktır.
- Raporda “Ruhsat sahası içindeki su kaynaklarının korunması, su kaynaklarına zarar verilmesi halinde alternatif su kaynakları bulunacak ve su temini çözüm yöntemlerinin tesis edilmesi hususlarında da tüm yatırım masrafları firma tarafından karşılanacaktır” denilmektedir. Yani su kaynaklarına zarar verilme olasılığı şimdiden kabul edilmektedir. Nitekim çoğu altın madenciliği projelerinin yakınlarında yer altı ve yer üstü suları ve topraklar kirlenmektedir. Örneğin aynı şirketin, Bahar Madencilik’in yürüttüğü Fatsa Altın Madeni Projesi çevresinde yer altı ve yerüstü suları ve topraklar ağır metallerle kirlenmiş olup bu durum Prof. Dr. Mehmet Aydın tarafından akredite laboratuarlarda yaptırılan tahlillerle ortaya çıkmıştır.
- Raporda: “İşbu proje kapsamında gerçekleşecek faaliyetler, karşılaştırılabilir bir zaman döneminde gözlenen doğal iklim değişikliğinden etkilenirken doğrudan ya da dolaylı olarak küresel atmosferin bileşimini bozan insan etkinliklerinden minimum düzeyde etkileneceği düşünülmektedir. ÇED alanı ve çevresinin iklimin zamansal, kendi doğal değişkenliği nedeni ile oluşacak etkiler haricinde proje kapsamında ve madencilik faaliyetlerinden kaynaklanacak etkilerin; gerekli izleme, kontrol ve rehabilite çalışmaları ile asgari seviyede olacağı öngörülmektedir” denilmektedir. 187 bin ağacın kesileceği ve bir orman ekosisteminin yok edileceği, tarım alanlarının yok olacağı, derelerin ve su kaynaklarının kuruyacağı bir proje nasıl olup da iklim değişikliğine etkisi olmayacaktır?
- Rapora göre Su kullanımı: Kırma Tesisinde Su Kullanımı: 21 bin 600 lt/gün, Personel:73 bin 242 lt/gün, Proses: 260 bin lt/gün olmak üzere toplam 74 bin 42 lt/gün (374 ton/gün, 8.976 ton/ay, 107.712 ton/yıl). Zaten iklim değişikliği nedeniyle giderek kuraklaşmakta olan bölgede bir de bu kadar su maden tarafından kullanılacak ve bölge daha da fazla susuz kalacaktır.
- Rapor çok özensiz hazırlanmış olup bazı bölümleri başka raporlardan “kopyala yapıştır” yöntemi ile kopyalanmıştır.
(TP)