Çizer: Murat Başol
İkisi tutuklu 20 sanıklı Cumhuriyet davasının sekizinci duruşması Silivri’de görülüyor. Duruşmanın bugünkü (25 Nisan) oturumunda avukatların beyanı sürüyor.
Cumhuriyet’in haberine göre avukatların beyanı bittiğinde sanıkların son sözleri sorulacak. Bugün hükmün açıklanması bekleniyor.
TIKLAYIN – Cumhuriyet Davasında Karara Doğru: Bu Mu Kanun? Bu Mu devlet?
Yarsuvat: Sıradan bir siyasi dava değil
Silivri Cezaevi’nin karşısında bulunan İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşma avukat Duygun Yarsuvat'ın savunmasıyla başladı.
Davanın “sıradan bir siyasi dava olmadığını” söyleyen Yarsuvat “Çünkü hukuk dışında her şey var bu davada” diye konuştu.
Ceza hukuku prensipleriyle halledebileceğimiz hiçbir şey bu iddianamede yer almamaktadır. Cumhuriyet gazetesini susturmak için hukuk bu davaya alet edilmiştir.”
Çizer: Kemal Gökhan (Büyük görmek için görsele tıklayın) |
“İddianame şahit beyanlarına dayanmıştır. Şahit beyanlarıyla suçlayabilir misiniz? Görgü şahitleri olmadıkça suçlayabilir misiniz? Yayın politikasını beğenmiyorsan gazeteyi okumazsın olur biter. Ama bu sebeplerle "terör örgütüne yardım ediyor" diye cezalandırmanın ceza hukukunda yeri yoktur.
“O tarihte 22, 23 yaşındaki bir kişinin, hiçbir hukuki formasyonu olmadan, bilirkişi diye hazırladığı fezlekeye böylesi bir dava dayandırılamaz.
“Benim gazetemde çıkan yazıları incelemeden, 'kırıcı mı, değil mi' araştırmadan, 'suç işlemeye yöneltiyor mu değil mi' araştırmadan bu davanın açılması yanlıştır.
“Savcı Murat İnam kendini kurtarmak için böylesi bir iddianame hazırlamak zorunda kalmıştır. Şimdi Ankara'da yargılanmaktadır. 'Sen kaptansın, en son sen çıkarsın' dediniz. 564 gündür burada hürriyetinden yoksun. Akın Atalay ne yaptı? Birisini mi öldürdü? Cumhuriyet gazetesini yayınlayan vakfın yöneticisi oldugu için burada örnek olarak cezalandırılmak isteniyor. Hayatın bir cilvesi olarak iddianamede Cumhuriyet gazetesi ve çalışanlarının suç işlediğini söyleyen, bu mahkemenin savcısı, birkaç yıl önce Cumhuriyet aleyhine Gülen'e hakaret gerekçesiyle ceza istemiştir. Şimdi Gülen'e yardım için ceza istemektedir.
Duruşma öncesi Cumhuriyet avukatlar (soldan sağa) Tora Pekin, Abbas Yalçın, Fikret İlkiz
Çizer: Murat Başol
“Diğer basın organları ya satın alındı ya da susturuldu. Demokratik hukuk devletinden bahsetmeye imkanımız kalmadı. Bu dava öylesine kurgu bir dava ki duruşmalar devam ederken bir takım belgelerin duruşmaya geldiğini gördük, kimin tarafından gönderildiğini gördük.
“Mahkeme sürerken Osman Kavala ile ilgili bir soruşturma sırasında Kavala'nın telefonundaki bilgiler bu davaya gönderildi. Boyuna belge/bilgi geldi, siz de okuyup dosyaya koydunuz. Nasıl geldi bu bilgiler? Kavala yeni gözaltına alınmıştı. Polis ifadesine avukat arkadaşlarımız gitti, o ifadeler buraya geldi. Yani diyorsunuz ki 'sen burada boşu boşuna konuşuyorsun' ama en azından kayıtlara geçiyor. Yani diyorsunuz ki "Sen burada boşu boşuna konuşuyorsun", ama en azından kayıtlara geçiyor.
Çizer: Kemal Gökhan |
“İddianamede Aydın Engin ve Murat Sabuncu'nun Abant toplantılarına katıldığı söyleniyor. Bakın kimler katılmış: Burhan Kuzu, Cemil Çiçek, Hüseyin Gülerce, Fehmi Koru. Bunlar 1997'den beri yapılan toplantılardır. Niye o zaman yasaklamadılar? Biz o toplantılar katılmadık ve tasvip etmedik ama cezalandırıldık.
“Ceza hukukunu bir sopa olarak kullanan muktedirin sonucudur bu davalar. OdaTV, Ergenekon, Deniz Kuvvetlerine yönelik casusluk davası, Cumhuriyet davası ve Sözcü davası, kendisinin hoşuna gitmeyen basın organlarını cezalandırma davasıdır. Heyetinizden adil ve dürüst bir karar bekliyoruz.
Belen: Cumhuriyet ve muhalif gazetelere gözdağı davası
Yarsuvat'ın ardından Avukat Bahri Belen konuşmaya başladı. Belen'in beyanlarından satır başları şöyle:
“Eğer bir ülkede ceza muhakeme usulü evrensel nitelikte yazılmadıysa o ülkede kişi güvenliği/hukuku ile huzur/güvenlik yoktur.
“Hem sanıklar hem de biz avukatlar önemli bir olguya işaret etmek istedik. 'Bu siyasi bir dava, basın ve ifade özgürlüğü kriminalize ediliyor. Cumhuriyet ve muhalif gazetelere gözdağı için açılmıştır' dedik.
“Savcılığın başka bir saiki var. O da TC hükümetini itibarsızlaştırmak, IŞİD'e yardım ettiği algısı yaratarak hukuki sorumluluk altına sokmak. Peki tanık beyanları işe yarar mı, ya da ne işe yarar? AİHM diyor ki bir kararında "Hükümetlerin eleştirilmesi ve milli çıkarları zedeleyecek bilgilerin paylaşılması, terör örgütlerine yardım edilmesi gibi ağır suçları doğurmaz." AİHM Cumhuriyet ile ilgili henüz bir karar vermedi. Şahin Alpay kararı var.
“Huzurda dinlenen tanık beyanlarında müvekkillerimizin farklı bir yayın politikası izlediğini söyleyenler ve bunun vakıf yönetimi değişiminden sonra yapıldığını söyleyenler oldu, ama burada kimse silahlı bir örgütün üyesi olarak bunun yapıldığını söylemedi.
“Yayın politikası nedeniyle kendisine haksızlık yapıldığını söyleyenler bu gazeteyi okumaz ama kimse -ne İnan Kıraç ne de Alev Coşkun- burada yargılananların bir silahlı örgüte üye olduğunu iddia etmedi. Mehmet Faraç ile ilgili değerlendirmeyi yaptık, gazete ile davalı olduğunu söyledik. Tora Pekin çok nazik olduğu için sebebini söylemedi ama Fikret İlkiz aslında şahsın bir kadına şiddet uyguladığı için başka bir binaya gönderildiğini açıkladı.”
Aranın ardından Cumhuriyet gazetesi avukatlarından Abbas Yalçın savunma yaptı. “Yargılama boyunca yaşanan adil yargılama ihlallerinden bahsedeceğim” diyen Yalçın şöyle konuştu:
“Gizli bilirkişiden bahsediliyor. Hukuk tarihinde olmayan bir usulsüzlük var. Tam bir yıl sonra raporları kimlerin yazdığını öğrendik. Ahmet Keçeci olduğunu öğrendik. Soruşturma başladığında savcılık koridoruna dahi giremiyorduk. Bizde olmadığı halde soruşturmanın tüm detayları Anadolu Ajansı'nda vardı. Şık, 29 Aralık'ta gözaltına alındı, 30 Aralık'ta ifadesi alındı. 29 Aralık'ta Nazif Karaman'ın Sabah'ta Şık hakkında "şok suçlama" haberi çıktı.”
Pekin: Şiddeti öven tek bir kelime gösteremezsiniz
Çizer: Zeynep Özatalay (Büyük görmek için görsele tıklayın) |
Gazete avukatlarından Tora Pekin ise “Muhabir ve yazarlarımıza açılan ceza davalarında anormal bir artış var, her şeye dava açılıyor, 'haber de mi yaptırmayacaklar' diye konuşuyorduk. Ama gelip bizi üç ayrı terör örgütüne yardımla suçlayacakları bütün gazeteyi tutuklayıp götürecekleri hic aklımızda yoktu” diye konuştu.
Pekin şunları söyledi:
“24 Temmuz'dan bugüne iddianameden, bu suçlamalardan geriye hiçbir şey kalmadı. '10 bin sayfa çöp' demiştik, az demişiz.
“Ve o kadar çok, o kadar ayrıntılı anlatık ki! Ve üstelik beraat gibi bir düşünce aklımızın kıyısında olmadığı halde hâlâ da anlatıyoruz. Sanırım gerçeğe duyulan inançla ilgili bir iş bu. Başka türlü açıklayamıyorum. Arşiv yalan söylemez ve biz galiba aslında artık sadece arşive konuşuyoruz.
Dava konusu, savcılığın ifadesiyle, bir bütün halinde iddianameye konan haber, yazı, açıklama gibi, paylaşım gibi yayınlar yapmak. Ama savcılığın yapmaktan en çok kaçındığı şey de "bunlar nedir?" diye bakmak.
“Tek bir haberimizde, yayınımızda şiddeti öven, öneren, ifade özgürlüğüne müdahale gerektiren tek kelime gösteremeyeceksiniz. Çünkü yok!
“Üstelik yayımlandığı dönemde suç oluşturmadığı bilinen, bu nedenle basın savcılarının ilgisini çekmeyen haberler zaman geçtikten, zemin değiştikten sonra suçlama konusu yapılmaktadır. 4 aylık dava açma süresinin amaçlarından biri böyle keyfi suçlamalara karşı gazeteciyi korumaktır.
“Anayasa Mahkemesi'nden iki karar aldık: Biri malum müvekkilimiz Turhan Günay'ın tutukluluğunun keyfi olduğunu söyleyen karar. İkinci karar 2014'te Cumhuriyet adına yaptığımız bir başvurunun kararı. Bizim 2014'te yaptığımız başvurunun konusu ne? Fethullah Gülen'in gazeteye açıp kazandığı bir manevi tazminat davası. Bana AYM'ye git talimatını veren kim? (...) Gazetenin imtiyaz sahibi Orhan Erinç. Gazetenin hukuk müşaviri Avukat Akın Atalay. O tarihte her ne kadar AKP-Gülen iktidar kavgası başlamışsa da henüz ortada FETÖ-PDY kavramı olmadığı gibi, Gülenci savcı ve yargıçlar tüm yargı birimlerinde çok güçlüler.
“Acaba 2018'den beş yıl öncesine 2013'e bakarak Cumhuriyet'te Fettullah Gülen örgütünün izini bulan savcılık, gerçekten 2013'teyken ne yapıyormuş?
“Savcı bey 2013'te bizi Gülen'e hakaret etmekle suçluyordu. Bugün Gülen'in gazeteye el koyduğunu iddia ediyor, bu suç şebekesine yardımdan ceza istiyor. Kim inanır buna? Siz inanıyor musunuz? Biz dün neredeysek bugün de oradayız. Orası da gazetecilik. Buna ancak saygı duyulabilir kanaatindeyim.
İlkiz: Gazetecilerin gazeteci, avukatların avukat olması suç
Pekin’in ardından avukat Fikret İlkiz söz aldı.
“Biz Kestanepazarı imamının ne kadar tehlikeli olduğunu yazdık, anlattık. O zaman yargıladığınız Cumhuriyet'i meğer öyle seviyormuşsunuz ki şimdi o döneme geri dönelim diyorsunuz” diyen İlkiz, “AİHM kararlarını bilmiyorsunuz, çünkü siz diyorsunuz ki 'Her özgürlüğü başkasını ihlal ettiğini düşündüğüm yerde sınırlarım. Basın özgürlüğü dahil." Bu yanlış” diye konuştu.
“Her hak ve özgürlüğün sınırını, ait olduğu hak ve özgürlükler kendisi çizer. Basın/ifade özgürlüğü, devletin özgürlükleriyle sınırlandırılamaz. Ceza hukuku cezalandırma hukuku olmaktan çıkarılmalıdır. Bu Nazi hukukundan alınmadır, kalmadır ve artık aşılmalıdır. Bu iddianameye göre açılan dava, davaya konu olan suçlamalar Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 17. maddesinin ihlalidir. Suçlama delil değildir.
“Bu davada gazetecilerin gazeteci, avukatların avukat olması suçtur. Cumhuriyet'in gazete olması suçtur. Cumhuriyeti ayakta tutma çabaları suçtur.
“Tarih tek gerçeği yazacaktır: Davada gazetecilik mesleğinden ve avukatlıktan başka bir şey bulamadık. Adaletin insan onurunu koruyan tarafını seviyoruz. Adaletin hiçe sayıldığını görmek ne büyük bir yıkımdır. Yineliyoruz, gerçek yürüyor, onu hiçbir şey durduramayacak. Dava ancak bugün başlamıştır. Bir yanda gerçeğin ortaya çıkmasını istemeyenler, diğer yanda gerçek ortaya çıksın diye hayat verenler. Haykırıyoruz: Gerçeği yeraltına hapsetmeyin. Ve biz itham ediyoruz!” (EA)