Kelimelerin çoktan bizi terk ettiği, küsüp sonsuza dek susmak için dayanılmaz bir arzu duyduğumuz yere, onların parçalanmış bedenlerinin, artık kucaklayamayacağımız uykularının görüntüsüyle geldik. Dünya, çocuklardan başladı yok olmaya. Artık naklen katlediliyorlar topluca.
Kuzey Osetya'nın Beslan şehrindeki bir okulda rehine tutulan yüzlerce çocuğun katledilişi karşısında gösterilen tepkilerin büyük bir kısmı, insanlığın bu çehresi karşısında duyulan derin utanç ve dayanılmaz acıdan eser taşımıyor.
Terörizme karşı yılmaz savaşçı geçinen zorbalar, kendi uyguladıkları vahşetin meşruiyetine kılıf etmek istiyorlar, "vahşi İslamcı teröristlerin" yaşattıklarını. Onlar için, uygarlık düşmanı Müslümanlar, insanca muameleyi hak etmediklerini kanıtladılar böylelikle. Hem de bütün dünyanın gözleri önünde. Dünyanın bütün dolarları, bütün petrolü, altın rezervleri yetmezdi böylesine olağanüstü bir propaganda faaliyeti örgütlemeye.
Öte yandan bu çocuk katliamının Müslümanların davasını sarsacağını, İslam'ı dünyanın gözünden düşüreceğini öngörüp vahvahlananlar da bu katliamı, kendilerinin de söz hakkına talip oldukları kan satrancında yanlış bir hamle olarak değerlendiriyor.
Orada üç gün aç, susuz bırakıldıktan sonra öldürülen çocukların yasını tutmaya, çocuğunun yüzündeki kanı tükürüğüyle silemeden ölüsünün başına çökmüş ananın acısını hissetmeye yatkın değiller onlar da. Global düşünüyorlar onlar.
Oysa "uygarlığın" on yıllardır beslediği İsrail devletinin katlettiği çocuklar da, onların akrabalarının katlettiği İsrailli çocuklar da aynı rüyaları görüyorlardı. Rus ordusunun katlettiği çocuklarla Çeçen direnişçilerin katlettiği çocuklar gibi. Hepsi yumuşak, tüylü hayvancıkların arkadaşı olduğuna inanıyordu.
Ağaçlara tırmanmaya bayılıyor, şeker yerken sevinç çığlıkları atıyordu.
Henüz insanlar üstüne düşünmeye fırsatları olmamıştı.
Savunmaya kilitlenenler, "Müslümanlar yapmaz" dedi. Bal gibi de yapıyorlar. Hıristiyanlar gibi. Yahudiler gibi. Ateistler gibi. Hepsi de çocukları katledebiliyorlar. İnançları adına. Düşmanlıkları, menfaatleri, kinleri, töreleri, gelenekleri adına.
Yüzlerce çocuğu kendilerine kalkan edinebilen Çeçenler de, otoritesi sarsılmasın diye yüzlerce çocuğu gözden çıkarıveren Ruslar da aynı dünyanın insanı. Birinin ötekinden daha uygar olduğunu iddia etmek, sahtekarlığın alçakçasıdır.
Çeçenler belki de ellerinde çok değerli, karşı tarafın asla vazgeçemeyeceği bir koz olduğunu sanıyordu: Yüzlerce çocuğun hayatı. Çeçen davası militanlarının yanılgısı, belki de, kendilerinde olmadığını bildikleri iyi özelliğin düşmanda olduğunu vehmetmeleriydi. Oysa aynı düşman, Çeçen çocuklarını gözlerinin önünde katlediyordu.
Belki karşımızda böylesine fütursuzca blöfleşebilmelerinin nedeni, aynı olduklarını, kabul etmemekle birlikte hissediyor olmalarıydı.
Davaları uğruna en uca gidebileceklerini, en dibe vurmaya razı olduklarını kanıtlarken, elbette hovardaca çocuk kanı dökeceklerdi. Aslında aynı karanlık Tanrı'ya tapıyorlardı. Çocukların henüz tanımadığı o Tanrı'ya.
"Öldürmeyin, yetimiz"
Hindistan'da haftada dört milyona bütün gün taş kıran 3 yaşındaki kız çocuğu Priyanka'nın hikâyesini de biliyoruz. Bağdat, El Veziriye Yetimler Evi'nin bahçe demirlerine "Biz yetimiz. Bizi öldürmeyin" yazılı pankart asan çocuklardan biri olan 12 yaşındaki Şeyma'nın hikâyesini de okuduk. Kızını güvenli bir yere götürmeye çalışırken bindikleri minibüs bir ABD bombasıyla havaya uçurulunca ölen anasının yanından yaralı kurtarılan Şeyma.
Her uçak sesinde kulaklarını kapatıp çırpınan, anasının ölümü hakkında bir kelime etmeyen, soru sorulduğunda ağlayarak kaçan, konuşmayı toptan reddeden Şeyma.
"Der Spiegel", daha iki ay önce ABD tarafından tutuklanan yüzlerce Iraklı çocuğun cinsel tacize uğrayıp işkenceden geçtiğini yazmamış mıydı? UNICEF'e dayanarak.
Yine UNICEF verilerinden öğrenmedik mi, Afrika'da yüz binlerce çocuğun insan tacirlerinin kurbanı olduğunu? Rapora göre ticareti yapılan çocuklar Avrupa ve Ortadoğu'ya, ucuz işçi ve seks kölesi olarak pazarlanıyor. İnsan ticaretinde kadınların iki katı tercih edilen köleler onlar.
Pekiyi, dünyada 5-17 yaş grubunda yaklaşık 180 milyon çocuğun en kötü koşullarda çalıştırıldığını bilmiyor musunuz? Yani dünyadaki her sekiz çocuktan biri. Dünyada günde 35 bin çocuk ölüyor. Irak, Afganistan, Filistin, Keşmir, Çeçenya, Afrika başta olmak üzere dünyanın birçok bölgesinde çocuklar, silahlı çatışmalar sonucu ölüyor, sakat kalıyor ya da ailesini yitiriyor.
Her yıl, önlenebilir veya tedavi edilebilir hastalıklardan ölen çocuk sayısı 4 milyonu buluyor. 800 milyon çocuk yeterli beslenemiyor. 400 milyon çocuk temiz su içemiyor. Yoksul ortamlarda yaşayan çocuk sayısı, 1 milyar. Acil önlem alınmadığı takdirde 2010 yılına kadar 1 milyon 100 bin çocuğun AIDS kurbanı olabileceği öngörülüyor.
Savaşlar yüzünden sakat kalmış çocuk sayısı, 6 milyonu geçiyor. Yine savaşlar yüzünden 16 milyon çocuk ruhsal sarsıntı içinde. Savaşlar sonucu 7 milyon çocuk mülteci.
30 ülkede 300 bin çocuk silah altına alınarak savaşmaya zorlanıyor. Irak'ta işgalci ABD askerlerinin açtığı ateş sonucu ölen ve sakat kalan çocukların sayısı ise bilinmiyor.
Ama bütün raporların işaret ettiği gerçek, net olarak şudur: Savaşlarda askerlerden çok çocuklar ölüyor.
Bu ülkenin gurur defterini karıştıracak olursak ilk elde karşılaştıklarımız şunlar: Türkiye, çocuk işçi çalıştırmak konusunda Kenya, Bangladeş ve Haiti'den sonra dördüncü sırada yer alıyor. Yüz binlerce çocuğun çalıştığı işyerinin hiçbir kaydı yok.
Türkiye'de çocukların beşte birinden fazlası, 12 yaşın altında çalışmaya başlıyor. Üstelik yüzde 60'ı günde 11-12 saat çalışıyor. Türkiye, UNICEF tarafından kız çocuklarının okula gönderilme oranının en düşük olduğu 25 ülke arasında belirlenmiş. Sanık sandalyesine çıkan çocuk sayısında hızla artış var.
Çocukların yüzde 72'si ana-baba, yüzde 22'si öğretmen dayağı yiyor. Her üç
çocuktan biri istismara uğruyor.
Türkiye'nin Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni onaylamasının üzerinden neredeyse 10 yıl geçmiş olmasına rağmen bir yol kat edilebilmiş değil. Sözleşmedeki ana maddelerden biri olan, güç koşullar altındaki çocuklar başlığı altında anılan, suça itilen, madde bağımlısı, ailesinden uzaktaki çocuklara ilişkin alınan önlemler nedir? Ailede sokakta, okulda cinsel istismar mağduru, ucuz emek olarak sömürülen çocukların sayısında azalma yok. Çocuk mahkemeleri sorunu çözülebilmiş değil.
Çocuklara dokunmayın
Çocuklar, vahşetin dilinde son koz olarak kullanılır. Kirli tarih, bunun örnekleriyle doludur. İster ailenin refahı, ister milli çıkar, ister egemenlik merakı eninde sonunda çocuğun canını kendine kalkan eder. Yoksul ve köşeye sıkışmış bir baba, çocuğunu kaptığı gibi dama çıkar ve karşı koyduğu otoriteyi, çocuğunu yakmakla tehdit eder.
Ya da onu eve üç kuruş getirebilmesi için soğuk gece sokaklarına emanet eder. Savaşlarda silah taşıyacak yaşa gelmemişse İran'da başına bir şehitlik çatkısı çatılıp sınırda mayınlarla birlikte havaya uçup askerlere yol açar.
Ya da Brezilya'da yoksulluğun çirkinliğiyle turistleri rahatsız ettiği için sokaklarda vurulup diğer çocuk ölüleriyle birlikte kamyonlara yüklenerek toplanır. Ya da Tayland'da daha on yaşına gelmeden Batılı turistlere cinsellik nesnesi olarak pazarlanır. Afrika'da dini kültler tarafından kurban edilir.
Batı'nın "uygar" ülkelerinde yapayalnız bırakılır. Kendi dışında örgütlenmiş koskoca bir dünyanın kapısının aralığından gördüğü onu iyice kendi içine kakar.
Çocuklar, bir an evvel büyüsünler diyedir her şey. Yoksul ülkelerde okullarda ilk iş onlara marşlar öğretilir. O küçücük varlıklarını milli ülküye armağan ettiklerini haykırırlar ilk.
Vahşetle, zulümle bir çırpıda büyürler. Çırak olurlar, uykusuz kalırlar, korkularıyla baş başa karanlıkta titrer dururlar.
Çocukların canları bu kanlı satranç tahtasına sürülmüşse bir kez, hiçbir hamle kaybettiğimiz hayatı geri getiremez.(YT/EÜ)