"Çocuklarımızı kaybeden zihniyet Ermeni aydınlarımızı kaybeden zihniyetin devamıdır."
Cumartesi anneleri, Galatasaray Meydanı'ndaki 369. buluşmasında, 23 Nisan Çocuk Bayramı ve 24 Nisan Ermeni aydınlarının kaybedilişinin arifesinde, kaybedilen çocuklar ve Ermeni aydınlarının akıbetini sordu.
"Davut'un altı koyunu, 10 keçisi vardı. 12 yaşında bir çocuğun suçu ne olabilirdi ki?" diyor, işkenceyle öldürülen Davut Altınkaynak'ın dayısı Ramazan Turan.
"Çocuk bayramı kutlamak ikiyüzlülük"
İnsan Hakları Derneği (İHD) adına basın açıklamasını okuyan Neriman Deniz, "Gözaltına kaybedilen çocukların akıbetleri gizli tutulurken, kemikleri bile annelerinden esirgenirken, çocuk bayramı kutlamak iki yüzlülüktür" dedi.
* Davut Altınkaynak (12), Seyhan Doğan (13), Nedim Akyön'ün (14) işkencede öldürülüp, kuyulara gömüldüğü savcılık fezlekesinde yazıldı.
* Tanıkların gösterdiği kuyulardan çıkarılan insan kemiklerinin bir an önce kimliklendirilmesi için Adalet Bakanı ile görüşmek isteyen ailelere, iş yoğunluğu gerekçe gösterilerek randevu verilmedi.
* İlyas Diril (14), Münir Sarıtaş (13), İkram İpek'i (14) kaybetmekten Türkiye İnsan hakları Mahkemesi'nde (AİHM) mahkum oldu. Sorumlular kayda geçti ama çocukların akıbeti hala gizleniyor. Failleri ise cezasızlık zırhı ile aramızda dolaşıyor.
Ermeni toplumunun kanaat önderleriydiler
Deniz, iki gün sonra 24 Nisan 1915'te Ermeni aydınlarının gözaltına alınmasının 97. yıldönümü olduğunu hatırlattı.
* 220 kişiydiler; Ermeni toplumunun en saygın isimleri kanaat önderleriydiler. Milletvekili, aydın, yazar, şair, müzisyen, bilim insanı, hukukçu, eczacı, hekim...
* Talimatı İçişleri Bakanı Talat Paşa verdi; operasyonu İstanbul Emniyet Müdürü Bedri bey yürüttü.* Gözaltına alınanlar Haydarpaşa'dan trenle Ankara'ya götürüldü. Ankara'da iki gruba ayrılarak Çankırı ve Ayaş'a sevk edildiler. Bu insanlarda 139'u bir mezar taşı bile olmadan yok olup gittiler.
* Onları kaybeden Teşkilat-ı Mahsusa zihniyeti ile yüzleşmediğimiz için darbeci, katliamcı gelenek devam etti.
Siamanto'nun "Dua"sı
Eylemde, Ermeni edebiyatı'nda "Lirik Şiirin en iyi temsilcisi" kabul edilen ve Teşkilat-ı Mahsusa çeteleri tarafından öldürülen şair Siamanto'nun (Atom Yarcanyan) "Dua" şiiri okundu.
Kuğular bu akşam ümitsizce göçtü zehirli göllerden
Mahzun kızlar zindandaki kardeşlerini düşlüyor
Savaş bitti leylakların bittiği çayırda.
Ağıtlar yakarak ince kadınlar,başları önde
Tabutların ardından gidiyorlar yeraltı geçitlerinde.
Çabuk n'olur,donuyoruz bu vicdansız karanlıkta,
Çabuk götürün bizi o müşfik hayata,
Kardeşlerimizin uyuduğu o kilise mezarlığına.
Öksüz bir kuğu gam çekiyor ruhumda
Ve orda,kan damlıyor gözlerimde taze ölüler üstüne.
Sakatlar ordusu çiğnerken kalbimin patikalarını
Çıplak ayaklı bir kör
Bir duacı aramada kutsal umutla.
Bütün gece uludu çölün kızıl köpekleri
Kumlar üstünde anlaşılmaz, anlatılmaz bir kederle inleyerek.
Ve düşüncelerimin fırtınası yağmurla dindi;
Dalgalar zâlim buzun altında sindi
Dev meşeler çığlık çığlığa
Yaralı kuşlar gibi döktü yapraklarını.
Sonra gece,ıssız bir boşluğa gömüldü.
Ve yalnız,kanlı ayın altında
Kımıltısız,binlerce mermer heykel gibi
Toprağımızın bütün ölüleri,birbirine duaya dirildi. (NV)