Cumartesi Anneleri/İnsanları, 371. haftada 20 yıl önce gözaltında kaybedilen üniversite öğrencileri Hüsamettin Yaman ve Soner Gül için oturdular.
Fransa'nın Nantes şehrinde de Fransalı, Türkiyeli ve Kürt aydınlardan oluşan bir grup, Cumartesi İnsanlarının eylemine destek vermek ve onların sesini Avrupa'ya taşımak için Place Royale'de oturma eylemi yapmaya başladı.
Kaybedildiklerinde 22 yaşındalardı
Yaman, İstanbul Üniversitesi Teknik Bilimler Yüksek Okulu'nda, Gül Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde öğrenciydi. Yaman pankart taşımaktan 15 gün cezaevinde kalmıştı. Gül ise 1991 genel seçimlerinden önce bir gazeteye "Hiçbir düzen partisinin programı gençliğin sorunlarına çözüm getiremez. Bütün partilerin programlarında eğitim ve öğretimin kar için düzenlendiğini görüyoruz. Oysa biz eğitim ve öğretimin halk için olduğunu savunuyoruz" diye beyanat vermişti. Ardından gözaltına alındı, işkence gördü.
5 Mayıs 1992'de Yaman ve Gül, otobüs durağında beklerken gözaltına alındıklarında 22 yaşındaydılar. Bir daha onlardan haber alınamadı.
"Onlar kaybedilmedi, yokedildi"
1995'te İzmir'de kaybedilen Murat Yıldız'ın annesi Hanife Yıldız konuşmaya "17 yıldır burada bizi görmezden gelenlere sesimizi duyuramadık" diyerek başladı.
"Erdal Eren'e 'asmayalım da besleyelim mi' diyenler, Mehmet Ağar'ı koruyor. Televizyonda 'Ağar'ı takdir ettim. Adalete güvenip teslim oldu' diyorlar. Duyarsızlıkları buradan belli" diye konuştu.
Hüsamettin Yaman'ın ağabeyi Feyyaz Yaman, "Gözaltında kaybedilenler, artık yanlış bir kavram. Onlar kaybedilmedi, yokedildi" dedi ve şöyle devam etti:
"Artık failler meçhul değil. Herşey bu kadar açıkken, yüzü kara olan adalet mekanizmasıdır. Cumartesi İnsanları her cumartesi burayı demokrasinin, kardeşliğin bahçesi yapmaya devam edecek".
"Onlar cezalanmadan bu dava biteyecek"
371. haftada vasın açıklamasını Cumartesi İnsanları'ndan Selin Altunkaynak okudu:
"2011 Aralık ayında özel harekat polisi/tetikçi Ayhan Çarkın, Hüsamettin ve Soner'i öldürüp, Çerkezköy kırsalında gömdüklerini, ölürken son sözlerinin'İnsanlık onuru işkenceyi yenecek' olduğunu açıkladı.
"Çarkın'ın itirafları üzerine aileler yeniden suç duyurusunda bulundu. Özel Yetkili Savcı Hakan Karaali; Ayhan Efeoğlu, Hüsamettin Yaman ve Soner Gül'ün kaybedilmesinden sorumlu tuttuğumuz dokuz polisin şüpheli sıfatıyla ifadesini aldı. Ama 'Bizim bu işle ilgimiz yok' beyanlarını yeterli kanıt olarak görmüş olacak ki onları serbest bıraktı.
"Soner ve Hüsamettin'in kaybedilmesinin 'örgütli suç kapmasında olmadığını' belirterek iki kez görevsizlik kararı verip dosyayı Şişli Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi. Onlar ise 'örgütlü suç kapsamında olduğu' gerekçesiyle görevsizlik kararı verdi. Savcılar soruşturmanın nasıl yapılacağına hala karar veremediler.
"Özel yetkili savcılar puşiden, slogandan, sfişten, HES protestosundan örgütlü suç yaratırken, yüzbinlerce insanın organize bir şekilde planlanarak gözaltında kaybedilmesini örgütlü suç olarak görmüyorlar.
"Yaman ve Gül kaybedildiğinde gazetecilere 'OHAL'deki olaylara milli maç gibi bakacak, hep devleti destekleyeceksiniz' diyen Hayri Kozakçıoğlu İstanbul Valisiydi.
"Yargısız infazlar sonrası 'Güzel bir hava yakaladık' diyen Necdet Menzir İstanbul Emniyet Müdürüydü.
"30 yılı aşkın meslek hayatı boyunca adı işkence, gözaltında kaybetme, katliam, siyasi cinayetler ve linçlerle anılan Reşat Altay Terörle Mücadele Şube Müdürüydü.
"Onlar terfi üzerine terfi aldılar, her hükümet döneminde korunup kollandılar. Onlar yargılanmadan, hakettikleri cezayı almadan bu dava bizim için kapanmayacak." (ÇT)