Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği futbolda üretilen cinsel şiddet söylemleri ve cinsiyetçi tezahüratlara karşı farkındalık yaratmak için 13-14 Mayıs 2017 tarihinde ''Futbolda Cinsel Şiddet ve Cinsiyet Ayrımcılığı'' konulu bir sempozyum düzenliyor.
Heinrich Böll Stiftung Derneği’nin destekleriyle gerçekleşen sempozyumun düzenleyicileri arasında; Kadınlar için Spor ve Fiziksel Aktivite Derneği (KASFAD) ve Kadir Has Üniversitesi Spor Çalışmaları Merkezi de bulunuyor.
Sempozyumda kadın ve LGBTİ’lerin futbol deneyimlerinden altyapılardaki çocuk istismarı olaylarına, Türkiye Futbol Federasyonu’nun çocuk koruma politikalarından Tezahüratta Mağdursuz Küfür Atölyesi’ne birçok konu başlığı var.
Sempozyum 14 Mayıs saat 18.00’da Hasköy Spor Kulübü Tesisleri’nde düzenlenecek dostluk maçıyla son bulacak. Atletik Dildoa, Karşı Lig, Sportif Lezbon, Lezyonerler, Kızlar Sahada ekiplerinin sahada olacağı turnuvaya #FutbolHerkesİçindir diyen herkes davetli.
Sempozyum öncesinde Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği’nden Şehlem Kaçar ve Burcu Çelik’le buluştuk, futbolla ve taraftarlıkla cinsel şiddetin nasıl içiçe geçtiğini konuştuk. Dernekten Hilal Esmer de sorularımızı telefonla yanıtladı.
Kaçar ve Çelik “Futbol taraftarlar için kadın bedeni üzerinden yürüttükleri bir şiddet biçimine dönüşüyor. Spor bahane oluyor ve şiddet ön plana çıkıyor. Bu şiddet olaylarının hepsi toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanıyor” diyor.
Sempozyumla futbolun tüm paydaşlarını bir araya getirerek futbol kültürünü cinsiyetçilik, ırkçılık ve her türlü ayrımcılıktan arındırmak istiyorlar.
Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği aslında bir süredir bu konuda çalışıyor. Futbol kulüplerine yönelik talep ve önerilerini kulüplerle tek tek görüşerek anlatmaya çalışıyorlar. Şimdilik dört kulüp (Antalyaspor, Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galasataray) görüşmeyi kabul etmiş. Futbol kulüplerine yönelik hazırladıkları cinsiyetçilik karşıtı protokolü destekleyeceğini ise sadece Galatasaray ve Beşiktaş söylemiş.
Söz Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği gönüllülerinde.
Sempozyum programı ve detaylar için tıklayın.
Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği nasıl oldu da futbol konusunda bu kadar çalışma, sempozyum yapmaya başladı?
Şehlem Kaçar: Aslında futbol alanını çok tanımıyorduk, çevremizde Sportif Lezbon var; kadınların ve LGBTİ’lerin futbolda temsili ve görünürlüğü üzerine bir şeyler yapıldığını biliyoruz ama bu alanda neler dönüyor çok da bilmiyorduk. İçinde öğrenmeye başladık.
Futbol alanında yapılan birçok şey cinsel şiddeti andırıyor. Mesela bir takım, karşı takıma kına gecesi düzenliyormuş. Yani karşı takım yenildiğinde “bekaretini kaybetmiş” oluyormuş. Böyle bir kültür varmış. Maçtan iki gün önce karşı tarafı “gelin” yapıyorlar, beyaz gelinlik giydirip, kırmızı kurdele bağlayıp, kurdeleyi açıyorlar mesela. Bu geceye kadınlar da katılıyor.
Burcu Çelik: Çok yaygın bir diğer eylem, Japonya bayrağı asmak. İlk duyduğumuzda anlamamıştık, meğer “bekareti” temsil ediyormuş. Yani cinsel şiddeti yeniden üretecek birçok eylem yapılıyor.
Bu eylemlere karşı suç duyurusunda bulunmaya başladık. En son Antalyaspor taraftarları, Fenerbahçe’ye gol atınca Nuri Alço’nun filmlerinde çalan müzikleri açtılar. Çünkü diğer takıma “tecavüz etmiş” oluyorlarmış. Bu konuda suç duyurusunda bulunduk.
Ve bunu stadyumda yapıyorlar. Yani kulüplerin desteğiyle oluyor değil mi?
S.K.: Kulüpler bunun sorumluluğunu almıyor, “taraftarlar yapmış” diyor. Tabii taraftar kulüpten habersiz koskoca stadyumdaki hoparlörleri nasıl kontrol ediyor, bu soru cevapsız.
Bu eylemlerin aslında suç olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Karşı tarafı aşağılamak için kadınsılaştırmak, homofobi, transfobi, ne ararsan bu alanda var.
Biz de bu sempozyumda paydaşların hepsini biraraya getirip, “bu alanda neler yaşanıyor ve değiştirmek için neler yapılabilir” kısmını tartışmaya açmak istiyoruz.
Panellerde akademik olarak bu konu üzerine çalışanlar mı olacak, yoksa futbol sektöründen insanlar da katılacak mı?
S.K.: Mesela Türkiye Futbol Federasyonundan Gülhan Gündüz katılacak. Kendisi TFF’nin Çocuk Koruma Programı ile ilgileniyor. Bizim bunları bilmeye ihtiyacımız var.
B.Ç.: Mesela bir de FARE ağı var, 30 kadar ülkede yayılmış uluslararası bir ağ. UEFA, bir sorun olduğunda Fare’in görüşlerine başvuruyor. Fare’in cinsiyetçiliğe ve ayrımcılığa karşı bir haftası vardı, biz de bu haftaya katıldık ve Türkiye’de sosyal medya eylemleri yaptık.
Siz de bu ağın bir parçası olarak Türkiye’de olanlarla ilgili görüş bildirebiliyor musunuz mesela?
S.K.: Ağın Türkiye’de bir temsilciliği yok. Ama bize küçük bir fon verdi, 300 Avro’luk. Türkiye’den üç grup bu fona başvurdu: TFF, biz ve Sportif Lezbon. Bu fonla Sportif Lezbon’la bazı eylemler yaptık, sosyal medya kampanyası, alternatif futbol turnuvası düzenledik. Bu turnuvada LGBTİ’lerin takımlarını görünür olmasını sağlamak istedik.
Sosyal medyadan da birçok kişi futboldaki sorunlarla ilgili düşüncelerini paylaştı. Sermayeyle futbol ilişkisi ve cinsiyetçiliği nasıl ürettiğine yoğunlaşıldı. #FutbolHerkesİçindir diye bir kampanyaydı. Ve bu kampanyadan hareketle futbola yoğunlaşmaya başladık.
Futbol kulüplerine yönelik bir öneri ve talep listeniz var. Kulüplerle iletişime geçtiniz mi? Bu önerilerinizi kulüpler okudu mu?
Hilal Esmer: Kulüplerin tribünlerdeki cinsel şiddet dili ile ilgili bir şeyler yapmasını istiyoruz. Tıpkı LGBTİ Dostu Belediyecilik Protokolü gibi bir protokolü futbol kulüpleriyle imzalarsak, bağlayıcılığı olmasa da bir niyet ortaya koymuş olurlar, diye düşündük. Böyle bir protokol hazırladık.
Üç büyüklerle ve Antalyaspor’la görüştük. Genel olarak olumlu yaklaştılar ama imza atma veya protokol konusunda çekingen davrandılar. Birbirlerine göre de hareket ediyorlar, “o imzaladı mı, bu imzaladı mı” diye birbirlerini sordular.
Fenerbahçe, Kulüpler Birliği’ne gitmemizi önerdi, onların daha kapsayıcı olduğunu söyledi. Ama bu üstten baskıyla yapılacak bir şey değil. Kulüplerin bunu istemesi gerekiyor. Bir takım caydırıcı önlemler alacaksa, farkındalık yaratılacaksa bunu kulüpler yapmalı, üstten olmaz diye düşünüyoruz.
Protokolü ve talep metnimizi kendilerine ilettik. Buna destek veriyor musunuz, diye sorduk. Beşiktaş ve Galatasaray destek verdiklerini sözlü olarak iletti. Biz de web sitemizde “Deklarasyona desteklerini belirten ve bizimle bu konuda kolektif, somut çalışmalar üretmek için hazır olduklarını vurgulayan Galatasaray ve Beşiktaş kulüplerine de çok teşekkür ederiz” notu düştük.
Kulüplerin böyle duyarlılıkları olduğunu göstermesi onlar için de prestij sağlayacaktır. Geçen sene dilencilere para atan Hollandalı taraftarların cezalandırıldığını hatırlarsınız.
[2016’da PSV Eindhoven taraftarları Atletico Madrid maçı öncesinde dilencilere aşağılayıcı hareketlerde bulunduğu için, PSV söz konusu taraftarlara 1 ila 3 yıl arasında değişen oranlarda stada giriş yasağı cezası verdiğini açıklamıştı. Kulüp PSV’nin Avrupa’daki imajının geri kazanılması için çaba harcayacaklarını açıklamıştı.]
Biz de Fenerbahçeli taraftarın yargılandığı şişme manken yakma davasında Fenerbahçe yönetiminin müdahil olmasını talep ettik, ama bir cevap alamadık. Üstelik manken yakma olayı sosyal medyada da çok tepki gördü. Davaya müdahillik takım için bir prestij olabilirdi
Antalyaspor’la suç duyurusunda bulunmadan önce görüştük. “Dava açarsanız, sizin protokolü desteklemeyiz” anlamına gelen bir tepki oldu.
Kulüpler niyet etsin, bunu görmek istiyoruz. Çünkü futbol birçok kimliğin bir araya geldiği bir alan. Bu konular artık bir sürü mecrada tartışılmaya başlanıyor. Kulüplerin bu hantallıktan çıkmaları gerekiyor.
Tabii görüşmelerde komik diyaloglar da olabiliyor. Taraftarların yönetime yönelik küfürleri olduğunu, annelerine yönelik küfürler aldıklarından bahsediyorlar. Bir kulüp yöneticisi annesine sosyal medyaya girmeyi yasakladığını söylemişti.
Peki talep listenizde yerine gelen talepler oldu mu?
S.K.: Talepler yerine gelmese de yapılanların suç olduğunu anlamaya başladılar. Özellikle şişme manken davasında ceza çıkması önemliydi. “Evet, bu bir suç ve bu cinsel şiddet” dediler.
TIKLAYIN - "ŞİŞME KADIN" YAKAN TARAFTAR CEZA ALDI
Futbolun medya ayağından da bahsedelim biraz. Spor sayfalarını, spor yazarlarını takip ediyor musunuz mesela?
S.K.: Türkiye’de AMK diye bir spor gazetesi olduğunu hatırlamak gerek. Medyada kullanılan dil felaket.
B.Ç.: Mesela aynı kanal iki spor haberi veriyor: Kadın futbol takımından bahsederken “Kadınlar birbirine girdi”, erkek futbol takımından bahsederken “Sahada yumruklar konuştu”.
S.K.: Medyayla ilgili “Dilimizi Dönüştürüyoruz” diye bir çalışmamız da var. Ayrıca anaakım medyaya da gitmeyi düşünüyoruz. Cinsel şiddetin ne olduğunu, medyada üretilen haberler faillere nasıl cesaret veriyor, gibi şeyleri anlatacağız. Ayrıca bu konuyla ilgili çok detaylı bir kitabı Türkçeye çevirdik ve yerelleştirdik. Sempozyumda medyanın diliyle ilgili atölyelerimiz de olacak.
Tezahüratlarla ilgili de bir atölyeniz var. Ayrıca siz de turnuvalar düzenliyorsunuz. Nasıl tezahüratlar yapılıyor mesela? Gazoz Ligi’nde “İbne hakem seni seviyoruz” diye bağırdıklarını biliyorum.
B.Ç.: Aklımıza gelen Sportif Lezbon taraftarlarının tezahüratı “Lezbiyen forvet sahayı yala” var mesela.
Peki taraftar gruplarıyla ilişkileriniz var mı?
S.K.: Taraftar Hakları Derneği başkanı sempozyuma gelecek mesela ve “Tribünlerdeki cinsel şiddeti önlenebilir mi” başlıklı bir konuşma yapacak.
Sizce kadınların varlığı tribündeki erkekleri etkiliyor mu?
S.K.: KASFAD bu konuda çalışmalar yapıyor. Biz biliyoruz ki toplumsal cinsiyet ve biyolojik cinsiyet birbirinden bağımsız. Bu soruyu sempozyumda tartışacağız. Çünkü taraftarların düzenlediği kına gecelerinde de kadınları gördük. Mesela birinde temsilen gelinlik giyip karşı taraf olmuş kişi kadındı. Zaten bir erkek de giyse, aşağılama kadınlık üzerinden yapılıyor ve kadınlar da buna iştirak ediyor.
B.Ç.: Biraz da “ben de yaparım” tavrı var, erkeklik üzerinden gidiyor.
Bir taraftan da şöyle bir şey gözlemliyorum, toplumsal farkındalıkların yüksek olduğu kesimlerde futbol o kadar da ilgi çekici bir şey değil gibi. Acaba futbolun içindeki bu cinsiyetçi ve ayrımcı söylemlerden mi kaynaklanıyor bu ilgisizlik?
S.K.: Eleştirel kültürün içinde her şeyin karşı kültürü oluşuyor. Karşı Lig bu oluşumlardan biri. Alternatif turnuvaların düzenlenmesi de böyle bir şey. Geçenlerde de göçmenler için Gazozuna Turnuva düzenlenmişti. Futbolun birleştirici gücünü kullanmaya çalışanlar da var.
Derneğin futbol meselesiyle ilgilenmeye başlamasından bu yana gerçekleşen ilişkilenmelerde, şimdiye kadar bu konuya hiç kafa yormamış kişiler sizinle çalışmaya başladı mı?
S.K.: Bize destek olan erkek avukatlar oldu. Ayrıca FARE kampanyasıyla hiç ulaşamadığımız kişilere ulaştık.
B.Ç: Twitter’da “Kim demiş futbol erkek alanı diye” yazanlar vardı. Şimdiye kadar pek de tartışılmayan konular sosyal medyada çok tartışıldı. Farklı illerden kadınlar “biz de oynuyoruz” diye fotoğraflarını yolladılar. Politik farkındalığı yüksek olmayan ama alan içinde olup bir şeyleri dönüştürmek isteyen insanlarla tanıştık. İnsanlar aslında ne yapacaklarını bilemiyorlar.
S.K.: Hatırlarsanız TCK 103, tecavüzcüyle evlendirme yasa taslağı tartışılırken, Fenerbahçe taraftarları "17 yıldır illegal bundan sonra legal +18" pankartı açmışlardı. Biz de suç duyurusunda bulunmuştuk. Bir taraftar bize ulaştı ve “Ben bunları yapan kişilerin fotoğrafını çektim” dedi ve bize delil gönderdi. Hukuki süreç devam ediyor.
Futbolcular hakkında hiç konuşmadık. Ülkede en büyük rol modeller onlar ancak maçlarda sesi duymasak da ağızlarından çıkan küfürleri televizyondan görebiliyoruz. Onlarla iletişime geçtiniz mi?
S.K.: Kulüplere yönelik taleplerimizde futbolcuların cinsiyetçiliğine yönelik caydırıcı önlemler de istedik. Takımların bu suçlara iştirak etmemeleri ve tam tersi cezai yaptırım uygulamalarını istiyoruz.
Mesela Fare kampanyası kapsamında Fare “Futbol Herkes İçindir” yazılı tişörtler gönderiyor. Avrupa’daki kulüpler futbolculara bu tişörtleri giydirip fotoğraflarını çekiyorlar. O kadar ünlü futbolcuların bu tişörtlerle fotoğraflandırılması çok önemli. Türkiye’de ise TFF bir futbolcuya giydirip tek bir tweet attı. Biz üç kişi çalıştık, 300 Avro ile 20 günlük sosyal medya kampanyası düzenledik, alternatif turnuva düzenledik, fotoğraflar çektik. Aynı fona başvuran TFF ise tek bir tweet attı. Bu tweet’in etkisi ne oldu, bilmiyoruz ama kendilerine sormak isteriz. TFF’nin büyük bir kitlesi, parası, her türlü imkanı var. (ÇT)