Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararına dayanarak, “Cemevi ibadethanedir. Aydınlatma giderleri ödenmelidir” kararı vermesini eski Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı, Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’yla konuştuk.
AİHM’in “Cemevleri diğer inanç ibadethanelerinden farklı tutulamaz” kararına uygun bir karar çıkmasının doğru olduğunu ifade eden Kenanoğlu, ancak yine de laikliği savunan biri olarak, devletin herhangi bir şekilde bir dini grubun iç işlerine karışmaması gerektiği görüşünde.
Laikliğin savunulduğu bir noktada devletin dini kurumları tanımlaması, tarif etmesi, bunların elektrik su gibi giderlerini karşılamasının yanlış olduğunu belirten Kenanoğlu, buna rağmen cemevinin en azından diğer ibadethanelerle eşitlenmesinin mevcut sistem içinde olumlu olduğunu dile getirdi.
Kenanoğlu konuya ilişkin şunları söyledi:
“Doğru olan dinin sivil hayata terk edilmesi”
“Mevcut sistem içinde baktığımız zaman bu kazanımdır. Ancak meselenin diğer boyutu, biz laik yaşam biçimini benimseyenler, din-devlet ilişkileri içerisinde devletin dinden elini çekmesi kuralını benimsiyoruz.
“Laikliğin savunulduğu bir noktada devletin dini kurumları tanımlaması, tarif etmesi, bunların elektrik su gibi giderlerini karşılaması doğru değildir. Bu cemevi için de cami için de kilise için de havra için de doğru değildir.
“Doğru olan, din ve inancın sivil hayata terk edilmesidir. Devlet bunların hiçbirini desteklemez; hiç bir inanç lehinde ya da aleyhinde faaliyette ve destekte bulunamaz.
“Her ne kadar mevcut sistem içinde diğer ibadethanelerle cemevlerinin eşitlenmesi olumlu olsa da bir bütün olarak, din-devlet ilişkisini ele aldığımızda bütün bunların hepsi yanlıştır.
“Türkiye AİHM kararlarını uygulamıyor”
“Devletin AİHM karar verdiği andan itibaren yasal düzenleme yapması gerekirdi. Ama hükümet bu konuda hep kural tanımaz, hukuk tanımaz bir tavır sergiliyor.
“Bugüne kadar Alevilerin kazandıkları üç tane AİHM kararı var. Bunlardan bir tanesi zorunlu din dersleri, diğeri cemevleri kararı ve üçüncüsü nüfus cüzdanlarındaki din hanesinin kaldırılması.
“Türkiye uluslararası sözleşmelere imza atmasına rağmen, bu konudaki AİHM kararını esas alacağını beyan edip kendi yasalarıyla bir uyuşmazlık olması halinde gerekli düzenlemeyi yapacağını taahhüt etmesine rağmen bunların hiç biriyle ilgili yasal düzenleme yapılmadı.
“Bildiğim kadarıyla camilerin elektrik, su ve doğalgaz faturaları Diyanet tarafından ödeniyor. Şimdi cemevleri Diyanet'e bağlı birimler değil. Zaten biz öyle bir bağlılığı da reddediyoruz. Dolayısıyla bu karardan sonra da uygulamada sıkıntı çıkacaktır.
“Bu durumda devlet kendi bütçesi içinden mi cemevlerinin bu giderlerini ödeyecek, tamamen muaf mı tutacaklar bilmiyorum.”
Ne olmuştu?
Boğaziçi Elektrik Dağıtım AŞ (BEDAŞ) Cem Vakfı aleyhine 2007’ye ait ödenmeyen on elektrik faturası için icra takibi başlattı. Vakıf ödeme emrine “fatura tahakkuk ettirilen yerin bir ibadethane olduğu için elektrik kullanım bedeli talep edilemeyeceği” itirazı yaptı.
Yasaya göre itiraz üzerine icra takibinin durması nedeniyle BEDAŞ, itirazın iptaline karar verilmesi için Bakırköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açtı.
Vakıf, elektrik faturası gönderilen binada cemevi olduğunu bildirdi ve Elektrik Piyasası Kanunu’na göre ‘toplumun ibadetine açılmış ve ücretsiz girilen yerlerin aydınlanma giderlerinin Diyanet bütçesinden karşılanması’ gerekmektedir” diye itiraz etti. Binada cemevi, cenaze hizmetleri bölümü ve aşevi olup olmadığı konusunda keşif yapılması da istendi.
Talebi reddeden mahkeme BEDAŞ lehine karar verdi ve Vakfın itirazını kaldırdı. Vakıf tarafından temyiz edilen karar Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nce oybirliği ile bozuldu.
Yargıtay kararında, AİHM’in cemevelerini ibadethane sayan kararına ve Anayasa’nın uluslararası anlaşmaların iç hukuk normu sayıldığına ilişkin düzenlemesi ile eşitlik ve din ve vicdan özgürlüğüne ilişkin maddelerine atıf yapıldı. (EKN)
* “Ne olmuştu” ara başlığında Hürriyet’ten yararlandık.