Kösedere'nin domatesi, Ezine’nin peyniri, Yenice’nin kapya biberi, Lapseki’nin kirazı, Umurbey’in şeftalisi, Bayramiç’in elması ve tabii ki Kaz Dağları'nın oksijeni…
Bu saydıklarıma daha nicesini ekleyin. Sonuçta havası suyu verimli topraklarıyla Çanakkale hala bir tarım kenti.
Şu anda Çanakkale’de üçü çalışan, ikisi inşa halinde beş kömürlü termik santral var. 11 tanesi de proje aşamasında.
Peki planlandığı gibi toplamda 16 kömürlü termik santral çalışmaya başlarsa Çanakkale bir tarım kenti olmaya devam edebilecek mi?
Ya da sizler Çanakkale domatesine ezine peynirini ekleyip gönül rahatlığıyla yiyebilecek misiniz?
Kentteki kömür santrallerini etkilerini ve verilen mücadeleyi gözlemek için kent merkezinden ilçelerine doğru bir yolculuğa çıktık.
Kirazlıdere santralinin yapılmak istendiği yer
Merkezden çıkıp Lapseki Biga yolunda ilerlerken ilk durağımız son günlerde gündemde olan Kirazlıdere termik santral projesinin yapılmak istendiği yer.
Kirazlıdere’yi Yıldırım Holding yapmak istiyor. Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu onaylanmadı, hava modellemesinin yenilenmesi için iki ay süre verildi. Yani santralin yapımına onay verilmesi an meselesi.
Çanakkale'de santrallere karşı en yoğun mücadeleyi yürütenlerden biri Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği. Derneğin Başkanı Süheyla Doğan, “Şirket Paris anlaşması nedeniyle yabancı fon şirketlerinden para almak için 'son teknolojiyle kömür yakacağız' diyor. Kömürlü termik santralin temiz bir enerji olması mümkün değil” diyor.
Santrallere üç temel gerekçeyle karşı çıktıklarını söylüyor: sağlığa, iklim değişikliğine ve bölgedeki kültürel ve doğal varlıklara olumsuz etkisi.
Doğan soruyor: “Gerçekten bu kadar enerjiye ihtiyacımız var mı? Enerji tasarrufu, enerji verimliliğine odaklanamaz mıyız? Tüm dünya kömürden vazgeçerken neden yenilenebilir enerjiye yönelmiyoruz?
Henüz santralsiz güzel kıyıları geride bırakırken Karabiga’ya doğru ilerliyoruz. Alışık olmayan İstanbullu gözlerim yeşilden kamaşmışken ilk bacayla karşılaşıyoruz.
İçdaş termik santrali - Biga
10 yıldır santral manzaralı Kemer Köyüne uğruyoruz. Köy kahvesindekiler balıkçılığın azaldığını santralin kendilerine “ekmek teknesi” olduğunu söylüyorlar.
Duvarına sıva yapan bir kadın ise “Santralin kokusu geliyor” diyor önce, sonra geri alıyor sözünü. “Yok yok, hiçbir zararını görmedik” diyor telaşla.
Malum eşi İçdaş’ın santralinde çalışıyor, oğlu da İçdaş’ın yaptırdığı okulda okuyor. Biga’daki iki santral bu firmanın. Demir Çelik fabrikası da. Aynı zamanda bütün ilçedeki okul, spor salonu, cami, arkeolojik kazı, yelken kulübü…
Özetle firma aklınıza gelebilecek her yerde bir ağ gibi ilçeyi sarmış. O sebeple hakkında kötü konuşmak mümkün değil. Üstelik birçok rüzgar türbini de var, bir yandan fosil yakıt kullanırken bir yandan da “bakın temiz enerji de kullanıyorum” mesajı veriyor.
CENAL'in inşaat halindeki santrali - Karabiga
Biga ilçesi santrallerin en yoğunlaştığı yer, iki çalışan santrale ek olarak yedi tane daha yapılmak isteniyor.
Karabiga kıyılarında nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan Akdeniz fokları yaşıyor. Çanakkale Barosu Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Başkanı Avukat Ali Furkan Oğuz, bilirkişi raporlarında ve hazırlanan ÇED raporlarında akdeniz fokunun yaşadığının gözardı edildiğine dikkat çekiyor.
Sualtı Araştırmaları Derneği Başkanı Ozan Veryeri, Karabiga’nın fokun yanında kuş, kara ve deniz bitkileri açısından da çok önemli olduğunu belirtiyor.
“Karabiga temiz kalan son kıyılardan biri olduğu için bu kadar çok canlı çeşitliliğine ev sahibi. Çünkü son sığınak. Aynı zamanda diğer kirli sulara da merhem görevi görüyor. Bu kıyılardaki herhangi bir değişikliğin Marmara için çok olumsuz etkisi olacak.”
Fokları tehdit eden santrali Cengiz ve Alarko şirketi ortağı CENAL şirketi yapmak istiyor. Beldede santrale karşı 100 bin imza toplandı, çok ciddi bir tepki de vardı. Şirket halkın hukuki mücadelesi sonucunda ancak üçüncü kerede ÇED Olumlu kararı alabildi. Sonuçta inşaat bitmek üzere.
İsmini vermek istemeyen Karabigalılar “Cengiz’le baş etmek sizce mümkün mü?” diyor. Bölge halkı, “Çanakkale’nin havası hala çok temiz ama 16 tane yapılırsa hala temiz kalması mümkün mü?” diye soruyor.
18 Mart santrali - Çan
Karabiga’dan çıkıp aşağıya doğru Çan ilçesine geçiyoruz. Burada da EUAŞ’ın 20 yıllık bir santrali var, diğeri de inşa halinde, üçüncüsü proje aşamasında.
Çanakkale ilçesinde santral projelerinin çoğu ithal kömürle yapılacak. Çünkü sadece Çan’da kömür yatakları var. Zaten havası en kötü ilçesinin de burası olduğu söyleniyor.
Durali köyündekiler geceleri 2’den sonra filtre takmadıkları için santralde dumanın çok yoğun olduğunu söylüyorlar. Bir kişi “sabah ezanında kokudan dolayı evden camiye kadar zor yürüyorum” diyor. Çan ilçesine santraller nedeniyle “kız vermediklerinden" bahsediyorlar.
Durali köy kahvesi
Zaten herkes sebze ve meyvelerin, verim ve kalitesinin düştüğünde hemfikir.
Çan’ın Karadağ köyünden Mustafa Önder, altın madencilerine sondaj dahi yaptırmadan köyden kovduklarını ancak şimdi termik santrallerin onları kovduğunu söylüyor.
Önder, yıllar sonra köyüne temiz hava almak, organik tarım yapmak için geri döndüğünü ancak santraller nedeniyle bunun mümkün olmadığını belirtiyor ve ekliyor: “Zaten 20 yıldır çalışan bir santral var, şimdi ikincisi üçüncüsü gelince ne olacak buranın hali.”
Çanakkale Üniversitesi Halk Sağlığı Bölümü’nden Dr. Coşkun Bakar, Çan bölgesindeki hava kirliliğinin etkilerinin insanlar üzerinden görülmeye başladığını bu konuda çalışmalar yürüttüklerini söylüyor.
Bakar, santrallerin solunum, kalp-damar hastalıkları ve bazı kanser türlerine neden olduğuna ancak bunun etkisinin daha uzun vadede ortaya çıktığını belirtiyor.
“Sigara içmek gibi düşünün. Yarın hasta olmazsınız ama 20 yıl tüketirseniz o zaman etkisi çıkar. Üstelik şu anda Çanakkale’nin kirlilik yükü ağır değil ama 16 santral yapılırsa 2040’da Yatağan ya da Dilovası gibi olacağız.”
Çırpılar köyü
Rotamızı direnişin yükseldiği Yenice’ye çeviriyoruz. Santral Çırpılar Köyü’ne yapılmak isteniyor. Eski köy muhtarı Süleyman Soylu karşılıyor bizi. Kendisi kızıyla birlikte köy köy gezerek santralin çevresindeki 65 muhtarı itiraz dilekçesi imzalamaya ikna etti.
Agonya Ovası'nda dünyaya ün salan kapya biber yetişiyor, közlenip Amerika ve Avrupa'ya ihraç ediliyor.
Soylu, bir ağacı gösteriyor “Burada çıplak gözle 100 değişik bitki sayarsın. Ama bu ağacın adını bilmiyorum, ilk kez görüyorum. Düşünün buradaki bitki çeşitliliğini” diyor.
Yeniceliler birkaç kez ÇED raporu toplantısını iptal ettirdi. Soylu, “Oradaki şirket görevlilerine de ‘Biz sadece kendimiz için değil, sizin çocuklarınız da Kaz Dağları’nda kamp yapabilsin diye mücadele veriyoruz’ dedim. Peki santral yapılınca insanlara Çam ağaçlarının arasından termik santral manzarası, ya da yamaç paraşütüyle santral bacasını görebilirsiniz mi diyeceğiz” diye ekliyor.
Çırpılar köyü yolu
Yolda ilerlerken ineklerini otlatan bir kadınla karşılaşıyoruz. Adını vermek istemiyor, ama “devlet” ya da “patron” korkusundan değil, “koca” korkusundan.
“Köydeki kadınlar istemiyor ama ben santrali istiyorum valla” diyor. Çünkü eşi uzun yol şoförü, santral açılırsa köyde kalır, hayvanları otlatmasına yardım eder diye düşünüyor. “Hayvanları otlatmak için gidiş dönüş iki saat yol gidiyorum. Ev işi, bir de kayınpedere bakıyorum. Akşam çay içmeye bile vaktim yok” diyor. “Çan’dakiler santral olursa ‘otlar bitmez, hayvanlar ölür’ diyorlar. Doğru diyorlardır ama hangisi daha kötü” diye ekliyor.
Tarımın, balıkçılığın azaldığı yerlerde santraller yerel halka “istihdam vaadiyle” pazarlanıyor. Oysa bir santralin kalifiye olmayan kişilere çok fazla istihdam sağlamadığı da bir gerçek.
İnşaatın devam ettiği Çan ilçesi
İda Dayanışma Derneği Sözcüsüİ İlhan Pirinçciler ise Çanakkale’nin bir tarım kenti olmaktan çıkarılıp ağır sanayi bölgesine çevrilmek istendiğini söylüyor.
“Çanakkale varolan demir-çelik, çimento ve seramik fabrikasına ek olarak termik santraller ve Çanakkale Köprüsü ve yan yollarıyla birlikte tarım kenti olmaktan çıkarılarak tıpkı Dilovası gibi kirli bir ağır sanayi bölgesine dönüştürülmek isteniyor.”
TEMA Vakfı'nın Çanakkale’de yaptığı modelle çalışması bu görüşü destekliyor. TEMA’ya göre, kentte yeni santrallerin hayata geçmesiyle Çanakkale’deki hava kirliliğinde yıllık ortalama yüzde 50-150 oranında artış olacak.
Bu kirliliğin 1400 kilometrelik bir alana etki edeceğini ifade eden TEMA, bu tahminlere göre Çanakkale’de hava kirliliğinin tarımda önemli verim kayıplarına neden olacağını söylüyor.
Özetle, Çanakkale'deki santrallerin etkisi sadece oranın sorunu değil, gerek hava kirliliği bağlamında gerekse tarımdaki düşüşle tüm Türkiye'yi etkileyecek. (NV)
Çanakkale'de tarımTEMA'nın verdiği bilgilere göre Çanakkale'de tarımın durumu şöyle: Şehrin, Çiftçi Kayıt Sistemi verilerine göre kayıtlı çiftçi sayısı 22 bin 809. Çiftçilerin kayıtlı tarım arazisi ise yaklaşık 220 bin futbol sahası (yaklaşık 165 bin hektar) büyüklüğünde. Bölgede yoğun tarımsal üretime dayalı endüstri de gelişim göstermiş durumda. Çanakkale'de toplam 1.556 işletme tarıma dayalı üretim gerçekleştiriyor ve bu işletmeler 12 binden fazla kişiye istihdam sağlıyor. Tarımsal üretim ve tarıma dayalı geçim kaynakları bakımından Çanakkale'nin 2015 yılı ticaret hacminin % 88'ini gıda ürünleri oluşturdu. |
Fotoğraflar: Global For Climate Action- Greg McNevin