İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi öğretim üyesi ve Şehir Plancıları Odası (ŞPO) eski başkanı Yrd. Doç. Dr. Pelin Pınar Özden, belediye başkanlarına olağanüstü yetkiler getirecek olan "Büyükşehirler Yasası"nı bianet'e değerlendirdi.
Özden, bazı illere "büyükşehir" statüsü verilirken göz önünde bulundurulan kriterleri eleştirirken, söz konusu teklifin yasalaşması durumunda merkeziyetçi yönetim anlayışının daha fazla güç kazanacağını ve ilçe-mahalle bazında yerel yönetimlerin güç kaybedeceğini düşünüyor.
"Daha fazla merkezileşmeye götürür"
Mevcut 16 büyükşehir belediyesine 13 ili daha dahil etmek ne kadar gerekli? Bu kentleşme açısından gerekli bir girişim mi?
Büyükşehir Belediyesi olma kriterleri kanunda belirlenmiş. Ancak bunların bilimsel hesabını yapmadan bazı yerleri büyükşehir belediyesi adayı olarak ilan etmek çok doğru değil.
Sadece yüzölçümü veya nüfus kriterleriyle bazı yerleri büyükşehir belediyesi yapacaklarını söylüyorlar. Oysa bir yerin büyükşehir olması için farklı potansiyeller ve kriterlerin hesaplanması lazım. Bunlar hesaplanmadığı zaman içi boş cevizler yaratırlar.
Yerellikler, özgünlükler, o özgünlükten kaynaklanan potansiyellerin üst üste konduktan sonra karar verilmesi gerekiyor. Yoksa sadece nüfusa bakılarak bir yerin büyükşehir ilan edilmesinin hiçbir bilimsel temeli yok.
Büyükşehir belediyelerinin yetki alanlarının il sınırlarını kapsayacağı ifade ediliyor. Bu durumda ilçe belediyelerinin yetkileri azalacak. Bu durum şehircilik açısından ve siyasi olarak nasıl değerlendirilebilir?
Yapılan açıklamalarda böyle bir şey olmayacağını, büyükşehir belediyelerinin daha çok hizmet verecek kurumlar haline getirileceğini söylüyorlar.
Ancak bu, gerçekten de büyükşehir belediyelerinin yetkilerini çok ciddi şekilde güçlendiren ve bir yandan da merkezileşmeye götürecek bir uygulama.
Bu uygulamayla ilçe belediyelerinin yetkileri büyük ölçüde sınırlandırılacaktır. Üstelik farklı partilerin, farklı siyasi coğrafyaların olduğu alanlarda bu daha da dikkat çekici bir noktaya ulaşabilir.
Yerel yönetimlerin yetkilerinin elinden alınması, savunduğumuz yerellik, özerklik, özgünlük açısından bize göre sakıncalı.
Mevcut siyasi yapı içinde baktığımızda merkezi yönetimin uzantısı şeklinde çalışan büyükşehir belediyelerinin daha da fazla güçlendirilmesi ve yetkilendirilmesi, ilçe yönetimlerinin gücünü azaltacak.
Yani ademi merkeziyetçilikle taban tabana zıt bir yasal düzenlemeyle karşı karşıyayız...
Mahallelerden, semtlere, ilçelere ve il yönetimine doğru bir yapılanma lazım. Ancak iktidar bunu istemiyor. Bugün muhtarlıkları kaldırmaya çalışıyorlar.
Muhtarlıklar halkın yönetime doğrudan elini uzatabildiği ilk adrestir. Onu bile kaldırmaya çalışıyorlar.
Olması gereken tabandan tavana bir yönetim anlayışıdır ama bunu engelleyecek politikalar üretiliyor.
"Amaç gücü ele geçirmek ve rant sağlamak"
Afet yasası meclisten yeni geçti. 7 milyon binayı yıkacaklarını söylüyorlar. Sizce afet yasası ile büyükşehir belediye başkanlarına olağanüstü yetkiler vereceği düşünülen yeni yasa çalışması arasında bir bağlantı var mı?
Afet yasası da merkezin yetkilerini güçlendiren bir yasa. Başbakanlığa ve TOKİ'ye çok ciddi yetkiler veren, anayasaya aykırı bir yasa.
Afet açısından çok ciddi tehlike altında bulunan yerler var. Bunu reddetmiyoruz. Ancak bu şekilde baskıcı yöntemlerle uygulanması doğru değil. Ayrıca orman alanlarını, meraları da talan eden bir yasa.
Şimdi üstünde çalışılan belediye yasasını da bunun üstüne koyduğumuzda bir koordineli çalışma olduğunu söylemek mümkün. Birlikte okunduğunda hepsinin aslında gücü ele geçirmek ve rant kaygısı ile hazırlandığını söyleyebiliriz.
Büyükşehir belediyelerine olağanüstü yetkiler verilmesi demokratik özerklik talebinin neresine düşüyor? Demokratik özerlik sürecini güçlendirecek bir çalışma mı yoksa tamamen bunu engelleyecek bir çalışma mı?
Demokratik özerkliğin tam tersi bir yaklaşım. Demokratik özerklik dendiğinde öncelikle ilçe belediyelerinin özerkliğinden bahsediyoruz. İlçeler kendi kararlarını uygulayacak ki, oradan tavana doğru bir yayılma olsun.
Demokratik özerklikte ilk adım, en alttaki birimlerdir. O yüzden bu çalışmalar onunla da ters düşüyor. (EKN)