Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, 8 Mart nedeniyle kadın grubu olarak düzenlenen haftalık grup toplantısında konuştu.
Grup toplantısına birçok kadın kurumu ve siyasi partilerin kadın temsilcileri, Cumartesi Anneleri ve Barış Anneleri katıldı.
Buldan, konuşmasına cezaevinde bulunan HDP’nin önceki Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Gültan Kışanak ile tutuklu kadın siyasetçileri selamlayarak başladı.
Mezopotamya Ajansı’nda yer alan habere göre, Buldan’ın konuşmasından satırbaşları özetle şöyle:
“Tüm kadın yoldaşlarımızı selamlıyoruz”
“Yaşamın her alanında direnen tüm kadın yoldaşlarımızı selamlıyoruz.
“HES’lere geçit vermeyen Karadenizli kadınlarımıza selamlarımızı gönderiyoruz. Rojava’da direnen kadınları selamlıyoruz. Efrin’de direnen kadınları sevgiyle, saygıyla selamlıyoruz.
“8 Mart dolayısıyla kadın mücadelesinin öncüleri olan Rosa Lüksemburgları, Behice Boranları, Sakineleri, Fatmaları sevgiyle rahmetle anıyoruz.
“Biat etmeyeceğiz”
“Emeği sömürülen biz kadınlarız. Savaşların, yıkımların acısını yaşayan biz kadınlarız. Sokakta, evde katledilen, insanlık dışı muamelelere maruz kalan bizleriz. Çocuk yaşta evlendirilen bizleriz. Tutuklanan gözaltına alınan bizleriz. Siyaset dışına atılmaya çalışılan biz kadınlarız.
“Kimliğimiz bedenimiz her türlü saldırının hedefinde. Bize dayatılan onursuz bir yaşam var ama biz buna inanıyoruz; bir ülkede kadın özgür olmadan, o ülkede hiç kimse eşit haklara sahip olamaz.
“Bu nedenle, önce kadını esir haline getirip ardından tüm toplumu esir altına almaya çalışanlara şunu söylüyoruz: Biz biat etmeyeceğiz. Kadınlar artık yaşamın her alanında. Evinde, iş yerinde sokaklarda, meydanlarda, babalarına, ağabeylerine, kardeşlerine biat etmiyorlar. Sizin erkek egemen sisteminize de biat etmeyecekler, diz çökmeyecekler.”
“Karşımızda kadınları koruyacak bir iktidar yok”
“Doğal afette bile bu kadar insan hayatını kaybetmeyebilir; ama kadın cinayetleri artık bir şiddet afetine dönüşmüştür.
“Burada iktidar nerede, devlet nerede? Aileden Sorumlu Bakan nerede? Bu kadar şiddet, bu kadar kadın katliamı yaşanırken iktidarın ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı’nın sessiz kalmasını anlamakta zorluk çekiyoruz.
“Yüzlerce polis Ankara Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı’nın önünde bekliyor. Bu polisler sadece o heykeli korumak için oradalar. Gerçekten şaka gibi ama eşinden, iş yerinde, evinde sokakta meydanda tacize ve tecavüze uğrayacak kadınları koruyacak bir iktidar yok karşımızda.
“Hak arama mücadelesi ne zaman kabahat oldu”
“İktidarın kadına yaklaşımını 8 Mart dolayısıyla alanlara çıkan kadınlara dönük sert müdahaleleri gördük.
“Ankara’da, Çorlu’da 8 Mart dolayısıyla sokağa çıkan kadınları saçlarından tutup yerlerde sürüklediler. O kadınları buradan bir kez daha selamlıyoruz. Hak arama mücadelesini ceza vererek bastırmaya çalıştılar.
“Ankara’da gözaltına alınan arkadaşlarımıza ‘Kabahatler Kanunu’ndan ceza verildi. Hak arama mücadelesi ne zaman kabahat oldu. Biz sizin kabahatlerinizi biliyoruz. Ve sizin her türlü cezanıza karşı her türlü şiddetinize, baskınıza karşı alanlara çıkmaya, haklarımızı aramaya devam edeceğiz.
TIKLAYIN - Ankara’da 8 Mart Eylemine Polis Müdahalesi
“Kadınlar erkeklere bağımlı yaşamaya zorlandılar”
“OHAL ve KHK’lerle en fazla mağdur olanlar kadınlar. Binlerce kadın iş hayatından ihraç edildi. Ekonomik özgürlüğü elinden alınan kadınlar erkeklere bağımlı olarak yaşamaya zorlandılar.
“Yaratılan bu cehennem ortamından kaçan kadınlar, evlatlarıyla sınır boylarınca can verdiler. Kadınların bedenleri çıplak olarak teşhir edildi.
“Biz Taybet Ana’nın bir hafta boyunca sokak ortasında bekletilmesini unutabilir miyiz? Asla unutamayız. Biz, Cizre’de bir annenin kız çocuğunun, cenazesi bozulmasın diye bir hafta boyunca buzdolabında tuttuğunu unutabilir miyiz?
“Siz Berkin’in annesini yuhalatmadınız mı?”
“Tayyip Erdoğan grup toplantısında ‘Cennet annelerin ayaklarının altındadır. Annelerinizin ayaklarının altını öpün’ dedi.
“Soruyoruz, siz Berkin Elvan’ın annesini yuhalatmadınız mı? Peki, Berkin Elvan’ın annesi anne değil miydi?
“Siz bu kadar zorbalığı annelere reva görürken, kendi annenizi ayaklarını öpmeye gidebilirsiniz; ama biz bu ülkede baskı gören, zulüm gören her annenin ayağının altını öpüyoruz buradan.
“En küçük eleştiride harekete geçen devlet, tacize, tecavüze sessiz”
“Barış dediği için Sîsê Ana’yı cezaevine atıyorlar. Çocuklar ölmesin diyen Ayşe öğretmene hapis cezası veriyorlar. Peki, cemaat operasyonları sonucu onlarca kadın hastane kapısında polis beklerken doğum yaptığında vicdanınız hiç mi sızlamadı?
“‘Kadınların her türlü hakka sahip olması için mücadele edeceğiz’ diyorsunuz; ama en küçük bir eleştiride bile harekete geçen devlet sistemi tacizler tecavüzler katliamlar karşısında sus pus oluyor.
“Tarsus Cezaevi Müdürü’nün, kadın tutuklulara ‘Burayı Efrin gibi yapacağım’ dediği zaman, size iletiyoruz; ama cezaevlerinde hiçbir düzelme olmuyor.
“Yine Mersin Emniyet Müdürlüğü’nde 66 kadına işkence yapıldığı iddiaları var. Cezaevinde, gözaltında yapılan işkencelerle sokaktaki tacizi tecavüzü ayırmak mümkün mü? Aynı zihniyet her yerde ne yazık iki işbaşındadır. Ve bu zihniyetin Diyanet İşleri Başkanlığı’ndaki temsilcileri erken yaşta evliliğe onay veriyorlar.
“Ne işiniz var sizin Efrin’de?”
“Ülke güvenliği için Efrin’e girdik diyorlar ve kendi sınırları içinde bir kız çocuğunu, tehdit altındaki bir kadını koruyamıyorlar. Şimdi de çıkmışlar, ‘Efrin’i Efrinlilere teslim edeceğiz’ diyorlar. Efrin zaten Efrinlilerindir çıkın oradan.
“Ne işiniz var sizin Efrin’de? Efrin’deki halklar orada barış içinde huzur içinde yaşarken sizin Efrin’e gitmenizin ne anlamı var.
“Efrin’den Türkiye’ye herhangi bir tehdit yokken, tek bir taş bile atılmamışken bu kadar insanın ölmesine niye seyirci kalıyorsunuz.
“Efrin’de ölen her bir insanımızın, her bir çocuğumuzun vebali sizlerin üzerinedir. Efrin’de yaşamını yitiren hem siviller hem askerler için söylüyoruz; bunları öldürmeye hiç kimsenin hakkı yok. Biz çocuklarımızı sizlerin savaşında ölsün diye doğurmuyoruz.” (EKN)
* Fotoğraf: Gökhan Balcı - Ankara / AA