Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin grup toplantısında konuştu. Buldan, koronavirüs testi pozitif çıkan HDP’li milletvekillerinin sağlık durumu ile ilgili bildi de paylaştı, “Şu an genel sağlık durumları iyi. Tedavileri sürüyor. Bu konuda elbette şeffaf olmaya, kamuoyunu bilgilendirmeye devam edeceğiz” dedi.
"Cizre'de virüse karşı halk kendi tedbirini alıyor"
Buldan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
Cizre’de koronavirüs: Normalleşme adı altında rakamları düşük tutmak için korona şüphesi ile hastanelere giden insanlarımıza yeterince test yapılmadığı bilgisini alıyoruz. Hastanelerin yetersiz kaldığı bilgisini alıyoruz. Özellikle Cizre’de vaka sayısının artması endişe vericidir. Esnaf kendi inisiyatifiyle kepenk kapatmakta ve evde kal çağrısı yapmaktadır. İktidarın vurdumduymazlığı karşısında Cizre başta olmak üzere tüm bölge illerinde halkımıza kendi tedbirlerini almaları konusunda buradan bir kez daha çağrımızı yineliyoruz. Partimiz bütün imkânlarıyla, halkımızın yanında olmaya devam edecektir.
“Asıl katliam vicdanlarda yaşandı”
Orhan Doğan: En zor dönemlerde Kürt sorununun demokratik yöntemlerle çözümü için mücadele veren, bedel ödeyen Orhan Doğan’ın eksikliğini her daim yaşamaya devam ediyoruz” dedi.
Sivas Katliamı: Sivas’ta yaşanan katliam sadece orada canların yakılmasından ibaret değildir. Sonrasında yaşanan adaletsizlikler bu katliamın acısını misliyle katladı. Ki asıl katliam vicdanlarda yaşandı. Son olarak Sivas Katliamının bir numaralı sanığı, yüzlerce yaşlı ve ağır hasta mahpus cezaevlerinde ölüme terk edilirken, AKP’li Cumhurbaşkanı tarafından yaşı ve sağlık sorunları gerekçesiyle affedildi. Madımak işte o zaman bir kez daha yakıldı.
“Kürt düşmanlığı yapılıyor”
DTK’ye yönelik operasyonlar: Kürt halkı örgütlenmesin, bir araya gelmesin, kendi sorunlarını kendi dillerinde konuşmasın diye DTK’yi basıyorlar ve DTK’nin kapısına mühür vuruyorlar. Edirne’den Hakkari’ye, İzmir’den Diyarbakır’a varıncaya kadar ülkenin her bir tarafında demokrasiyi çökertme planı uyguluyorlar. Bildiğiniz üzere geçtiğimiz Cumartesi Diyarbakır’da DTK’ye operasyon gerçekleşti. DTK demokratik toplumsal ve meşru bir platformdur.
Halkın kongresidir. Kongre halkın ta kendisidir. DTK geçmişte bu parlamentonun başkanı tarafından konferanslara resmi düzeyde davet edilmiş bir kurumdur. Kapısını kırdığınız kurum bu ülkede barış için, çözüm için, demokrasi için mücadele yürüten bir kurumdur. Hal böyleyken, DTK’ye kapısı kırılarak yapılan operasyon Kürt düşmanlığının, demokrasi düşmanlığının geldiği noktayı bizlere bir kez daha göstermektedir. Yapılan operasyon, Kürtlerin demokratik örgütlenmesini tasfiye etme çabasıdır.
“İşkenceden iktidar sorumlu”
Rojbin Çetin’e işkence: DTK operasyonunda evine girilen TJA aktivisti Rojbin Çetin’e köpekli işkence yapıldı. Çok açık söylüyorum; Diyarbakır’daki bu işkenceden Ankara’daki AKP iktidarı birebir sorumludur. İşkenceye sıfır tolerans diyen AKP iktidarı, işkenceye ve işkenceciye sınırsız tolerans tanıyan bir iktidara dönüşmüştür. Diyarbakır’da yapılan işkence Kürt düşmanlığı, muhalif düşmanlığı, kadın düşmanlığının kamusal düzeydeki örgütlenmesidir. Vali ve Savcılık işkencecilerin üzerine gideceğine, işkence yapanlara ne yazık ki bir kez daha sahip çıkmıştır.
Diyarbakır Valisi’nin pespaye açıklaması işkencenin resmi politika olduğunun da bir kabulüdür. Bu işkenceyi yapanları, yaptıranları, bunlara sahiplenen iktidarı buradan şiddetle ve bir kez daha kınıyoruz. Bunun peşini asla bırakmayacağız. İşkence bir insanlık suçudur.
“Barolar Burhan Kuzu değildir”
Çoklu baro önerisi: Önce hukuku ortadan kaldırdılar, şimdi de hukuk savunucularını ve onların örgütlenmesi olan baroları tasfiye etmek için uğraştıklarını görüyoruz, bunu tanıklık ediyoruz. Yargıyı, hakim ve savcıları Saray’a bağladılar. Adalet saraylarını Saray’ın arka bahçesi yaptılar, yargıyı biçimlendirdiler. Şimdi geriye savunma kaldı yani barolar. Savunmayı da çökertebilmek ve ele geçirebilmek için günlerdir uğraşıyorlar.
Çoklu baro sistemi diye ortaya bir öneri attılar. Amaçları; Saray güdümlü barolar oluşturmaktır. Avukatların bütünlüğünü bölmeyi, çoğunluğu temsil eden avukatların temsil hakkını kısıtlamak ve muhalif görülen sesleri bastırmaktır amaçları. Barolar, hukukçular iktidarın emir eri değillerdir, Burhan Kuzu hiç değillerdir bu da böyle biline. HDP olarak savunmayla birlikteyiz, onların haklı mücadelesinin yanındayız.
“Darbeye Karşı Demokrasi Yürüyüşü” İktidarın yaratmaya çalıştığı korku iklimine karşı cesareti örgütledik. HDP’nin yürüyüşü herkesi cesaretlendirmiştir. Bugün artık tüm bu antidemokratik uygulamalar karşısında herkes itiraz ediyor, sesini yükseltiyor. Baro başkanları yürüyor, HDP yürüyor, avukatlar, sanatçılar, işçiler, kadınlar her gün her yerde eylem ve etkinlik yapıyor. Bugün demokrasiden, aydınlık bir gelecekten yana olan herkes HDP'ye yüzünü dönüyor, daha cesur bir şekilde irade ortaya koyuyor. O anlamda demokrasi yürüyüşümüz bu ihtiyacı ve birlikteliği açığa çıkardı. Topluma nefes dahi aldırılmazken biz bu yürüyüşümüzle demokrasinin nefes kanallarını bir kez daha açtık. Değişim umudunu, başarı umudunu büyüttük. (EMK)
* Fotoğraf: Mezopotamya Ajansı