* Fotoğraf: Joedson Alves / Anadolu Ajansı (AA)
Amerika Birleşik Devletleri'ndeki (ABD) Kongre baskınının ikinci yıldönümünden iki gün sonra, 8 Ocak 2023'te dünya bu sefer aynı kıtada başka bir ülkede benzer bir Kongre baskını haberi ile karşı karşıya kaldı.
Brezilya'da başkanlık seçimlerini kaybeden eski devlet başkanı, aşırı sağcı Jair Bolsonaro'nun yandaşları, başkent Brasilia'daki Ulusal Kongre, Devlet Başkanlığı Sarayı ve Federal Yüksek Mahkeme'yi bastı.
Brezilya Adalet Bakanlığı'nın açıklamasına göre, baskın ve işgal ile bağlantılı bin 500 kişi gözaltına alındı ve şehirde durum büyük ölçüde kontrol altına alındı. Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva da olaylarla ilgili hukuki sürecin başladığını duyurdu. Peki, tehlike bertaraf edildi mi?
Bu sorunun yanıtını arayan Avrupa basınından öne çıkan yorum ve değerlendirmeleri euro|topics'in derlemesiyle aktarıyoruz....
"Bolsonaro, Trump'ın yaptığını yaptı"
Portekiz'in Público haber sitesi, yaşanan olaylarda eski devlet başkanı Jair Bolsonaro'nun sorumluluğuna işaret etti:
"Jair Bolsonaro, dört yıl boyunca nefreti ve yalanları bir devlet politikası haline getirdi ve ardında, binlerce insanın düzmece haberleri gerçekle, gerçeği kanaatle karıştırmasına, kanaati ise arkasında düşmanın yaşadığı yüksek bir duvar sanmasına neden olduğu bir ülke bıraktı.
"Donald Trump'ın ABD'de yaptığı gibi, Bolsonaro da kışkırtıcı sözlerle Brezilya halkının bir bölümünü dolduruşa getirdi, saflığın kuru otlaklarına popülist kıvılcımlar serpti ve sokaklar birbirine girdiğindeyse suç mahallinde olmadığını kanıtlamak için ABD'ye tatile gitti. Bugün yaşanan buydu."
"Güçlerini yitirmek istemeyen beyaz erkekler..."
İspanya'nın Estado Novo haber sitesi, "bugünün isyancılarının tanıdık yüzler" olduğunu yazdı:
"Brezilya, Getúlio Vargas darbesi ve Estado Novo'nun ("Yeni Devlet" diktatörlük dönemi) 1937'deki kuruluşundan günümüze kadar yinelenen darbeler gördü. Bu büyük Güney Amerika ülkesi, antikomünist tiranlığın en karanlık deneylerinin yapıldığı bir laboratuvar oldu.
"Pazar günü Lula da Silva'ya karşı girişilen darbe teşebbüsünde Brasília'daki üç devlet makamını ele geçiren güruhun büyük bölümünü beyaz adamlar oluşturdu. Nüfusun yarısının beyaz olmayanlardan oluşmasına rağmen aralarında neredeyse hiç kadın veya siyah yoktu.
"Her zamanki insanlar vardı: güçlerini yitirmek istemeyen beyaz erkekler. Sloganlarıysa tıpkı eski faşistler gibi 'Vatan, Aile, Tanrı ve Özgürlük'. Bu Brezilya'nın ve Latin Amerika'nın tarihi."
"Brezilya demokrasisi dayanıklılığını kanıtladı"
Almanya'nın Die Tageszeitung (Taz) gazetesi, Brezilya'da yaşananların olumlu bir yönünün de olduğu görüşünde:
"Baskınları gerçekleştirenler galip gelemedi. Brezilya demokrasisi dayanıklılığını kanıtladı. Birçok kolluk görevlisi Bolsonaro çetesini engellemese de, darbe girişimi başarısızlıkla sonuçlandı.
"Ülkedeki genel kanı, bu saldırıların kınanması ve saldırganların eylemlerinin hesabını mahkemede vermesi gerektiği yönünde.
"Şiddet eylemlerinin tekrar yaşanması önlenmek isteniyorsa, Brezilya toplumunda komplo teorilerine ve darbecilere yer olmadığının net bir biçimde ortaya konması gerekiyor."
"Böyle bir ayaklanma burada da olabilir mi?"
Belçika'nın De Morgen gazetesi, "Brezilya'da parlamentoya yapılan baskının bir uyanış çağrısı olması gerektiğini" yazdı:
"Demokrasi asla nihai değildir, sürekli devinim halinde bir süreçtir. Dolayısıyla hükümetlerimiz, parlamenterlerimiz ve yargımız şimdiden şu soruya cevap verebilmek için bir stres testinden geçmeli: Böyle bir ayaklanma burada da gerçekleşebilir mi?
"Cevap 'hayır' ise, bu, kurumlarımızın yeterince güçlü olduğu, devletin kuvvetler ayrılığına güvenen ve yurttaşların iyiliğini isteyen insanlar tarafından yönetildiği anlamına gelir. Ancak kimi anketler, parti temelli bir kutuplaşmanın yaşandığını ve halkın devlete olan güveninin azaldığını gösteriyor. Bu nedenle cevabın 'evet' olması da ihtimal dahilinde"
"Bu, yeni normalimiz mi?"
İsveç'in Aftonbladet gazetesi son derece dikkatli olunması gerektiğini söyledi ve özetle şu değerlendirmeyi paylaştı:
"Bu yeni normalimiz mi? Darbe girişimi, ABD Kongresi'ne baskın yapılmasından neredeyse iki yıl sonra ve aynı zamanda aşırı sağcı bir darbe girişimini önlemeyi amaçlayan Almanya'da bugüne kadar gerçekleştirilen en büyük terörle mücadele operasyonundan yalnızca bir ay sonra gerçekleşti.
"Ve dünyanın dört bir yanında demokrasinin gerilediğine dair haberler okuyoruz. Bu anlamda bir şablon görmemek için at gözlükleri takmış olmak gerekir.
"[Brezilya'daki durumun] nasıl gelişeceği belirsizliğini koruyor. Ancak buna benzer bir teşebbüsün tekrarlanacağı açık. Tek soru bunun ne zaman, nerede ve nasıl olacağı. Ancak bunun bir norm haline gelip gelmeyeceğini belirleyecek olanlar yine bizler olacağız."
"Trump destekçilerinin de dolduruşuna geldiler"
İngiltere'nin BBC haber sitesinin analizine göre, protestoların tetikleyicilerinden biri de Beyaz Saray'ın eski baş stratejisti Steve Bannon:
"Konuklarıyla birlikte yayınladığı podcastler ve sosyal medyada paylaştığı gönderilerle, güya 'seçimin çalındığı' ve dolaplar çevrildiği iddialarını ısıtıp durdu. BrazilianSpring [Brezilya Baharı] etiketini paylaştı ve Bolsonaro bizzat sonucu kabullenmiş görünüyor olmasına rağmen muhalefete gaz verdi.
"6 Ocak 2021'de Washington'da olduğu gibi, burada da kendi davaları uğruna camları kıran ve hükümet binalarını basan kalabalıkları harekete geçiren yalan haberler ve söylentilerdi."
"Popülist isyanlar ihraç ediliyor"
İtalya'nın La Stampa gazetesi, "Avrupa'nın da hazırlıklı olması gereken bir eğilim bu" diyerek şu yorumu yaptı:
"Sınırların ötesine yayılan isyankâr popülizm Dördüncü Enternasyonal'e benziyor. Halkın memnuniyetsizliğinden besleniyor ve otokrasiye göz kırpan karizmatik liderlerden ilham alıyor - Donald Trump ve Jair Bolsonaro da bunun klasik örnekleri arasında.
"Kolaylıkla ihraç edilebiliyor ve araçsallaştırılabiliyor. ... Avrupa'da ve Batı'da demokrasiye ve kurumlara yönelik seçim sonuçlarını boşa çıkarma amaçlı saldırılar, ciddiye alınması gereken birer risk haline geldi." (SD)