Türkiyeli iklim aktivistleri, İskoçya’nın Glasgow kentinde devam eden Birleşmiş Milletler (BM) 26. Taraflar Konferansı’nda (COP26) konuşan Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un açıklamalarına iklim krizine karşı bağlayıcı yasalar talep ettikleri kampanyalar ile cevap verdi.
Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’na taraf olarak tarihi bir hatanın kıyısından dönerek, mücadeleye katılmasının önemli bir başlangıç olduğunu ifade eden iklim aktivistleri, karar vericilerin taahhütlerine uygun hareket ederek, bağlayıcı yasalar talep ettiklerini açıkladı.
Z kuşağından “İklim Acil Durumu” çağrısı
Kampanyaya ulaşmak için tıklayın
Genç iklim aktivisti Duru Barbak:
“Türkiye Paris İklim Anlaşması’na taraf olarak tarihi bir hatanın kıyısından döndü ve iklim mücadelesine katıldı. Fakat mücadele bitmedi, henüz başlıyor. Göstermelik sözler ve politikalara değil, kararlı eylemlere ihtiyacımız var. Türkiye acilen alanında uzman, objektif bilim insanlarının ve sivil toplum kuruluşlarının yer alacağı bir kurul kurarak, 2053 karbon nötr hedefinin nasıl gerçekleşeceğine dair yol haritası oluşturmalı.
“Bugün bu taahhütleri veren siyasetçiler 2053 yılında şu anki mevkilerinde olmayabilir ama 2050 bizim geleceğimiz ve bu tarihten önce Türkiye’nin sorumluluğunu yerine getirmesi için takipçi olacağız. Kısa bir süre içinde 15 binden fazla imzacının destek verdiği kampanya taleplerimizi Türkiye Genç İklim Hareketi olarak yineliyoruz:
- İklim acil durumunun gerektirdiği gibi bağlayıcı yasalar ile 2050/2053 net sıfır hedefi yasal güvenceye bağlansın.
- Karbon emisyonuna neden olan tüm sektörler için gerçekçi ama kararlı emisyon azaltım hedefleri oluşturulsun.
- Karbon nötr hedefi yol haritasının oluşturulacağı kurullara bağımsız ve alanında uzman bilim insanları ile sivil toplum kuruluşları ve gençlik temsilcileri daimi üyeler olarak dahil edilsin. İklim krizine karşı bilim kurulu kurulsun.
- 2030 yılından geç olmamak üzere kömürden çıkış taahhüdü verilsin ve planlanan kömür projeleri iptal edilsin, yeşil enerjiye aktarılan bütçe artırılsın.
Orman nöbeti: Ormanlar orman kalsın
Kampanyaya ulaşmak için tıklayın
Arzu Yayıntaş:
“Türkiye bu yıl tarihinin en büyük orman yangınları ile karşı karşıya kaldı. On binlerce hayvan evini kaybetti, yüz binlerce hektar orman alanımızı kaybettik. Bu süreç bize sadece iklim krizinin yıkıcılığını değil aynı zamanda, iklim krizinin bu yıkıcılığına karşı nasıl hazırlıksız olduğunu gösterdi.
“Ormanlarımız yanarken, Türkiye’de, 1 milyon 47 bin 200 futbol sahasına denk gelen 748 bin hektar ormanımızın maden, enerji, ulaşım ve yapılaşma ihtiyaçları nedeniyle orman dışı amaçla kullanılıyor. Çünkü orman kanunu, hala kirli enerji projeleri nedeniyle ormanların yok edilmesine izin veriyor.
“Bugüne kadar kampanyama imza veren binlerce kişi ile birlikte, Türkiye’nin net sıfır hedefine ulaşabilmesi için iklim krizinin yıkıcılığına karşı uyum yasaları çıkarmasını, orman yangını, aşırı hava olayları gibi iklim felaketlerine hazırlıklı olmasını ve orman yasasını değiştirerek ormanların kirli enerji, maden projeleri için yok edilmesinin durdurulmasını talep ediyorum."
Ekosfer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Özgür Gürbüz:
“Türkiye'nin geç de olsa Paris Anlaşması'na taraf olması olumlu bir adımdı ancak yeterli değil. Türkiye'nin kömürden çıkış takvimini acilen açıklaması, nükleer santral planlarından vazgeçip bu kaynağı yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğine aktarması gerekiyor. Açıklanan net sıfır hedefine ulaşmak için de somut planlara ve ekonomide ciddi bir dönüşüme ihtiyacımız var.
“Bu kapsamda Türkiye'nin Ulusal Katkı Beyanı'nı da net sıfır hedefiyle uyumlu olacak şekilde güncellemesini bekliyoruz. Elbette Türkiye'nin üzerine düşeni yapması kadar uluslararası alanda da daha fazla gecikmeden bizi 1,5 derecenin altında tutacak bir ortak taahhüdü en kısa zamanda görmek istiyoruz. Gelişen ülkelere verilen desteğin artırılması, yutak ların korunması ve uyum gibi konularda da daha somut adımların atılmasına ihtiyaç var.
“Başta zengin ülkeler olmak üzere herkesin daha az tüketmeyi merkeze alacak bir ekonomik modele geçişi de kabullenmesi gerek. Müzakerelerde ve çeşitli projeksiyonlarda gördüğümüz en büyük eksiklik ise çözümün mevcut ekonomik sistemin devamıyla sağlanacağına inanılması. Sadece teknolojik tercihlerle dönüşüm mümkün değil, dünyanın kaynakları sınırlı ve bunları doğru ve adil bir şekilde kullanmayı, tüketimi azaltmayı hepimiz öğrenmeliyiz.”
Bakan Kurum ne demişti?
26. Taraflar Konferansı’nın temel hedefleri arasında, karbon emisyonlarının azaltılması, iklim değişikliğinin etkilerine karşı uyum politikaları ve uygulamalarının güçlendirilmesi ile özellikle iklim finansmanına ilişkin kararların alınması var.
26. Taraflar Konferansı’nda konuşan Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum; “Paris İklim Anlaşması’nın onaylanması ve 2053 net sıfır taahhüdü ile Türkiye’nin ulusal katkı beyanını güncelleyeceğini, karbon emisyon ticaretinin alt yapısının oluşturulacağını, iklim değişikliği kanun çalışmalarının devam ettiğini” açıklamıştı.
Murat Kurum, ormanların korunması konusunda ise, “orman varlığımızı 23 milyon hektara yükselterek yutak alanlarımızın çoğaldığını, ormanlaştırma faaliyetlerinde Türkiye’nin Avrupa’da 1. sırada olduğunu” söylemişti.
Erdoğan geri dönmüştü
İngiltere ev sahipliğinde İskoçya’nın Glasgow kentinde gerçekleşen COP26 31 Ekim Pazar günü açılış konuşmalarıyla başlamıştı. Bugün ise konferansın son günü.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 31 Ekim'de G20 Liderler Zirvesi için bulunduğu İtalya'dan Türkiye'ye 1 Kasım'da dönerken Glasgow'daki liderler zirvesine gitmekten "güvenlik talepleri karşılanmadığı" için gitmekten vazgeçtiklerini söylemişti.
Türkiye'yi Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar'ın temsil ettiği konferans 120 dünya liderini ve dünyanın dört bir yanından on binlerce katılımcıyı bir araya getirdi.
Paris Anlaşması ve Türkiye'ye eleştiriler
Türkiye 2016'da taraf olduğu ve ülkelerin kendi iradeleriyle belirlediği ulusal katkı beyanlarının küresel ısınmayı iki derecenin, mümkünse 1.5 derecenin, altında tutmayı ve bu amaç için de ülkelerin ortak çalışmasını sağlamayı hedefleyen Paris İklim Anlaşmasını henüz geçtiğimiz ay imzalamıştı.
2016'da BM Sekreteryası’na sunulan Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanı’nda, 2012’de 430 milyon ton olan toplam sera gazı emisyonlarının, azaltım önlemleri ile 2030’da 929 milyon tona kadar çıkarabileceği belirtilmişti. Başka bir deyişle Türkiye sera gazı emisyonlarını azaltma taahhüdü vermemiş, iki katından fazla artırabileceğini söylemişti.
Türkiye bunu yaparken, eğer hiç önlem alınmazsa emisyonlarının 2030’da 1 milyar 175 tona çıkacağını, verilen beyanla bu miktarın 929 milyon tonda tutulacağını ifade etti. Bu beyanını da “artıştan yüzde 21 oranında azaltım” olarak tanıttı. Türkiye'nin açıkladığı niyet beyanındaki referans senaryosunun gerçeğin çok üstünde olması da yıllardır iklim hareketinin ve uluslararası kuruluşların eleştirilerine yol açtı.
Ülkelerin iklim politikalarını takip eden Climate Action Tracker (CAT), Türkiye'nin bu alanda "kritik derecede yetersiz" olduğunu söylüyor ve Ankara'nın daha iddialı hedefler koymasını tavsiye ediyor. CAT'e göre tüm ülkeler Türkiye gibi hareket ederse dünyanın dört dereceden fazla ısınması kaçınılmaz.
(TP)