Kızı Ayten Öztürk'ün 17 yaşındayken öldürülmesini 12 Aralık günü İnsan Hakları İnceleme Komisyonu'nun Terörden Kaynaklı Yaşam Hakkı İhlalleri Alt Komisyonu'na anlatan Hıdır Öztürk, dönemin Jandarma Alay Komutanı'nın ailesini çağırdığını ve kızlarının terör örgütüne katılacağı iddiasında bulunduktan sonra da "Bunları aşağıya Mahmut Bey'e götür" diye askere emir verdiğini söyledi.
Milliyet gazetesinden Önder Yılmaz'ın haberine göre Hıdır Öztürk alt komisyona, Abdülkadir Aygan'ın itiraflarında yer verdiği cinayeti, "Yeşil" ile karşılaşmasını ve kızının fabrika çıkışında nasıl kaçırıldığını anlattı.
Komisyon toplantısına Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün ile birlikte gelen gelen Hıdır Öztürk sözlerine, "Cesedi parçalanmış, gözleri çıkarılmış, kulakları kesilmiş bir evladın babası olarak buradayım" diyerek başladı ve şöyle devam etti, "Kızım canice katledildi. Bu bir insana, bir Müslüman'a yakışır mı? 76 yaşındayım, evladını böyle kaybetmiş başka bir babayla karşılaşmadım" dedi.
Kızının "örgütle hiçbir zaman işi olmadığını" savunan Öztürk şöyle konuştu: "Dönemin Tunceli Jandarma Alay Komutanı beni makamına çağırıp, 'Kızlarından biri dağa çıkmayı düşünüyor' dedi. Ben de 'Kızlarım devlet kurumlarında çalışıyor, öyle bir şey yok, ben de devlet memuruyum' dedim. 'Öyleyse kızlarını getir göreyim' dedi. Ben de birkaç gün sonra üç kızımla alay komutanına gittik. Kızlarıma 'nerede çalışıyorsunuz' gibi sorular sordu."
"Mahmut Bey'e götürün"
Hıdır Öztürk milletvekillerine seslendiği konuşmasını şöyle sürdürdü: "Alay Komutanı bize çay ikram etti. Çocuklarımın adresleri, nerede çalıştıkları bilgisi alındı. Sonra komutan bir askeri çağırarak, 'bunları aşağıya Mahmut Bey'e götür' dedi. Aşağıya indik, bir odada zayıf, sakallı biri oturuyordu. Çocuklarımı aldılar, ben dışarıda kaldım. Bir süre sonra çocuklarım çıktı. Yine adres bilgilerinin alındığını söylediler. Çocuklarım, daha sonra haberlerde 'Yeşil' diye tanıtılan bu adamın Mahmut olduğunu söylediler. İki ay sonra, 27 Temmuz 1992 tarihinde un fabrikasında çalışan kızım iş çıkışında beyaz bir taksiyle götürüldü. Ben hiçbir zaman devletin böyle bir şey yapacağını düşünemezdim. 19 yıl geçmesine rağmen devletin tüm kurumları hâlâ sessiz."
"Çiller'i çağırın, JİTEM'in hesabını sorun"
Kızının cesedinin 15 gün sonra Elazığ Asri Mezarlığı'nda küçük bir çoban tarafından toprağın dışında kalan kolunu fark etmesi sonucu bulduğunu anlatan Öztürk, toprak yıkandıktan sonra cesedin kızına ait olduğunu anladıklarını ifade etti. Öztürk, "Bu jandarma alay komutanı kimdir? Neden beni çağırdı? Biliyorsunuz, o zamanlar kontrgerilla vardı, JİTEM vardı, şimdi 'Ergenekon' olduğu gibi" dedi.
Olayın ardından, söz konusu komutanla görüşmek istediklerini ancak sonuç alamadıklarını, yaptıkları hiçbir resmi başvurunun da işleme konulmadığını kaydeden Öztürk, "Bunun da sonu Susurluk gibi mi olacak? Mehmet Ağar, Tansu Çiller neden buraya çağrılmıyor? Susturulduk. Çiller'i çağırın, JİTEM'in hesabını sorun" diye konuştu.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) İzmir Milletvekili Erdal Kalkan, komisyonunun Öztürk'ün konuşmasında adı geçenlere ilişkin suç duyurusunda bulunabileceğini söyledi. AKP Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat da Öztürk'ü en fazla çocuğunun işkence görmüş olmasının yaraladığını belirterek, "Ben çocuğumun katiline bile dilemem bunu" ifadesini kullandı.
"Annesi bile emin olamadı"
Acılı baba, T24'e de hastanede cenazeyi tespit sürecini anlattı: "Hastaneye akın ettik. Cesedi tanınmaz halde olduğu için çok zorlandık. Her türlü vahşice işkence yapılmıştı. Annesi ayağındaki benden emin olamadı. Dişini dolduran eniştemiz bile emin olamadı. Bir polis, 'O sizin kızınız. Sana benziyor' dedi. Diğer kızlarım 'sen yapmışsın o zaman' diye yanıt verdi. Tartışma sürerken ikna olmamız için kızımın özel giysilerini, kolye, yüzük, saç tokası ve eteğini verdiler. Cesedin parçalanmış hali, gözleri çıkarılmış, kulakları kesilmiş bir genç kızın babası olarak ağlıyorum.
Abdüllkadir Aygan 'JİTEM'in Diyarbakır binalarında Ayten'i tutulduğu hücrede gördüğünü, Yeşil ve ekibi tarafından götürüldüğüne dair açıklama yaptı. 1992'de baskı altındaydık. Telefonlarımız dinleniyordu. Hemşire kızım Kars'a, diğer kızım Çankırı'ya sürgün edildi. İzmir Ziraat Fakültesi öğrencisi oğlum polis baskısına dayanamayarak okulu bıraktı. Yurtdışına gitti. Başbakanıma, bakanlarıma, vicdanlarına sesleniyorum. Cinayetler açığa çıkarılsın. Ağar, Çiller, JİTEM kurucuları sorgulansın." (HK)