İklim değişkenlerinin zeytin verimi üzerindeki etkisini inceleyen yeni bir çalışmaya göre, son 50 yıldır Türkiye zeytin üretiminde önemli rol üstlenen 12 şehirde zeytin verimi azalıyor.
Ekolojik koşulların uygunluğu nedeniyle tüm dünyada tüketilen zeytinin ve zeytinyağının çok büyük kısmı, Akdeniz ülkelerinde üretiliyor. Örneğin 2020-2021 sezonunda, küresel sofralık zeytin üretiminin neredeyse yüzde 80’i altı Akdeniz ülkesi tarafından gerçekleştirilmişti: İspanya, Mısır, Türkiye, Cezayir, Yunanistan ve Fas. Aynı sene, küresel zeytin üretiminin yüzde 14’ü Türkiye’de gerçekleşti ve Türkiye en büyük üçüncü üretici oldu.
Ancak Akdeniz Havzası aynı zamanda iklim değişikliğinin olumsuz etkileri karşısında en hassas bölgelerden biri ve ortalama küresel sıcaklık artışına kıyasla daha fazla ısınıyor. Nitekim şu ana kadar yapılan araştırmalar, özellikle artan sıcaklıklar ve azalan yağışlar nedeniyle, Akdeniz’de zeytin veriminin azalma eğiliminde olduğunu ortaya koyuyor.
Verimlilik
En büyük üreticiler olan Aydın, Balıkesir ve Manisa’da 50 yıl boyunca üretimde dalgalanmalar yaşanmışsa da; son yıllarda kayda değer düşüş gözleniyor. Çanakkale, Gaziantep ve Mersin gibi bazı örneklerde ise zeytin verimi 50 yıl önceki seviyelere gerilemiş durumda. Örneğin Balıkesir’de, 1968-1970 yılları arasında ağaç başına 15,7 kilogram olan zeytin verimi, 2016-2018’de 16,7 kilogram olarak tespit edilmiş. Kısacası, aradan geçen 50 senede tarım teknolojilerinde yaşanan tüm gelişmelere karşın verim yalnızca yüzde 6 artmış.
Aydın’da ise 2000’lerin başında ulaşılan rekor verim, özellikle son yıllarda gözlenen keskin düşüşler ışığında geride kalmış görünüyor. Son verilerde verim, 2004-2006 yılları arasındaki zirve seviyelerden %17 daha düşük gözleniyor.
Manisa’da ise bu azalma çok daha vurucu seyrediyor. 2016-2018 yılları arasındaki ağaç başı verim seviyeleri, 1986-1988 yıllarındaki zirve noktasına kıyasla %45 daha düşük. Bu düşüş eğilimi örneklemin tamamında gözleniyor.
Zeytin için ideal koşullar kayboluyor
İklim değişikliğiyle birlikte sıcaklıkların artması ve yağışların azalmasının yanı sıra, en yüksek ve en düşük sıcaklıklar arasındaki farkın açılması, zeytin verimini olumsuz etkileyen unsurlar arasında yer alıyor.
15°C ve 20°C arasındaki sıcaklıklar, yüksek zeytin verimi için en olumlu koşulları yaratıyor. Zeytin ılık kışları ve çok sıcak ya da çok nemli olmayan yazları seviyor. Sıcaklıkların 40°C’nin üzerine çıkmasından zarar gördüğü gibi, çok soğuyan havalar konusunda da hassas.
İklim değişikliği ve zeytin verimi ilişkisi konusunda farklı ülkelerde yapılan çalışmalar, artan sıcaklıkların olumsuz etkilerini netlikle ortaya koyuyor. Örneğin 2019 yılında yapılan bir çalışmada, sıcaklık artışının rekolte ve olgunlaşma üzerindeki etkisini incelemek üzere sıcaklıkların 4°C arttığı bir durumun simülasyonu yapılmış. Sonuçlar, meyvenin daha geç olgunlaştığını ve yağ içeriğinin azaldığını; meyvelerin daha küçük boyutlu olduğunu ve rekoltenin düştüğünü gösteriyor.
Türkiye’de de iklim değişikliğinin etkileri şiddetlendikçe yağışların azalması, zeytin verimini daha da düşürebilir. Bu çalışmada incelenen 50 yıllık süreçte, yağışlarda kayda değer azalmanın en çok gözlendiği şehirler arasında Aydın, Manisa, Muğla ve İzmir yer alıyor. Aynı süreçte, zeytinin büyüme sezonundaki ortalama sıcaklıklar yaklaşık 1.2°-1.3°C artmış görünüyor. En yüksek sıcaklıklarda ise 1.3°-1.4°C’lik artış gözleniyor. Öte yandan, don olaylarında görülen yüzde 12’lik azalmanın, zeytin üretiminde olumlu etkisi olduğunu eklemekte fayda var.
Tarımsal kuraklık artacak
İklim etkilerinin 21. yüzyıl süresince ne seviyelere ulaşacağını ortaya koyan projeksiyonların yer aldığı G20 İklim Risk Atlası’na göre, acilen harekete geçilmediği takdirde, Türkiye’de tarımsal kuraklık 2050 yılına kadar yüzde 37 artacak. Sıcak hava dalgaları ise yaklaşık yüzde 4 daha uzun süreli olacak. İklim değişikliğinin bu gibi olumsuz etkilerinin sonuçları ise zeytin verimi ile sınırlı kalmayacak.
Atlas’a göre, sera gazı emisyonlarının düşürüldüğü senaryoda dahi, 2050 yılında Türkiye’nin su ihtiyacı, kuraklık nedeniyle yaklaşık yüzde 47 artabilir. Bu, şimdiden su stresi çeken Türkiye’nin su kaynakları üzerinde ciddi baskı yaratabilir. Bugün, Türkiye’de tarım arazilerinin yalnızca %20’sinin sulandığı durumda dahi tarım sektörü, su kullanımının yüzde 84’ünden sorumlu.
Türkiye’nin karşı karşıya kalacağı iklim afetlerini tetikleyecek diğer faktörler arasında deniz seviyesindeki yükselme, kıyı erozyonu ve aşırı hava olayları öne çıkıyor. Tüm bu olumsuzlukların, 2050 yılında Türkiye’nin gayri safi yurtiçi hasılasında yüzde 2,26’lık bir daralmaya sebep olacağı öngörülüyor.
Boğaziçi Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Sevil Acar tarafından hazırlanan bu haber, İklim Masası ve bianet işbirliği ile yayımlanmıştır.
İklim Masası, iklim kriziyle ilgili güvenilir bilgileri kamuoyunda yaygınlaştırmayı hedefleyen bir haber servisidir. Yazarları, haberleştirdikleri konularda uzmanlığı bulunan bilim insanlarından oluşur. (TY)