Aysel Tuğluk için 1000 Kadın, 5 Nisan Avukatlar Günü dolayısıyla sanal medya hesabında Kandıra Cezaevi’nde tutulan ve “demans” teşhisi konulan hasta tutuklu Aysel Tuğluk için barolara çağrısı yaptı.
Dosya sunuldu
Şöyle denildi:
“54 ülkeden 6 bini aşkın kadın olarak #AvukatlarGünü’nü kutlayan barolara Aysel Tuğluk’un da avukat olduğunu ve yaşam hakkının ağır biçimde ihlal edildiğini hatırlatıyoruz. #AyseliSavunuyoruz serbest bırakılması için baroları harekete geçmeye çağırıyoruz.
“Aysel Tuğluk İçin 1000 Kadın” kampanya grubu ayrıca Tuğluk’un üyesi olduğu İstanbul Barosu’na durumuna dair bir dosya sundu. İstanbul Barosu Yönetim Kurulu’na sunulan dosyada, Tuğluk’un serbest bırakılması için harekete geçilmesi istendi. Dosyada baroya çağrı yapan metinde ise şu ifadeler yer aldı:
'Üyenizin sağlık hakkına sahip çıkın'
“Bugün 5 Nisan Avukatlar Günü, baronuz da bu önemli günü kutlayacaktır. Bu özel günde sizlere Aysel Tuğluk’un baronuzun üyesi, kıymetli bir avukat olduğunu ve yaşam hakkının ağır biçimde ihlal edildiğini hatırlatmak istiyoruz. İstanbul Barosu üyesi, siyasetçi ve hukukçu Aysel Tuğluk 6 yılı aşkın bir zamandan bu yana cezaevinde.
"Aysel Tuğluk’a uzun bir süre önce demans teşhisi koyuldu. Hastalığın teşhisiyle birlikte, başta ailesi, avukatları ve kadın örgütleri tarafından olmak üzere Anayasa’da ve uluslararası sözleşmelerde garanti altına alınmış olan sağlıklı yaşam hakkı çerçevesinde, Aysel Tuğluk’un acilen tahliyesi talep edildi. Bu amaçla birçok platformda çağrılar, eylemler, kampanyalar yapıldı ve yapılmaya devam ediyor.
“Üyeniz Aysel Tuğluk’un sağlıklı yaşama hakkına sahip çıkmanızı, Avukatlar Günü’nde bir basın açıklaması yaparak, başta Adalet Bakanlığı olmak üzere ilgili kurumları ve yetkilileri bu acil durum karşısında göreve davet etmenizi istiyoruz. Bir gün bile geç kalınması Aysel Tuğluk’un hayatı için büyük bir risk yaratıyor. Aysel Tuğluk, bir an evvel tahliye edilmelidir.
“Bildiğiniz gibi sağlık nedeniyle yapılan bu tahliye talebi Seka Devlet Hastanesi’nin Aysel Tuğluk’a koyduğu teşhise ve akabinde Kocaeli Tıp Fakültesi Adli Tıp Kurumu’nun hazırladığı demans başlangıcı teşhisini de içeren kapsamlı rapora dayanıyor. Yerel sağlık otoritesi olarak Kocaeli Adli Tıp Kurumu, hastalığın kronik olduğunu ve ilerleme seyri gösterdiğini, bu hastalığın Aysel Tuğluk’un cezaevinde tek başına hayatını sürdürmesini ciddi biçimde engellediğini belirterek, ceza infazının ertelenmesi yönünde görüş bildirmişti.
"Ancak gerek o tarihlerde Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’nun tam aksi yönde vermiş olduğu rapor, gerekse yakın tarihlerde kısa bir süre hastanede gözetim altında tutulmasını müteakip verilen ikinci raporda bu talep reddedilmiş bulunuyor. Adli Tıp Kurumu’nun 4 Şubat 2022 tarihli ikinci raporunda demans teşhisi bile yok sayılmış, ‘hafif bilişsel bozukluk’ tanısı ile cezai sorumluluğunun tam olduğu sonucuna varılmıştır. Oysa konu, Aysel Tuğluk’un suç olduğu iddia edilen fiilleri gerçekleştirdiği tarihte cezai sorumluluğunun olup olmaması değil, sağlığının bugün cezaevinde kalmaya elvermemesidir.
“Adli Tıp Kurumu’nun son derece tartışmalı olan bu raporu, bir sağlık kurumunun raporu olmaktan ziyade, Tuğluk hakkındaki iddianameyi ideolojik tercihler doğrultusunda tekrar eden, iddia makamının pozisyonunu olduğu gibi benimseyerek, hasta haklarını hiçe sayan bir rapordur.
"Aysel Tuğluk şahsında hasta tutsakların sağlıklı yaşam hakkını da reddeden, hastalığın etkili tedavisi için acil tahliye gerekliliğini kabul etmeyen ve görevin kötüye kullanıldığı yönünde ciddi bir kanaat yaratan bu rapor çerçevesinde tutukluluk hali devam ettiriliyor.
'En çok barolar sahip çıkmalı'
"Baronuz üyesi Aysel Tuğluk’un cezaevi koşullarında iyileşmesi mümkün olmadığı gibi sağlığı her geçen gün geri döndürülemez bir biçimde kötüye gidiyor. Anayasanın 17. Maddesi, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, Ceza ve İnfaz Kurumları Yönetmeliği ve Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin infazı hakkındaki Tüzük ilgili maddeleri gereğince infazın geri bırakılması konusu en çok da baroların sahip çıkması gereken bir konudur.
“Bunun yanında Avukatlık Kanunu’nun 76. ve 95. maddeleri ile düzenlenen ‘Hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak’ görevi barolara meslek örgütü olmanın yanı sıra, çağdaş bir hukuk devletinin tüm organlarıyla hakim kılınması konusunda çok önemli toplumsal bir rol tanımlıyor.
‘Ses çıkarın’
“Nitekim bu kapsamda Türkiye’de 20 baronun ortak bir açıklamaya imza atarak, Aysel Tuğluk’un durumunda infazın ertelenmemesinin insanlık onuruna aykırı bir uygulama olacağını belirtmesi çok önemliydi.
"Bu ortak açıklamada ‘En temel hak olan yaşam hakkının korunması açısından; 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu’nun Barolara sorumluluk olarak yüklediği ‘insan haklarını korumak ve savunmak’ görevi kapsamında Av. Aysel Tuğluk’un cezasının infazının hastalığının iyileşmesine kadar geri bırakılması çağrısında bulunuyoruz’ ifadesi bu ülkenin demokratik hukuk devleti potansiyelini bizlere yeniden hatırlatan ve güven veren bir ifadeydi.
Baronuzun da bu toplumsal rolü önemsediğine ve hakkını vereceğine güvenmek istiyoruz. Aysel Tuğluk için kadın örgütlerinin yükselttiği tahliye talebini ivedilikle dikkate almanızı ve gerekli çabayı bir an evvel göstermenizi diliyoruz. Üyeniz Avukat Aysel Tuğluk için 5 Nisan avukatlar gününde baronuzu ses vermeye davet ediyoruz…”
TIKLAYIN - "Cezaevi idaresi bile Aysel'in iyi olmadığını söylüyor"
TIKLAYIN - Alaattin Tuğluk: "Bir hukuk varsa onu arıyoruz, kimseye yalvarmıyoruz"
Ne olmuştu?
Aysel Tuğluk, HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı görevinde bulunduğu dönemde, 29 Aralık 2016'da tutuklanmıştı. Tuğluk, hakkında hazırlanan iddianamede, DTK Eş Başkanlığı döneminde yaptığı açıklamalar ve faaliyetleri nedeniyle suçlanmıştı.
16 Mart 2018’de kararını açıklayan Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi, Aysel Tuğluk'a “örgüt yöneticisi olmak” iddiasıyla 10 yıl hapis cezası vermişti. Yapılan itirazların ardından Yargıtay 16. Ceza Dairesi de Tuğluk hakkında verilen hapis cezasını onamıştı.
Son olarak ise Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 6-8 Ekim Kobani eylemlerine ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında Tuğluk için tutuklama kararı verilmişti.
Annesinin cenazesi
2017 yılında Tuğluk, annesi Hatun Tuğluk’u kaybetmiş, Tuğluk'un cenazesi vasiyeti üzerine defin için Ankara'da bulunan İncek Mezarlığı'na getirilmişti. Aysel Tuğluk’un cezaevinden izinli çıkarak gittiği cenazenin defnedilmesinden kısa bir süre sonra ilk etapta 5-6 kişiden oluşan bir grup cenazeyi protesto etmek üzere toplanmıştı.
Cenazeye katılanlar, grubun sayısının daha sonra giderek arttığını ve mezarlığa saldırmaya çalıştıklarını açıklamıştı.
Saldırıların devam etmesinin ardından toprak açılarak cenaze mezardan çıkarılmak zorunda kalmış, başka bir yere defnedilmişti. Cenazeye saldıran bir kişinin emniyette İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile fotoğrafı ortaya çıkmıştı.
Sağlık problemleri
Annesinin ölümünden sonra hafıza kaybı yaşadığı belirtilen Aysel Tuğluk'un abisi Alaattin Tuğluk, kardeşinin sağlık durumuna ilişkin şu açıklamaları yapmıştı:
"Kardeşimi iyi görmedim. Soruyu 3-4 kez soruyor. Bazı şeyleri hatırlamıyor. Mesela, aileden birisini soracak. 'Kimdi, kimdi?' diyor. Onlar yakın insanlar, tanımaması mümkün değil. Endişem, bunun ilerlemesi, geri dönülemez bir yere gelmesi, kardeşimi kaybetmemiz... Yol yakınken, tedavi istiyorum. Bir heyet daha incelesin ve ona göre karar verilsin. Şu an 1-2 ilaç veriliyor. Yeterli değil. Tedavisi biter, sonra gider yatar."
Aysel Tuğluk hakkında
Demokratik Toplum Partisi'nde (DTP) Eş Başkanlık yaptı. 2007-2009 yılları arasında Diyarbakır milletvekili, 2011-2015 yıllarında HDP Van milletvekili oldu.
Ayrıca HDP Hukuk ve İnsan Haklarından sorumlu eski Eş Genel Başkan Yardımcılığı görevini sürdürdü.
Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı Yönetim Kurulu üyesi, İnsan Hakları Derneği Üyesi ve Yurtsever Kadınlar Derneği kurucusu oldu.
(EMK)